1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Çin'in muamma lideri

28 Ekim 2012

Çin'de Hu Jintao’nun halefi Şi Jinping’in hangi siyasi rotayı izleyeceği merak konusu. Beş yıldan bu yana devlet başkanı vekilliğini yürütmesine rağmen kimse Şi'nin siyasi çizgisi hakkında fazla bir şey bilmiyor.

https://p.dw.com/p/16YU5
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Bundan 10 yıl kadar önce Çin’de yönetimin başına geçecek olan Hu Jintao için medya kuruluşları bir kelime oyunu yaparak, “Who ist Hu?”/ Hu Kimdir? diyorlardı. Bu sadece İngilizcede yapılan bir kelime oyunu değil, aynı zamanda gazetecilerin çaresizliğini de ortaya koyuyordu.

Şimdi ise Hu’nun halefi Şi Jinping’e ilişkin olarak da aynı sorular yöneltiliyor. Çin Komünist Partisi’nin yeni lideri Şi Jinping’in hangi siyasi rotayı izleyeceği konusu, beş yıldan bu yana devlet başkanı vekilliğini yürütmesine rağmen hâlâ açıklık kazanmış değil. Siyasi gözlemciler, belki tam da bu muğlak durumun onun Çin'deki en yüksek makam olan devlet ve parti yönetimine yükselmesine önayak olduğunu belirtiyorlar.

Çok sayıda Çinli, Şi’nin en azından Peng Liyuan’ın eşi olduğunu biliyor. Çin’de pop şarkıcısı olarak büyük popülariteye sahip Peng, ikinci evliliğini Şi ile yapmış. Söylediği “Vatanım” ya da “Çin İleri!” adlı yurtsever şarkılar, onun bir parti yetkilisinin eşi olarak toplumdan kabul görmesine neden oluyor.

Ne var ki Şi’nin bu ünlü kişi ile bağlantısı, Çin’in parti elitlerinin gözünde onun “çılgın bir muhabbetkuşu” gibi algılanmasına neden oluyor.

China Militärparade Militär Armee
Şi Jinping önce askerî kariyer yaptı ve Savunma Bakanı Geng Biao’nun asistanı olarak Pekin’deki en yüksek iktidar çevrelerine doğru adım attıFotoğraf: Getty Images

“Hırslı, eliter ve pragmatik”

Şi’nin -popüler evliliği dışında- parlak bir kişiliği olmadığı biliniyor. Wikileaks tarafından daha sonra internette yayınlanan Amerikan Büyükelçiliği’nin bir belgesinde Şi'nin, “hırslı”, “eliter” ve “pragmatik” bir yapıda olduğuna vurgu yapılıyor.

Bir devrim kahramanının oğlu olarak 1953 yılında doğan Şi, çocukluğunu komünist elit bir çevrede geçirdi. O nedenle de Çin Komünist Parti’ni analiz eden gözlemcilere göre Şi, yüksek parti yetkililerinin çocuklarının mensup olduğu, partideki “veliaht prensler' grubuna dâhil. Ne var ki babası 60’lı yıllarda parti içi temizlik sırasında gözden düşmüş, birkaç yıl hapis yatmış ve ancak Mao'nun ölümünden sonra dosyası yeniden temize çıkmıştı. Deng Şiaoping döneminde Şi’nin babası bir süreliğine reformların test laboratuarı olarak algılanan Guangdong eyaletinin valisi olarak da görev yaptı.

Kültür Devrimi sırasında milyonlarca genç gibi Şi Jinping de kırsal alanlara gönderildi ve ücra bir köyde birkaç yıl geçirdi. Pekin’e döndüğünde siyasetle ilgilenmeye başladı ve henüz babası hapis yatmaktayken Komünist Parti’ye üye oldu. Önce askerî kariyer yaptı ve Savunma Bakanı Geng Biao’nun asistanı olarak Pekin’deki en yüksek iktidar çevrelerine doğru adım attı. Sonra parti sekreterliği görevine getirildi ve iki kıyı eyaletinin valisi oldu. O dönemlerde piyasa ekonomisinde baş gösteren sıkıntılara kulak veren bir yetkili olarak tanındı.

2006 yılında Şanghay Parti lideri Çen Liangyu, adının bir yolsuzluk olayına karışması sonucu görevden alınınca, parti sekreteri olarak Şi, bölgedeki ekonomik metropollerin en önemli yetkilisi haline geldi. 2007 yılında Şi Jinping, Çin’de iktidarın çekirdeği sayılan, parti politbürosunun dokuz kişilik daimî üyeliğine seçildi. 2008 yılında ise devlet başkanı vekilliğine getirildi.

Xi Jinping und Barack Obama im Weißen Haus
Şi Jinping ve Barack ObamaFotoğraf: picture alliance/landov

'İdeal aday'

Şi'nin kariyeri, onun parti içindeki farklı etkili çevrelerle iyi ilişkileri olduğunu ortaya koyuyor. İlk başlardaki askeri geçmişi onun bu çevrelerle de çok iyi ilişkileri olduğunu akla getiriyor. Babası sayesinde liberal çevrelerde de itibarı olduğundan yola çıkmak gerekiyor. İşte tüm bu özellikleri dolayısıyla gözlemciler Şi’nin Çin Komünist Partisi içerisinde her kanadın üzerinde uzlaştığı ideal bir aday olduğunda birleşiyorlar.

Şi’nin batılı ülkelere karşı açık kalpli olduğu, örneğin kızının takma adla ABD’deki Harvard Üniversitesi’nde öğrenim gördüğü söylentisi yaygın. Şi de bundan epeyce bir süre önce ABD'ye çeşitli seyahatler yapmıştı. Şi, batının eleştirilerini ve Çin’den -hem ticarî ilişkilerde, hem de insan hakları konularında- beklentilerini yakından tanıyor. Kısa bir süre önce ABD’ye yaptığı resmi bir gezi sırasında ülkesindeki insan hakları durumuna ilişkin söyledikleri kamuoyunu şaşırttı:

“Çin'in insan hakları konusunda son 30 yılda büyük ilerlemeler kaydettiğini vurgulamak isterim. Ancak insan hakları konusunda ‘en iyi duruma ulaştım’ diye bir şey yoktur, her zaman ‘daha iyisi’ vardır. Halkın yaşam şartlarının düzeltilmesi ve insan hakları konusunda Çin hükümetinin önünde üstesinden gelinmesi gereken daha çok çetin görevler vardır.”

Oysaki aynı Şi, daha önceleri Meksika’ya yaptığı resmi bir gezide ise batılı ülkelere şöyle bir eleştiride bulunmuştu:

“Bazı karnı tok yabancıların bizi eleştirmekten başka yaptıkları bir şey yok. Birincisi, Çin devrim ihraç etmiyor. İkincisi, Çin açlık ve sefalet de ihraç etmiyor ve üçüncüsü sizin iç işlerinize de karışmıyor. O halde siz ne istiyorsunuz?”

©Deutsche Welle Türkçe

Mathias Bölinger / Çeviri: Çelik Akpınar

Editör: Banu Wöltje