1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

02.02.2004 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Attila Azrak2 Şubat 2004
https://p.dw.com/p/Abvr

Kuzey Irak’ta hafta sonundaki intihar saldırıları ve Amerika’nın Irak’la ilgili tasarıları, İran’da yaşanan seçim krizi, bugünkü Alman gazetelerinde yayınlanan yorumlarda yer alan konular:

Frankfurter Allgemeine Zeitung” gazetesi, hafta sonundaki intihar saldırılarının nedeninin açık olduğunu yazıyor ve yayınladığı yorumda şu satırlara yer veriyor:

”Irak savaşından kazançlı çıkan taraflardan biri de, Şiilerin yanında Amerikan yanlısı Kürtler olduğu ve bu bölgelerde son zamanlarda istikrar yaşandığı için, terörün tüm şiddeti, şimdi bu bölgeyi vuruyor. Ayrımcılığı, ikiliği, istikrarsızlığı destekleyen ve siyasal anlaşmaları kanla gölgeleyen güçlerin, federal, bağımsız bir Irak’ı engellemek için başlattıkları bu saldırılar, yeni bir Irak isteyenleri yıldırmamalıdır.”

"Planlı terör” başlığını kullanan ”Süddeutsche Zeitung”, teröristlerin amaçlarının belli olduğunu yazıyor. Yorum kısaca şöyle:

”Terörist güçler, Irak’ın normale dönüşünü engelleyip, Amerika ile müttefiklerinin Niisan ayında elde ettikleri ve eski rejimi devirdikleri başarıyı tersine çevirmek istiyor. Amerikalılar ve İngilizler’in Irak’tan geri çekilmeyi düşünüp, 23 milyonluk Irak nüfusunu demokrasi benzeri bir sistemle işbaşına gelecek bir yönetimle başbaşa bırakmayı istiyorlar. Erbil’deki saldırılar, bu süreçte rol oynayan iki Kürt partisini hedef aldı. Kürdistan Yurtseverler Birliği ile Irak Kürdistan Demokrat Partisi, teröristlerin gözünde düşmanla işbirliği yapan iki güç olarak algılanıyor. İster Irak polisi olsun, ister geçici yönetim, ister etnik grupların liderleri: Teröristler, Irak’a yardım eden herkesi düşman ilan ediyor.”

Düsseldorf’ta yayınlanan ekonomi gazetesi ”Handelsblatt” ise Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’ta oynadığı role ve NATO’nun Irak’ta öncü bir rol üstlenip üstlenmemesine değinip şu satırlara yer veriyor:

”Amerika Birleşik Devletleri yıl ortasına dek inşa gücü olarak bulunduğu Irak’tan geri çekilecektir. Amerikan Sivil Yönetimi 2004 yılı ortalarında ortadan kalkacak, Irak’ta yalnızca Amerikan askerleri görev yapmaya devam edecek. Ancak siyasal çatışmalar ve şiddet olayları bundan sonra da devam edecek. NATO Irak’ta öncü bir rol üstlendiği zaman, Almanya ve ittifak ülkesi diğer ülkeler de, şiddetin hüküm sürdüğü topraklara gidileceğini bilincinde olmalılar.”

Berlin’de yayınlanan ”Die Welt” gazetesi ise Irak’ın geleceğine kötümser bir bakışla yaklaşıyor:

”Erbil’de ülkenin en güçlü iki Kürt partisine girişilen saldırılar, müttefik güçler mücadeleyi tümüyle kazanmadan ülkeden ayrıldıktan sonra beklenen olayların bir habercisi. İşte o zaman Irak, bir iç savaşın yaşandığı ülke olacak. Amerika Birleşik Devletleri için Irak, güvenilir olmakla eş anlamlı. Bundan dolayı Amerikan güçleri de kesin başarı sağlanamadan bu ülkeden çekşlemez.”

Irak’la ilgili olarak son yorum da "Frankfurter Rundschau” gazetesinde. Amerika’nın Irak’taki sorunları çözmeden bu ülkeden ayrılmasının nasıl gerçekleşeceği konusunun bir sır olduğu vurgulanan yazıda, şu satırları okuyoruz:

"Irak’ın parçalanması, tartışmalı bir işgalin siyasal sonu olur. Bu nedenle Washingrton yönetiminin atacağı en dürüst adım, Amerika’daki seçmenlere, Irak’ın istikrara kavuşması için daha uzun yıllar Amerika gibi bir garantör ülkenin Irak’ta kalması gerektiğini söylemektir. Bunuun için de Birleşmiş Milletler’in de onayı gerekir.”

Irak’ın komşusu İran’a geçiyoruz şimdi de. ”Frankfurter Rundschau” gazetesi, İran’da tutucu Anayasa Koruyucuları Konseyi ile reformcu milletvekilleri arasında başgösteren seçim krizini değerlendirdiği yorumunda, İran’ın bir özelliğinin, bu ülkede her soruna bir çözüm bulunabildiğini öne sürüyor. Yorum kısaca şöyle:

”İran’daki seçim krizi, tutucu güçlerle reform yanlısı, halk tarafından seçilmiş güçlerin bir çatışması. Şimdiki süreçse, bu çatışmanın en tepe noktasına vardığını göstermiyor. Tam aksine, İran’da taraflar bir günden diğerine görüş değiştirebiliyor. Bu krizden çıkan sonuç, İran’da demokratik unsurları dini yasalarla bağdaştırmanın zorluğunu gösteriyor. Hatemi’nin yapmaya çalıştığı, işte bu iki unsuru bağdaştırmaktır. İran Cumhurbaşkanı eğer bu çabalarında başarısız olup da, Anayasa Koruyucuları Konseyi’ne karşı tavuır alırsa, o zaman uzlaştırıcı güç olmaktan uzaklaşacaktır. Eğer reformcuların karşısında yer alırsa, o zaman da halk arasındaki popülerliğini yitirecektir.”