1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

01.03.2011- Alman basınından özetler

1 Mart 2011

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Düsseldorf kentinde pazar günü 10 bin Türk’e hitaben yaptığı konuşmanın yankıları Alman basınında da sürüyor.

https://p.dw.com/p/10R2c

Süddeutsche Zeitung'un yorumu şöyle:

“Ne kadar güzel! Birdenbire herkes Almanya’da büyüyen Türk çocuklarıyla ilgileniyor. Erdoğan önce iyi Türkçe öğrenmelerini, Hrıstiyan Birlik Partileri ve liberaller ise önce kusursuz Almanca konuşmalarını istiyor. Peki niye ikisini birden konuşmasınlar ki? Sonuçta Almanya’da yaşayan Fransız ve İtalyanlar bu hakka sahip! Pekçok pedagogun tavsiye ettiği de bu. Ama Türklerde durum farklı. Onlara karşı güvensizlik var. Erdoğan’ın Düsseldorf’daki konuşması ile ilgili yine aynı şeyler yaşandı. Konuşmasına yönelik suni sansasyonu önceden kestirmek mümkündü. İlk atış Hrıstiyan Sosyal Birlik’ten geldi. Erdoğan’ın konuşmasının entegrasyon çabalarını yıllarca geriye götürdüğünü söylediler. Bu, genel huzuru bozmaktır. Biraz itidal gerekirdi. Erdoğan, seçim kampanyası için Düsseldorf’daydı ve pek çok olumlu şey de söyledi. Allahtan hükümet sözcüsü Steffen Seibert bunu farketti. Yine pek çokları Erdoğan’ın asimilasyonu reddetmesine verip veriştiriyor. Peki provokasyon bunun neresinde? Bundan provoke olabilecek birileri varsa, o da asimilasyonun ne olduğunu iyi bilen Türkiye'deki Kürtlerdir. Erdoğan'a bu sözleri Ankara'da ve Diyarbakır'da hatırlatılsa, Almanya'daki politikacılar da Türk çocuklarının dil eğitimiyle bu kadar yakından ilgilenmeye devam etseler keşke.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung’da yayımlanan yorumda ise Erdoğan eleştiriliyor:

“Erdoğan’ın Düsseldorf’daki konuşması, sanki Almanya’daki Türkler takibat altında bir azınlığa dönüşme tehlikesiyle karşı karşıyaymış izlenimi uyandırıyor. Asimilasyona zorlanma tehdidinden, antisemitizmle aynı kefeye konabilecek bir İslamofobiden bahsetti. Erdoğan ne konuştuğunu biliyor mu? Erdoğan’ın partisinin Hrıstiyanlara yaptığı muamele, Almanya’da çizmeye çalıştığı şeytan tablosunun neredeyse aynısı. Bu durumda Erdoğan’ın entegrasyon talebi ne kadar ciddi olabilir ki? Entegrasyondan ne anladığı, Türk göçmenlere, asimilasyondan kurtulmak için çocuklarının önce iyi derecede Türkçe öğrenmesini salık vermesiyle ortaya çıktı. Sonuçta o baba olmayı ve çocuklarının hep çocuk kalmasını istiyor.”

Stuttgarter Zeitung ise Hrıstiyan Birlik partilerinin saldırı refleksini eleştiriyor:

“Erdoğan, üç yıl önceki konuşmasından farklı olarak, bu sefer kavramları yanlış anlamaya mahal vermeyecek şekilde kullanmaya özen gösterdi. Ama buna rağmen yaptığı konuşma, Hrıstiyan Birlik partilerindeki alışıldık refleksleri açığa çıkardı: Savunma, suçlama ve saldırı. Bu sansasyona ne gerek var? Bunların entegrasyon politikalarına bir faydası yok.”

Mitteldeutsche Zeitung'un yorumunda ise Erdoğan'ın tavrının, Türkiye'nin artan özgüvenini yansıttığı belirtiliyor:

“Türkiye artık Avrupalıların önünde suspus durmuyor, gürlüyor. Bu yeni özgüven, ekonomik güce dayanıyor. Bugün Ankara dünyanın en büyük ekonomileri arasında hatırı sayılır bir yerde, 17'nci sırada. AB'ye dahil olması durumunda yedinciliğe yükselecek. Erdoğan'ın göreve geldiği sekiz yıl öncesine göre kişi başına düşen gelir üçe katlandı. Ekonomik gücü olanın, siyasi ağırlığı da olur. Türkiye, bölgesel güç rolüne soyunuyor. Erdoğan'ın Düsseldorf'daki konuşmasının gösterdiği bir başka şey, Türkiye'nin bir tezatlar ülkesi olmayı sürdürdüğü. Bir yanda gözü Batı'dayken, diğer yanda İslam'ın muhafazakar değerlerini savunuyor, ama aynı zamanda dış politikasında neo-Osmanlıcı büyük güç hayallerine sarılıyor. Erdoğan'ın Türkiyesi giderek kendi yolunu izliyor.”

Tagesspiegel gazetesi de Türkiye'nin AB üyelik arzusu doğrultusunda modernleştiğini, demokratik kurallara saygı duyduğunu ve hatırı sayılır bir ekonomik büyümeye imza attığını belirtiyor ve ekliyor:

“Türkiye, bölgesindeki hakim konumunu önümüzdeki yıllarda da pekiştirecektir. Türkiye'nin gelişimi İslam ve demokrasinin bağdaşırlığına bir model olabilir. Almanya'nın Türkiye'ye hem entegrasyon politikalarında partner olarak, hem de AB'nin stratejik açıdan önemli bir üyesi olarak ihtiyacı var.

Westfalen-Blatt ise Erdoğan'ın Almanya'daki Türkleri Libya'dan tahliye edilen Türk vatandaşlarıyla karşılaştırmasını eleştiriyor:

“Erdoğan Almanya'da yaşayan Türkleri koruma vaadinde bulunuyor, aynı Libya'daki vatandaşlarına yaptığı gibi. Bu karşılaştırma yersiz. Kuzey Afrika'da çatışmalar yaşanıyor ve Türk işçiler tahliye ediliyor. Bunu Erdoğan biliyor. Nesiller boyu Almanya'da yaşayan aileler, kendileri adına konuşabilecek erginliğe sahipler.”

Berliner Morgenpost gazetesi, Almanca öğrenmenin burada yaşayan Türkler'in gelecek perspektifi açısından önemini vurguluyor ve ekliyor:

“Almanca'nın önemini Erdoğan da sonunda kavramış görünüyor. Ancak Türkçe'ye öncelik verilmesini talep etmekle yaşamın gerçeklerine teğet geçiyor. Okul öncesi çağda iki dili birden konuşmak aslında en ideali. Ama Almanya'daki pek çok Türk ailenin eğitim seviyesine baktığınızda bunun gerçekçi olmadığını görürsünüz. Peki Düsseldorf'daki gibi konuşmaları niçin yapıyor? Sadece Haziran'daki seçimler öncesinde kampanya olarak mı? Ya da AB ile ilgili karar günü geldiğinde Almanya'daki Türkleri baskı aracı olarak mobilize etme ve kazanmaya çalışma çabası mı?

© Deutsche Welle Türkçe


Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu

Editör: Ahmet Günaltay