1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Çin ve Afrika arasında ticaret hacmi büyüyor

Ute Scheffer / DW18 Ekim 2006

Afrika ülkelerinin ticaret yaptığı ülkeler arasında Çin, ABD ve Fransa’nın ardından üçüncü sırayı alıyor. Ancak en geç 2010 yılında, Çin’in diğer ülkeleri geçerek Afrika’nın en önemli ticaret ortağı olması bekleniyor. Ute Scheffer’in haberi…

https://p.dw.com/p/AbYL

Afrika ile Çin arasındaki ticaret hacmi 2000 ila 2005 yılları arasında, 10 milyardan 40 milyar dolara yükseldi. Bu gelişme Afrika ekonomisi için yeni bir fırsat mı? Yoksa, Afrika’nın, Avrupa ile olan işbirliği için bir tehdit mi? Deutsche Welle ile Konrad Adeneaur Vakfı’nın ortaklaşa düzenlendiği bir kongrede, Çin’in Afrika’daki faaliyetlerinin olumlu yanları ve içerdiği riskler masaya yatırıldı.

Çin ve Hindistan’ın Afrika’ya olan ilgisi, kıtanın dünya ticareti ile bütünleşmesi için büyük bir fırsat oluşturuyor. Bu, Dünya Bankası tarafından kısa bir süre önce yayınlanan bir araştırmanın ortaya koyduğu sonuçlardan biri. Güneydeki ülkelerin birbirleriyle yaptığı ticaret yeni bir eğilimi işaret ederken, dünya ekonomisi için olumlu etkiler yaratıyor.

Zimbabve’de muhalefet endişeli

Ancak bu eğilim, bazı soru işaretlerine de yol açıyor. Çin’in Afrika politikası, Avrupa’nın işbirliği için koyduğu demokratik yönetimleri şartını tehdit mi ediyor? Sudan veya Zimbabve gibi otoriter ve demokratik olmayan rejimlerin, yanlış ortakların güçlenmesine mi neden oluyor? Zimbabve’de muhalefetteki politikacılardan olan David Coltart, ortada bir tehdit olduğunu savunuyor. Coltart’a göre, Avrupa’nın baskı ve izolasyonu sonucu, otoriter Mugabe yönetimi, Çin’le işbirliğine başlıyor.

Gelişmeleri kaygıyla izlediklerini söyleyen Coltart şu değerlendirmeyi yapıyor: “Geçtiğimiz 6 yılda Robert Mugabe, doğuya dönük bir siyaset izledi. Bu da Çin’in Zimbabve ile olan ilişkilerini geliştirmesine yol açtı. Çinliler’in, özellikle enerji piyasamız, platin başta olmak üzere madenlerimizle ilgilendiğini biliyoruz. Bu arada, üç Çin havayolu şirketi faaliyete geçti. Daha önce Zimbabve’nin baskın olduğu, tekstili ve ayakkabı gibi sektörlerde bile, Çin’in piyasayı ele geçirdiğini gözlemliyoruz. Çin, kısa bir süre önce, Mugabe hükümetine yarım milyar dolar kredi sağladı.“

Zimbabve, kısa bir süre öncesine kadar, Afrika’daki Sahra ülkeleri arasında ikinci ekonomik güçtü. Fakat, devlet başkanı Mugabe liderliğindeki otoriter Zanu-Pf rejimi, ülkeyi ekonomik açından 5 yıl geriye götürdü. Yer altı kaynakları zengin olan ülkede, 4 milyondan fazla kişi, açlık çekiyor.

Enerji kaynakları

Çin’de ise Afrika ile ilişkiler, bundan 10 yıl önce Devlet Başkanı Jiang Zemin’in kıta ülkelerine yaptığı resmi ziyaretin ardından, üst düzeyde yürütülüyor. Devlet ve hükümet başkanları ile ilgili bakanlar, kasım ayının başında Pekin’de, Afrika-Çin İşbirliği Forumu’nda üçüncü kez biraraya gelecekler. Avrupa Birliği temsilcilerinin ise gözlemci olarak dahi, bu foruma katılmasına izin verilmiyor.

Çin’in Afrika siyasetine, kıtadaki enerji kaynakları yön veriyor. Siyaset bilimci Xuewu Gu da bunu şöyle açıklıyor: “Çin’in enerji politikasında, Afrika son derece önemli bir rol oynuyor, zira böylelikle, Orta Doğu petrollerine olan bağımlılığın azaltılması hedefleniyor. Çin 90’ların başına kadar ihtiyacı olan petrolün yüzde 60’ını Orta Doğu’dan ithal ediyordu. Geçen zamanda bu oran yüzde 37’ye düştü. Afrika’dan gelen petrol bu düşüşte etkili oldu. Afrika, şimdi Çin’in petrol ihtiyacının yüzde 21’ini karşılıyor. Bu ülkeler de, özellikle Angola ve Sudan.“

Çin-Afrika işbirliği, kıta için tarihi bir fırsat olabilir. Ancak fırsat, yeni kaynakları elde etmek için duyulan hırsın ve yeni piyasa arayışlarının aşılması koşulu ile yaratılabilir. Bu gerçekleştirdiği takdirde de, Afrika’nın dünya ticaretine uyumu için gereken itici güç orta çıkacaktır.