1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Çin ve Rusya'nın değer yargıları

Miodrag Soric / DW21 Mart 2006

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin iki günlük resmi ziyaret Çin’de. Temaslarda, Sibirya'dan Büyük Okyanus kıyılarına uzanan ortak petrol boru hattı inşası anlaşmasının da imzalanması bekleniyor. Deutsche Welle’den Miodrag Soric’in yorumu:

https://p.dw.com/p/AZqY

“Moskova ve Pekin’in ideolojik meseleler yüzünden kapıştığı dönemler geride kaldı. Rusya ve Çin liderleri, günümüzde parasal konuları konuşuyor; uluslararası siyasette ortak paydalarda buluşuyorlar. Örneğin, Moskova’nın Pekin’e yaptığı silah satışı, her iki tarafın da çıkarlarına denk düşüyor: Rusya, satıştan milyarca dolar elde ederken, Çin, Batılı ülkelerin vermeye yanaşmadığı yüksek teknoloji ürünü silahlara kavuşuyor; ordusunu modernleştirme imkanı buluyor.

Rusya ve Çin arasındaki ilişkilerde ahlaki ilkeler, etik kurallar çoktan belirleyici olmaktan çıktı. Pekin, zaman zaman Tayvan’ı tehdit ettiğinde ya da yeryüzündeki en kötü yönetim olan Kuzey Kore’ye destek verdiğinde, bu, Moskova’yı herhangi bir şekilde rahatsız etmiyor. Benzer şekilde Pekin yönetimi de Kremlin’in Çeçenistan politikasına ses çıkarmıyor.

Çin ve Rusya yönetimleri, bir başka noktada daha mutabık: Uluslararası toplum, başta insan hakları ihlali olmak üzere hiçbir gerekçeyle bu iki ülkenin içişlerine karışmamalı. İç siyasetteki bu yaklaşım, dış politikada da Orta Asya cumhuriyetleri ve Beyaz Rusya gibi ülkelerin diktatörlerinin desteklenmesi şeklinde kendini gösteriyor. Çin ve Rusya’nın ortak hedefi, eski Sovyet egemenlik sahası, Balkanlar ve Afrika’da giderek artan Amerikan etkisini durdurmak…

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Çin lideri Hu Jintao ile Pekin’de biraraya geldiğinde, aralarında görünmez bir üçüncü kişi daha olacak: Amerikan Başkanı George Bush. Çünkü, her ne kadar taraflar Washington’a karşı dirsek teması içinde olsa da şimdilik Amerika’ya doğrudan tavır alacak konumda değiller.

Örneğin, İran’ın nükleer meselesinde her iki ülkenin Amerika’dan farklı bir tutum izlemelerine karşın, yine de Washington’u gözeten diplomatik bir tavır içinde olmaları dikkat çekiyor. Amerika’ya karşı gösterilen özenin en önemli nedeni belki de ekonomi…

Amerika pazarı, Çin açısından büyük önem taşıyor. Pekin, Rusya’yı daha çok hammadde tedarikçisi olarak değerlendiriyor. Çin milli gelirinin, daha şimdiden Rusya’nın milli gelirinin tam dört katına ulaşması önem taşıyor.

Rusya lideri Putin’in son dönemde Asya ülkelerine yaptığı ziyaretlerin sayısı arttı. Anlaşılan, ahlaki ilkeler ve etik kuralları ekonomik ilişkilerle irtibatlandırmaya çalışan Avrupa, Putin’i hayal kırıklığına uğratmış durumda. Putin, Avrupa yerine ekonomik mucizeler üreten Asya ülkeleriyle işbirliğine yönelmeye çaba gösteriyor. Avrupa’nın demokrasi, insan haklarına saygı ve aydınlanmada ısrar etmesi, Rusya liderine göre işbirliğini zorlaştırıyor.

Oysa Avrupa’nın kimliği, belli bir tarihi süreç sonunda netlik kazandı. Avrupa’nın bu kimliği ve bu kimliği oluşturan değerleri inkar etmesi mümkün değil. Eğer Avrupa’nın bir parçası olarak kabul edilmek istiyorsa, Rusya da bu değerlerin gereğini yerine getirmeli.“