1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Özbekistan'da seçimler...

10 Ocak 2005

Özbekistan’da 26 Aralık’ta yapılan ancak kesin sonuç alınamayan meclis seçimlerinin ikinci turu dün gerçekleşti. Bu seçimlerle gelen yenilik, Ulu Meclis’in artık iki kanattan oluşuyor olması. Şimdiye kadar görev yapan 120 sandalyeli yasama organının yanında artık bir de 14 bölgeyi temsilen 100 üyeli bir senato bulunacak. Özbekistan seçimleri, Avrupa’da sert eleştirilere yol açtı. DW’den Valdimir Müller’in yorumunu sunuyoruz…

https://p.dw.com/p/AZzG

“Seçimlerle gelen tek yenilik, artık meclisin iki kanattan oluşacak olması. Burada ülkenin 14 bölgesini temsilen 100 senatör görev yapacak. Ancak yasa yapıcı 120 sandalyeli meclisin milletvekilleri gibi, yeni senatonun üyeleri de aslında milleti temsil etmiyor. Çünkü seçim sisteminin çoğulculukla ilgisi yok. Seçimlere sadece rejime sadık beş partinin katılmasına izin verilirken üç muhalefet partisi kayıt olamadı.

Devlet Başkanı İslam Kerimov, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın itirazlarını dikkate almayarak, Avrupa’nın Özbekistan seçimlerini değerlendirme gibi bir hak ve ayrıcalığının bulunmadığını söyledi. Diğer yandan, Bağımsız Devletler Topluluğu’nun seçim gözlemciler grubu ise Özbekistan seçimlerini özgür, şeffaf ve hukuka uygun olarak değerlendirdi. Ancak Rusya’nın başını çektiği eski Sovyet cumhuriyetlerinden oluşan Bağımsız Devletler Topluluğu’nun ölçütlerinin Avrupa standartlarına pek uyduğu söylenemez.

25 milyon nüfuslu Özbekistan’ı 15 yıldır kendi mülkü gibi yöneten Kerimov Avrupa standartları ile de demokratikleşme ile de ilgilenmiyor. Yaz aylarında Orta Asya devletlerinin katıldığı bir konferansta AB’nin örnek alınması yönündeki çağrısı da laftan ileri gitmiyor. Kerimov, 1991 yılında bağımsızlığın ilanının ardından ortaya çıkan ilk demokrasi denemelerini bastırdı, muhalifleri ülkeyi terketmek zorunda bırakıldı ya da hapse atıldı. Özbekistan’da vatandaş hak ve özgürlükleri de yok.

ABD’nin ilan ettiği İslami teröre karşı uluslararası savaş, Kerimov’un polis devletinin işine yaradı. Kerimov, askeri üslerini Amerikan ordusu ve müttefiklerine açarak insan hakları konusundaki uluslararası eleştirilerden muaf kalacağını sandı. Aşırı dinci oldukları suçlamasıyla binlerce kişiyi hapse attırdı. Gerçekte sakin ve fanatikliğe eğilimi bulunmayan Özbek Müslümanlar’ın radikalleşmesinden Kerimov’un kendisi sorumludur. Ülkede ibadet sadece devlet kontrolündeki camilerde gerçekleştirilebiliyor.

Aradan geçen zamanda Özbekistan’a Amerikan ekonomik yardımları kısıldı, ama Kerimov eski müttefiki Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i yeniden keşfetti. Ne de olsa Putin insan hakları ya da demokrasideki eksiklerle değil, sadece ekonomik çıkarlarla ilgileniyor.

Ancak Özbek halkının da ekonomik çıkarları var. Harap bir ekonominin içinde her gün geçim savaşı veren Özbekler daha iyi bir yaşama kavuşma şansının nasıl günden güne daha da uzaklaştığının farkında. Yolsuzluk ve rüşvetle içten kemirilen devletin başkanı, Avrupa’nın Özbekistan seçimleri ile ilgili saptamalarının kendisi için önem taşımadığını savunuyor, Özbekistan’in Avrupa’da değil, Orta Asya’da olduğunu belirtiyor.

Ama bir şeyi öğrenmesinde yarar var: Eski Sovyet cumhuriyetleri Gürcistan ve Ukrayna’da toplumsal karmaşa ve halkın devrimine yol açan, Avrupa’nın demokrasi ilkelerinin yönetim tarafından dikkate alınmamasıydı. Bu tür bir dalganın çok uzaklardaki Orta Asya’ya ulaşıp ulaşmayacağını bekleyip görmek gerek.“