1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

01.07.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Elmas Topcu1 Temmuz 2005
https://p.dw.com/p/Abq4

Alman ve Avrupa basınında bugün göze çarpan konular, Almanya’da erken genel seçimlerin önünü açacak olan güvenoylaması, AB Dönem Başkanlığı’nın İngiltere’ye geçmesi vesilesiyle AB’nin durumu ve İran’nın nükleer programı ve İsrail’de şiddet olaylarının tırmanması...

Almanya’da yayınlanan Süddeutsche Zeitung gazetesi, Alman Federal Meclisi'nde bugün yapılacak güvenoylamasını yorum sütunlarına taşıyor. Başbakan Schröder’in ve koalisyon ortağı partilerin milletvekillerinin çekimser oy kullanarak erken seçimlerin yolunu açmak istemesi gazetede şöyle yorumlanıyor:

“Almanya’da iktidar olan hükümet uzun süredir çoğunluğu temsil etmiyordu zaten. Geçen haftalarda kendi aralarında yaşadıkları tartışmalar, mevcut güveni de alıp götürdü. Eğer cumhurbaşkanı ya da Anayasa Mahkemesi, bu hükümetin görevine devam etmesi yönünde karar verirse herşey alt üst olur. Hem sistemin hem de Almanya’daki partilerin imajı sarsılır. Bununla da kalmaz! Görevine devam etmek istemeyen bir hükümet iktidarda, meclisin dağılmasını, erken seçimlerin yapılmasını isteyen milletvekilleri de mecliste kalmış olur. Halksa, kendisinden başka bir şeyle ilgilenmeyen politikacılara katlanmak zorunda kalır.“

Başkent Berlin’de yayımlanan Berliner Zeitung ise Alman Meclisi’ndeki güven oylamasının Başbakan Schröder ve partisi için büyük çelişkiler içerdiğine dikkat çekiyor:

“Almanya Başbakanı, bugün mecliste önce hükümetinin, halkın ve milletvekillerinin gözünde artık yeterli güveni sağlayamadığını iddia edecek. Daha sonra da kalkacak ve tam tersine inanırmış gibi partisi Sosyal Demokrat Parti’nin erken genel seçimler için seçim programını hazırlayacak. Bu arada Schröder, son aylarda kendi politik çizgisinden öylesi ödünler verdi ki, normalde destek bulamadığı, kendi partisinin solcu kanadı bile şu an sunulan parti programından çok memnun. Bir diğer çelişki de son günlerde Alman Meclisi’nde alınan kararlar. Sosyal Demokratlar ve ortağı Yeşiller Partisi, son haftalarda en az 40 alanda yeni kararlar aldı ve genelde muhalif tutum sergileyen Yeşiller, bu kararlardan hiçbirine eleştiri bile getirmedi. Bu durum onları da şaşırtmış olmalı.“

İngiltere bugünden itibaren altı aylığına AB Dönem Başkanlığı’nı devralıyor. İngiltere Başbakanı Tony Blair’in, ülkesinin Dönem Başkanlığı’nı devralmasına ilişkin yaptığı konuşma, Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinin bugünkü baskısında şöyle yorumlanıyor:

“Tony Blair’in tüm dünyaya açılan, güçlü ve rakebet yeteneği olan bir Avrupa için çabalamasına diyecek yok. Blair, kendisinden beklendiği gibi uyum için uğraşıp didinmek zorunda değil. Ama AB Dönem Başkanlığı’nı yürüten bir ülke olarak özel sorumlulukları var. Örneğin, aracılık etmeli, sorunların çözümü için tarafları uzlaştırıcı bir çizgi takip etmeli ve belli kararlar alınmasında öncülük edebilmeli. Dönem Başkanlığı bu anlamda farklı düşünen birçok görüşün çakışması sonucunu da beraberinde getiriyor. Blair, AB’ye şüpheli bakanları dinlemeli ve onlarla, onların dilinde konuşmalı. Öte yandan, hedeflediği politikayı sabote etmek isteyenlere karşı da kılıcını kuşanmalı. Artık Avrupa Birliği’nin kendi içinde bölünmesine son verilmeli. İngiltere Başbakanı bunun üstesinden gelecek yetenekte.“

Avrupa Birliği’nin şu anda karşı karşıya bulunduğu krizden çıkabilmesi için acilen iyi bir yönetime ve yöneticiye ihtiyaç duyduğu görüşü Avusturya’da yayımlanan liberal Der Standart gazetesinde de hakim. Konuya ilişkin gazetede yayımlanan yorumda, Birliğin ortak kararlar alamadığı böylesi kriz dönemlerinde ya başka bir yönetime ihtiyacı olduğu söyleniyor ya da mevcut kuralların değiştirilmesi gerektiğine dikkat çekiliyor:

“Avrupa Birliği üyesi ülkelerde ekonominin düzelmesi ve işsizliğin azalması için ya tüm üyeler ipin ucundan birlikte asılacak ya da bunu yapmak istemeyenler bedel ödeyecek. Sorun iyi bir yönetimle de aşılabilir. Belki Tony Blair bu işin üstesinden gelebilir ne de olsa ülkesi İngiltere’de işsizliği azalttı ve ekonomik büyüme kaydetti. Ekonomide olumlu gelişmeler sağlanmasıyla halkın bütünleştirilmesi konusunda İskandinav ülkeleri de iyi örnek. Bu arada, son yıllarda AB üyesi ülkelerin sırtına ek yük getirmeden çözüm üreten ve örnek olabilecek örnekler de İskandinav’yadan geliyor zaten.“

Alman Süddeutsche Zeitung gazetesinin bugünkü baskısında göze çarpan bir diğer konu da Gazze’deki yerleşim birimlerinin boşaltılmaya başlanması öncesinde yaşanan gerginlik. Gazetedeki yorumda evlerini terketmek istemeyen birçok yerleşimcinin şiddete başvurduğu yazılıyor:

“Gazze Şeridi’nde şiddet inanılmaz bir boyut kazanıyor. Yahudiler Yahudiler’e ve Yahudiler Filistinlilere karşı. Yahudi yerleşimciler devleti yolundan caydırmak için otobanları kapatıyor, tekerlek yakıyor, Filistinliler’e taşlar fırlatıyor, kendi askerlerine tokat fırlatıyor. Ordu, artan şiddete rağmen sert tepki vermiyor, nedeniyse açık bu kez gösteriler kendi vatandaşları.“

Son olarak İngiltere’de yayımlanan The Daily Telegraph gazetesinde yayımlanan, İran’nın nükleer programına ilişkin bir yorumu şöyle:

“İngiltere, Fransa ve Almanya, Ağustos ayı başında Tahran yönetimine nükleer programından vazgeçmesi için bir kez daha politik ve ekonomik fırsatlar sunacak. Müzakereleri yürütenler, pazarlıklarla ve görüşmelerle rejim içindeki ılımlı kanadı güçlendirebileceklerini sandı. Ama yanıldılar! 2000 yılındaki genel seçimlerden bu yana reformcuların birdenbire bastırılabileceğini, elinin kolunun bağlanabileceğini gördük. Şimdiki genel kanıysa bu işin üstesinden sadece yaptırımlarla gelinebileceği yönünde.“