1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Çin İran sorununa karışmak istemiyor

Kerstin Lohse11 Ağustos 2005

İran ile ilgili nükleer anlaşmazlık BM Güvenlik Konseyi’ne intikal ettirildiği takdirde veto yetkisi olan daimi üyelerden Çin Halk Cumhuriyeti’nin yaptırım öngören hiç bir kararı onaylamayacağı kesin. Pekin yönetimi bu niyetini son aylarda sık sık belli ederek ABD ile diğer batılı devletlerin İran’ı hedef alan baskı ve tehditlerine set çekmişti.

https://p.dw.com/p/AadU
Çin'in en büyük silahı Güvenlik Konseyi'ndeki veto yetkisi
Çin'in en büyük silahı Güvenlik Konseyi'ndeki veto yetkisiFotoğraf: UN Photos

Çin’in BM nezdindeki daimi temsilcisi büyükelçi Vang Guangya, yaptırım koyma yetkisinin Güvenlik Konseyi’nde olmasına güvendiğinden, anlaşmazlığa Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın çözüm bulmasını istiyor. Çin’in ajansın merkezinin bulunduğu Viyana’daki temsilcisi de, anlaşmazlığa diplomatik yollardan çözüm bulunabilmesi için görüşmelerin sürdürülmesinden yana olduğunu söylüyor. Vu Haylong bunun dışında hiçbir makul çözüm yolu olmadığını sözlerine ekliyor.

Çin dış politikasında oldum olası gerçekçi bir tutum sergilemesiyle tanınıyor. Ancak son yıllarda enerji ve hammadde ihtiyacı Pekin’in dış politikasına yön vermeye başladı. Nitekim geçen sonbaharda ABD Sudan’a ekonomik yaptırım uygulanmasını önerdiğinde, Pekin buna karşı çıkmış ve Güvenlik Konseyi’nde veto hakkını kullanmaktan çekinmeyeceğini açıklayarak büyük tepki almıştı. Pekin yönetiminin gösterdiği hoşgörü, Çin’in ham petrol ihtiyacını karşılayan en önemli ülkeler arasında Sudan‘ın da yer almasından kaynaklanıyor.

Çin'in ağırlığı artacak

Şangay güvenlik araştırmaları enstitüsünden Şen Dingli petrolün Çin dış politikası üzerindeki ağırlığının zamanla daha da artacağını söylüyor ve ekliyor:

“Petrole ihtiyacımız olduğu için petrol ihrac eden bütün ülkelere iyi davranmak zorundayız. Günün birinde muhtemelen petrolünü satın alacağımız ülkeleri kastediyorum.”

Hindistan ve Çin, Asya kıtasının boru hattı diplomasisini benimseyen ve uygulayan dev ülkeleri. Çin dış politikasını tamamen, giderilmesi mümkün olmayan petrol ve ham madde açlığının emrine vermiş ve bu yolda eski hasımlarına kur yapmaktan da çekinmiyor. Devlet ve Parti Başkanı Hu Jintao’nun son iki yılda Rusya ve Kazakistan’ı iki kez ziyaret etmesinin nedeni de bu.

Pekin ilgi odağı

Orta Asya da giderek Pekin’in ilgi odağı haline geliyor. Mayıs ayında Çin ile Özbekistan arasında petrol çıkarma çalışmaları için ortaklık anlaşması imzalandı. İmza töreninin Andican olaylarının kanlı bir şekilde bastırılmasından iki hafta sonra yapılması ilginç bir tesadüf. Anlaşıldığı kadarıyla Moskova’nın da onayını alan Çin yönetimi, Amerikan askeri üslerinin de bulunduğu eski Sovyet Cumhuriyetleri’ni kazanmaya çalışıyor.

Pekin yönetimi, dış politikalarını petrol ihtiyacına endeksledikleri iddiasını tabii kabul etmiyor. Pekin’deki uluslararsı anlaşmazlık araştırmaları enstitüsünden Yang Yuanhua Pekin’in resmi görüşünü şöyle özetliyor:

“Dış politikamızın temel ilkeleri, barış, gelişme ve işbirliğidir. Son yıllarda bütün ülkeler dış politikkalarını enerji ikmalini teminat altına alacak şekilde ayarladılar. Çin hammadde ihtiyacını yerli kaynaklardan ve dünya piyasalarından karşılamaya önem veriyor. Hham petrol uluslararası bir sorun haline geldi. Uluslararası enerji işbirliğinde aktif rol oynuyor ve petrol ihtiyacımızı karşılayıp ekonomik gelişmemizi garanti altına alabilmek için bütün dünyayla işbirliği yapıyoruz.”

Petrol ithalatında rekortmen

Çin ABD’nin ardından dünyanın en fazla petrol ithal eden ülkesi. Hızla büyüyen Çin ekonomisi için 2004 yılında petrol ithalatı yüzde 9 oranında artarak 120 milyon tona çıktı. Bu miktar enerji ihtiyacının yüzde 40’ını karşılıyor. Çin’in en fazla petrol aldığı ülkelerin başında Suudi Arabistan, İran ve Umman gibi Ortadoğu ülkeleri geliyor. Pekin yönetimi bu bölgeye olan bağımlılığı azaltmak için, eski Sovyet Cumhuriyetleri ile Latin Amerika ve Afrika’daki ihracatçı ülkelerle bağlantı kurmaya çalışıyor.