1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Öyle bir geçer zaman ki...

27 Ocak 2011

Almanya'daki Müslüman göçmenler değişen hayat şartları nedeniyle artık yaşlılık dönemlerini aileleriyle geçiremiyor. Artık birinci kuşak Türk göçmenler, bugün Alman huzurevlerindeki Türklerin de ilk kuşağını oluşturuyor.

https://p.dw.com/p/1061u
Fotoğraf: DW / Camdzic

Müslümanlarda geniş aile kavramı oldukça önemli. Çocukların, yaşlılıkta ebeveynlerine bakmaları da bir o kadar doğal karşılanır. Ancak değişen hayat şartları ve eskiye kıyasla küçülen aileler nedeniyle, büyük ailelerin bir arada yaşaması gittikçe zorlaşıyor.

Bu nedenle Almanya’da yaşayan Müslümanların da huzur evlerine yerleşmesi kaçınılmaz oldu. Nitekim misafir işçi olarak Almanya'ya gelen birinci kuşak, bugün 80 yaşında. Birinci kuşak Türk göçmenler, bugün Alman huzurevlerindeki Türklerin de ilk kuşağını oluşturuyorlar. On yıl önce Almanya’nın Duisburg kentinde açılan “Sandberg” adlı huzur evi farklı kültür ve dinlerden sakinlerini de en iyi şekilde birbiriyle kaynaştırıyor.


Her damağa uygun kahvaltı

Sandberg Huzurevi Yöneticisi Ralf Klause 91 yaşındaki Türkan Perihan ile birlikte
Sandberg Huzurevi Yöneticisi Ralf Klause 91 yaşındaki Türkan Perihan ile birlikteFotoğraf: dpa

Haftada bir gün, Sandberg Huzurevi'ndeki kahvaltı listesinin yazılı olduğu tabela tıka basa doluyor. Zeytinden, beyaz peynire, domatesten salatalığa ve tabiî ki Türk sofralarının olmazsa olmazı çaya kadar zengin bir mönü sunuluyor. Türk lezzetine uygun kahvaltı, Huzur Evi'ndeki 21 Türk misafirden kimileri için memleket hasretini bir nebze de olsa dindirirken, kimileri beyaz ekmek, reçel ve Alman kahveli kahvaltıya çoktan alışmış durumda.

Kültür mozaiği

Sandberg Huzurevi’ndeki yedi farklı ülkeden yaklaşık 96 misafir arasında çoğunluğu Almanlar oluşturuyor. İkinci sırada ise birinci kuşak Türk göçmenler yer alıyor. Tunus, Hırvatistan, Sırbistan , İspanya ve Hollanda'dan misafirlerle oldukça zengin bir kültür mozaiği oluşmuş. Türkçe konuşan Türk aşçı, bakıcı ve sosyal danışmanları olduğunu belirten huzur evinin yöneticisi Ralf Krause, 10 yıldır farklı din ve kültürlerin ritüellerine uygun olarak uzmanlaştıklarını belirtiyor.


Birinci kuşak 80'li yaşlarında

1960 ve 70'li yıllarda Almanya'ya misafir işçi olarak gelen Türk göçmenler, birkaç yıl kalıp ülkelerine dönmeyi planlıyordu. Ama çoğu Almanya'da kalırken, Türkiye'de yabancılık çekip yeniden Almanya'ya dönenler de oldu. Bugün birinci kuşak 80'inin üzerinde. Bir araştırmaya göre 2030 yılında Almanya'da yaşayan Müslümanların yaklaşık iki milyonu 60 yaşında olacak.

Bu nedenle ülkedeki farklı din ve kültürden insanlara da hizmet sunabilecek bakım evlerinin önemi de artıyor. Sandberg Huzurevi'nde, Müslüman misafirlerin kültür ve dini vecibelerine uygun hizmetler sunuluyor.Öyle ki, huzur evi içinde bir ibadethane açılmış. Ve burada haftada iki kez vaaz veriliyor.

Türk hasta bakıcı Arzu Masalcı mescidi gezdirirken
Türk hasta bakıcı Arzu Masalcı mescidi gezdirirkenFotoğraf: dpa

Başlarda Müslümanlara özel bir bakım evi kurulması öngörülmüş. Ancak oda sayısını dolduracak sayıda talep ve Müslümanların homojen bir yapıya sahip olmaması nedeniyle bu fikirden vazgeçilmiş. Nitekim Huzur evindeki Müslümanlar arasında 50-80 yaşları arasındaki farklı eğitim seviyeleri ve hastalıkları olan Sünniler, Şiiler ve Aleviler yer alıyor. Bu nedenle huzur evi çok kültürlü bir yapı oluşturmayı seçmiş.

Duisburg kentindeki Sandberg Huzur Evi Alman Kızıl Haç'ının Kuzey Ren Vestfalya Eyalet Örgütü tarafından kuruldu. Ancak farklı kültürlerden yaşlılara hizmet veren huzur evi ihtiyacı artacak. Hala sadece Müslümanlara yönelik huzur evleri kurulmuş değil.

Demokratik bir toplum için

Sandberg'in müdürü Ralf Krause, gelecekte Almanya'da hem farklı kültürler için hem de sadece Müslümanlara yönelik huzur evlerinin olması gerektiğini belirtiyor. Krause, böylesi bölünmelerin bir sakıncalı olmayıp, özgür demokratik toplumların karakteristik bir özelliği sayılması gerektiğini belirtiyor.

© Deutsche Welle Türkçe


Ulrike Hummel / Çeviren: Gezal Acer

Editör: Ahmet Günaltay