Çin Devlet Başkanı Washington'un konuğu
18 Nisan 2006Protokole büyük önem veren Çin tarafı gezinin bir ‚resmi ziyaret’ olarak tanımlanmasında ısrar ederken, Amerikan Başkanı George Bush ise bundan kaçınıyor. Protokol konusunda yaşanan bu anlaşmazlık, iki taraf arasındaki güven sorununun da bir göstergesi. Tek süper güç ABD ile süper güçlüğe oynayan Çin arasındaki ortaklık ve rekabet ilişkisi gözönüne alındığında Bush ile Hu’nun görüşmelerinin nasıl geçeceği merakla bekleniyor.
Büyük ekonomik atılımın getirdiği rüzgarı arkasına alan Çin, askeri alanda ve uluslararası politika sahnesinde konumunu giderek güçlendiriyor. Tek süper güç olma konumunu tehdit altında gören ABD ise endişeli. İki ülke arasındaki çıkar çatışmasının en yoğun yaşandığı alan ekonomi.
Ekonomik sorunlar
ABD, Çin’i kur politikasında fiyat kırmak, pazarlarını dış yatırıma yeterince açmamak ve telif haklarını yeterince korumamakla suçluyor. Amerikalı politikacılara göre, Çin, para birimi yuanın değerini suni bir şekilde düşük tutarak ticari avantaj sağlıyor ve ticari bilanço fazlasını giderek artırıyormakla suçluyor. Amerikan verilerine göre Çin ile ihracatta açık, geçtiğimiz yıl 200 milyar dolar gibi astronomik bir rakama ulaştı.
Finans uzmanı Margot Schüller ise bu açığa bölgedeki iş dağılımının yol açtığı görüşünde. Schüller’in değerlendirmesi şöyle: “Çin’in Asya’da bölgesel bir iş tezgahı işlevi gördüğünü görmek gerekir. Yani ABD’ye giden ürünler aslında Japonya, Güney Kore, Tayvan, Hong Kong gibi ülkelerden gelen mallar. Parçalar ve ara ürünler Çin’de biraraya getiriliyor ve hedef ihracat bölgeleri olan ABD ve AB’ye ihraç ediliyor. Yani bu mallar büyük bir üretim ve dağıtım ağının bir parçası. Bunun sonucu olarak malların fiyatı düşük oluyor ama aynı zamanda paranın büyük bir bölümü Çin’de kalmıyor. Dolayısıyla bu ticaret fazlalarından Çin’in payına daha küçük bir bölüm düşüyor. Çin sadece bölgesel iş dağılımının kendine düşen payını alıyor.“
Diğer tartışmalı konular
İki ülke arasında tartışmalı konular listesini uzatmak mümkün: Dünya düzeni ile ilgili görüş farklılıkları, kısıtlı kaynaklar uğruna verilen mücadele, Asya-Pasifik bölgesindeki nüfuz çabası, karşılıklı insan hakları ihlali suçlamaları ve Tayvan sorunu.
Amerikan Savunma Bakanlığı Pentagon Çin’in askeri ve ekonomik yayılımını büyük endişeyle izliyor ve Çin’e karşı sert söylemlerden kaçınıyor. Amerikan petrol şirketi Unocal’in Çinli bir şirket tarafından satın alınması girişiminin Amerikan Kongresi’nde telaşla engellenmesi olayı, Amerika’nın milli güvenliği konusunda ne kadar kırılganlaştığının bir göstergesi.
ABD yapıcı ilişkiler kurmaya çalışıyor
Bush yönetimi, diğer yandan rakibi Çin ile yapıcı bir ilişki kurmaya gayret gösteriyor. Geçtiğimiz yıl stratejik diyalog başlatıldı, Dışişleri Bakan Yardımcısı Robert Zoellick, Başkan’ın Çin özel temsilcisi olarak görevlendirildi. Bilim ve Siyaset Enstitüsü’nden ABD uzmanı Peter Rudolf, Çin’in askeri ve ekonomik alandaki hızlı yükselişiyle baş edebilmenin, Amerikan dış politikasının önümüzdeki on yıllarda karşı karşıya bulunduğu en önemli jeopolitik görev olduğunu belirtiyor.
Rudolf ABD’nin bir yandan ortaklık ve işbirliği, diğer yandan sınırlandırma politikası uygulamasının çelişkili olmadığını belirtiyor ve “Bir yanda siyasi işbirliği ve ekonomik entegrasyon, diğer yandan Çin’e karşı riskleri sınırlama. Bu, yıllar boyu yürütülen tartışmaların sonunda ABD’nin çeşitli alanlardaki çıkarlarını gözönünde bulundurarak oluşturulan stratejik bir konsept“ diyor.