1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"Şimdiye kadar yazdığım en acıklı kitap"

Brigitte Neuman1 Şubat 2006

Bir zamanlar köktendincilerin hedefi olan Salman Rüşdi, “Soytarı Shalimar“ adlı son romanını “Şimdiye kadar yazdığım en acıklı kitap” diye tarif ediyor. Hindistan’da üç ay boyunca „en iyi satanlar“ listesinden düşmeyen kitapla ilgili olarak tartışmalı yazar Salman Rüşdi ile Brigitte Neuman konuştu.

https://p.dw.com/p/AaRe
Salman Rüşdi'nin son kitabı Keşmir sorununu ele alıyor
Salman Rüşdi'nin son kitabı Keşmir sorununu ele alıyorFotoğraf: AP

İslam dünyası ile Batı’yı karşı karşıya getiren tartışmalara zemin yaratan “Şeytan Ayetleri”nin üzerinden yıllar geçti. Müslüman bir Hintli ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen yazar, Londra’da uzun süre yaşadıktan sonra New York’a taşındı. Ancak aradan geçen yaklaşık sekiz yılın ardından, Salman Rüşdi’nin etrafındaki kara bulutlar dağıldı. Ve Rüşti şimdi son romanıyla gündemde.

Salman Rüşdi’nin son romanı “Soytarı Shalimar”, aslında temelinde Keşmir sorununun ele alındığı ve “modern terörizmin” işlendiği bir yapıt. Himalaya bölgesinde yaklaşık 17 yıldır süren kavga Keşmir’i yıllar boyunca kan gölüne çevirdi. Bölgedeki insanlar, birbiriyle sürtüşen Pakistanlı ve Hintli güvenlik güçleri ve köktendincilerin arasında süren işte bu savaş, Rüşti’nin ele aldığı konu.

İngiltere’nin sömürgesinden kurtulan Hindistan, bağımsızlığını ilan ettiği 1947 yılından bu yana Pakistan’la tam üç kez savaştı. Yaşanan savaşların ikisinin sebebi Keşmir’di. Nükleer güç sahibi taraflar ancak iki yıl öncesinde barış görüşmelerine başlayabildiler. Lakin soruna bugüne değin bir çözüm bulunabilmiş değil.

“Her iki tarafta da araştırmalar yaptım”

“Soytarı Shalimar” romanı için hem Hindistan hem de Pakistan’da araştırmalar yaptığını belirten Rüşdi, sadece meşhur kalemini konuşturmak için değil, konunun, içinde yarattığı sıkıntı ve öfkenin dışa vurumu için bir fırsat oluşturduğu görüşünde. Şimdiye kadar yazdığı en acıklı kitap olduğun dile getiren Rüşti, bu sorunu neden ele aldığını şöyle anlattı:

“Keşmir’de iki halkın bir arada yaşamaları, geri dönülemeyecek şekilde zarar gördü. Çünkü Hintliler’in gitmeleri gerekiyordu. Aksi halde öldürüleceklerdi. 350 bin kişi, yurdunu, evini ve toprağını kaybetti. Geri dönmeleri halinde, kimse onlara kaybettiklerini geri vermeyecektir. Aslında geri dönmeyeceklerdir, aynı Yahudiler’in Almanya’ya geri dönmedikleri gibi.”

Yazar Rüşdi’ye göre, Pakistan’da terörist olarak yetiştirilenler bu yönelimlerini kitabındaki Shaliman karakterindeki gibi, zedelenmiş erkeklik gururlarından dolayı gerçekleştiriyor. Ancak yazar, Hint ordusunu da eleştirmekten geri kalmıyor ve ordunun bölgedeki tüm Müslümanlar’ı töhmet altında bırakıp, düşmanla işbirliği ya da dayanışma içerisinde olduğu düşüncesinin varlığından bahsediyor. Yazar, romanında Hint ordusuna sarsıcı ithamlarda da bulunuyor: İşkence, sistematik tecavüzler, yargısız infazlar, cinayet...

“Hindistan’dan tepki almadım”

Hindistan’da bu eleştirilerine karşı tepki almadığına dikkat çeken Rüşti, bunun nedenini “Hindistan’da yazdıklarıma şu sebepten bir tepki almadım: Herkes durumun aslında gerçekten de benim anlattığım gibi olduğunu biliyor. Bunu ispatlayabilirim de“ şeklinde ifade ediyor. 58 yaşındaki yazar, diğer taraftan Hint ordusunu takdir ettiğini belirtmekten de geri kalmıyor.

Rüşdi, Hint ordusunun en azından Pakistan’da olduğu gibi siyasete el atmadığını söylüyor. Hint devletini de çok başarılı bulduğunun altını çizen romancı, çoğunu fakirlerin oluşturduğu bir milyarlık nüfusu demokrasiyle yönetmenin kolay olmadığını söyleyerek ekliyor:

“Nüfusun yaklaşık yüzde 80’ni Hindu, yüzde 15’i de Müslümanlar’dan oluşuyor. Ve 1 milyarın yüzde 15’i 150 milyon insan yapıyor. Bir de diğer dinlerden olanlar var: Sihler, Budistler, Hristiyanlar. Hatta küçük bir Yahudi cemaati de var. Bunların hepsini dikkate aldığınızda Hindistan, çokkültürlü ve çokdinli bir devlet işleyişinin başarılı bir biçimde işler halde tutulabildiğinin göstergesi. Sorunun cevabı Hindistan, bu mümkün.”