1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

01.12.2011 - Alman basınından özetler

1 Aralık 2011

Almanya'da okullarda ibadet tartışmaları, İngiltere ile İran arasındaki gerilim ve borç krizi karşısında merkez bankalarının birlikte hareket etme kararı, bugünün Alman basınında öne çıkan yorum konuları…

https://p.dw.com/p/13KM4

Berlinli Müslüman bir öğrencinin, okulda namaz kılabilmek için açtığı davada Federal İdare Mahkemesi'nin kararı yoğun bir şekilde tartışılıyor. Mahkeme kararında öğrencinin namaz kılma talebini geri çevirmekle birlikte, tüm okullar için geçerli olacak bir karardan kaçındı ve topu okul idarelerine attı. Hannoversche Allgemeine Zeitung'un yorumu şöyle:

“Bu tartışmanın yeri mahkeme değildir. Birincisi, mahkeme kararıyla dinsel anlaşmazlıkların tümünü bir kerede okullardan söküp atabileceğini düşünmek saflıktır. Temel haklara saygı, her münferit vakanın dikkatli bir şekilde tartılmasını gerektirir. İkincisi, ibadet yasakları, radikalleri diğerlerini kışkırtmak ve çatışmalar yaratmaya itecektir. Yasaklanan ibadet bir gecede okuldaki sükunet ortamını daha da tehlikeye atacak bir hareketin sembolü haline gelebilir.”

Neue Osnabrücker Zeitung'un yorumunda ise şu satırlar yer alıyor:

“Federal İdare Mahkemesi’nden din özgürlüğüne dair temel oluşturacak bir karar bekleyenler hayal kırıklığına uğramış olmalı. Ancak mahkeme başkanı, kararın tek bir vakaya dair olduğunu vurguladı. Böylece devletle din arasında sürekli tartışılagelen ilişki sadece Berlin’de değil, Avrupa düzleminde de siyaset ve hukuku meşgul etmeye devam edecek. Federal İdare Mahkemesi dün en azından bir soruyu açıkça yanıtlamış oldu. O da Almanya’da dinsel tarafsızlığın, Müslüman, Hrıstiyan, Yahudi, Budist ve diğer din mensuplarının kamusal alandan tamamen çekilmesi, okullarda ibadetin tamamen yasaklanması, dinin tamamen özel bir mesele olması anlamına gelmediği.”

Hamburger Abendblatt gazetesi ise kararın bireysel ve esnek çözümlere olanak tanıdığını belirtiyor ve ekliyor: “Sonuçta geriye kalan, okullara verilmiş sinyal. Kendi meselelerinizi kendi aranızda halledin. Bu hiç de kötü değil. Çünkü yargıçların da bu konuda daha iyi bir fikri yok.”

Süddeutsche Zeitung ise Tahran'daki İngiliz Büyükelçiliği'ne düzenlenen saldırı sonrasında İngiltere'nin İran ile ilişkileri kesmesi kararını değerlendiriyor:

“Bu karar bir yandan tutarlı ve yanlış anlamaya meydan vermeyecek kadar açık. Ayrıca büyükelçiliğe saldırı konusunda Tahran rejimi içinde görülmeye başlayan çatlağı büyütecektir. Ama diğer yandan belki bir numara küçük hareket edilebilir, büyükelçiyi geri çekmek gibi pek çok diğer önlemle yetinilebilirdi. İngilizler, büyükelçiliği kapamadan önce hedeflerine zaten ulaşmıştı. Tahran rejiminin maskesi düşürülmüş, radikalliği ve güvenilmezliği ortaya çıkarılmıştı. Ayrıca İran Dışişleri Bakanlığı'nın özür dilemesinden sonra Tahran yönetimindeki çatlak da iyice ortaya çıktı. İngiltere daha ne istiyor ki?”

Die Welt gazetesi ise küresel malî sistemin geleceği konusunda endişeli

“Gerçek şu: Dünya ekonomisi uyuşturucunun etkisinde. Bu uyuşturucunun adı kredi. Devletler ve bankaların borç yükü öylesine büyüdü ki, uyuşturucuyu birden kesmek önceden kestirilemeyecek sonuçlara yol açabilir. Bunu önlemenin tek yolu ise daha fazla para akıtmak. Siyasetçilerin şimdi topu merkez bankalarına atması anlaşılabilir bir hareket. Çünkü böylece para akışını parlamentoların onaylaması gerekmeyecek. Bunun sonuçları ise giderek artan enflasyon ve malî krizlerdeki aşırılıklar şeklinde, ancak gelecek yıllarda gözle görülür hale gelecek. Uyuşturucu bağımlılarında olduğu gibi bu şekilde sadece zaman kazanmak mümkün. Temelden bir tedavi olmadan uyuşturucunun kesilmesi ve iyileşmenin sağlanmasını daha da zor hale getiriyoruz.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung ise merkez bankalarının ortak hareket kararını şöyle yorumluyor:

“Bu sefer Avrupa Merkez Bankası, ticarî bankaların yardımına tek başına koşmuyor, Batı dünyasının tüm diğer merkez bankalarıyla birlikte hareket ediyor. Bankalara, uygun koşullarda hızlı ve pürüzsüz bir şekilde, dünyanın tüm önemli para birimlerine ulaşma güvencesi veriyorlar. Merkez bankaları bu hareketle sadece bankaların işlerliğini iyileştirmek değil, aynı zamanda felç olmuş konjonktürün desteklenmesine de katkıda bulunmak istiyorlar.”


© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Köylü

Editör: Beklan Kulaksızoğlu