1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

02.06.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Elmas Topcu2 Haziran 2005
https://p.dw.com/p/AbqP

Alman ve diğer Avrupa basınında bugün Hollanda’da yapılan AB Anayasası referandumu ön planda. Türkiye’de yürürlüğe giren yeni Türk Ceza Kanunu ve Afganistan’da dinmek bilmeyen şiddet konuları da basına yansıyan diğer konular.

Almanya’nın Bonn kentinde çıkan General Anzeiger, Hollanda’daki referandumdan çıkan “AB Anayasası’na hayır” sonucunun yarattığı sarsıntının nedenini şöyle açıklıyor:

“Hollandalılar’ın Anayasa’ya ‘nee’, yani ‘hayır’ demesi herkesi derinden sarstı, çünkü böylece Fransa’da sandıktan hayır çıkmasının bir kaza olmadığını anlamış olduk. Avrupa Birliği’nin iki öncü üyesi, ortak Anayasa’yı reddetti. Bu da Anayasa fikrinin alaşağı olabileceği anlamına geliyor. Kriz öylesine derinleşiyor ki, hemen acil önlem programının devreye sokulması gerek. Ancak özünde bu programın nasıl olması gerektiğini kimse bilmiyor, sadece ‘Anayasa’nın kabulü için çalışmalara devam edilmesi gerekir’ deniliyor. AB Anayasası’na ‘hayır’ ya da ‘henüz değil’ diye cevap verenler, ikinci sıraya geçip beklemeliler. Çünkü hayırlar kadar evet diyenler ve onların kararları da ciddiye alınmalı.”

Essen’de yayımlanan Westdeutsche Allgemeine gazetesi, ‘AB Anayasası’na hayır’ denmesinin asıl nedeninin, normal vatandaşın politikacılara gönderdiği bir mesaj olduğuna işaret ederek şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Avrupa’da şu sıralar ‘reddedici bir hayalet’ dolaştığını yukarıdakiler de gördü nihayet. Bu reddedici hayalet aslında gelecekten korkusu olan normal vatandaşın hayaleti. Seçimleri, referandumları ülkelerindeki iktidarları alaşağı etmek için fırsat bilen vatandaşlar, makul olmasa da itirazcı bir tutum içine giriyor. Halkın, sınırların ortadan kalktığı Avrupa’nın kaymağından yemesine izin verilirse, bu reddedici tavır yumuşayacaktır, çünkü vatandaşın ‘hayır’ yanıtı aslında Avrupa’ya değil, yukarıdakilere.”

Danimarka’da yayımlanan Information adlı gazete, Fransa’nın ardından Hollanda’da “AB Anayasası’na hayır” çıkmasını şu satırlarla yorumluyor:

“Avrupa Birliği’nin hangi yönde ilerlemesi gerektiği konusunda şu sıralar ortak bir yanıt bulmak zor. AB Anayasası’nın Fransa ve Hollanda’da reddedilmesinin nedenleri farklı. Anayasa’ya İngiltere’de de ‘hayır’ denilecek, ancak orada tamamen başka sebepler etkili olacak. Avrupalı devlet ve hükümet başkanları tüm güçlerini kullanarak, diplomatik yeteneklerini göstererek Avrupa’yı ileriye götürecek bir yol bulmalılar. Avrupa Birliği’nin güçlü ve başarılı olduğu zamanları da yaşadık. Avrupa ihtiyacı olan gücü inşallah kendinde bulur, bulamayacak olursa bu Avrupa için yıkım olur ve istikrarı sarsar.”

Avusturya’nın Der Standart gazetesi de Hollanda’daki referandumun ardından Avrupa Birliği’nin rolüne değinen bir yoruma yer veriyor:

“Avrupa Birliği sadece güven ve barış ortamı sağlamada etkili olan bir kurum değil, aynı zamanda insanların refah düzeyini koruyacak, garantileyecek bir araç olmalı. Bunun için de halk tabanından itelenmeye ihtiyacı var. Sadece ortak Anayasa’ya ‘evet’ ya da ‘hayır’ deme konusunda değil, vatandaşın günlük yaşamında da AB’ye ilişkin düşünceleri ciddiye alınmalı. Bunun için de daha demokratik bir mekanizma kurulmalı, Avrupa Parlamentosu’na daha geniş yetkiler tanınmalı ve devlet ve hükümet başkanlarının yetkileri sınırlandırılmalı. Ortak Anayasa’ya ‘hayır’ denmesi, bunun şimdiye dek başarılamadığını gösteriyor.”

AB Anayasası’nın Hollanda’da reddedilmesini Rus gazetesi Kommersant “bir adım ileri iki adım geri” başlığıyla yorumluyor:

“Anayasa’ya hayır çıkması, genişleyen Avrupa’da politik hedeflerin net olmadığına ilişkin bir izlenimin hakim olduğunu gösteriyor. Bu da şimdiye dek örnek gösterilen, bir birliğin olumlu imajının kaybolduğuna işaret.”

Fransız La Croix gazetesi ise geçen Pazar yapılan Anayasa referandumu ardından Fransız hükümetinde meydana gelen değişiklikleri irderelerek şöyle diyor:

“Başbakanlığa atanan Dominique de Villepin sürekliliği, Devlet Bakanı görevine getirilen Nicolas Sarkozy de bu sürekliliğin kopukluğunu sergiliyor. Cumhurbaşkanı Chirac, iki karşıt gücü yan yana getirdi. Bu bağlamda asıl sorun cumhuriyetçi Villepin’in sosyal ve ekonomik alanlarda liberal Sarkozy’yle nasıl anlaşacağı. Fransızlar özellikle işyerlerinin korunması için somut adımlar atılmasını bekliyorlar. Hükümetin geleceği için Chirac’ın gözünü açıp iyi bir denge tutturması gerekiyor.”

Alman Leipziger Volkszeitung ise Afganistan’da dinmek bilmeyen şiddet olaylarına değinerek Kandahar’da bir camiye düzenlenen saldırıyı, ülkede barışın sağlanmadığına bir işaret olarak değerlendiriyor:

“Kandahar’daki saldırı Taliban rejiminin kökünün kurutulamadığının ve ülkeye barışın getirilemediğinin bir göstergesi. Saldırı, terörle mücadele ve kalkınma konularında da standart bir çözümün olmadığını gösterdi. Buna rağmen, şimdiye dek yapılan kimi hatalar da açık ve net bir biçimde ortada. Örneğin, bölgedeki Peştun çoğunluğu denetim altında tutması için Tacikistan ve Özbekistan’daki savaş yanlısı güçleri desteklemek bir hataydı. Karzai’ye gelince; Afganistan Devlet Başkanı ülkeyi kontrol altına alamadığı için muhalif güçlerin elinde oyuncak oldu. Diğer bir gerçek de ülkeye vadedilen kalkınma amaçlı maddi yardımın şimdiye dek sadece cüzi bir miktarının aktarılmış olması. Washington’un Afganistan’ı gündeminden silmesinin aslında yenilgi anlamına geldiği ortada. Amerika’nın ağırlığı Irak’a vermesi Afganistan’da Taliban güçleri için cirit atacakları boşluklar yaratıyor.”

Süddeutsche Zeitung gazetesi ise Türkiye’de 1 Haziran’da yürürlüğe giren Yeni Türk Ceza Kanunu’na ilişkin bir haber-analizi sayfalarına taşıyor. “Türkiye kadın haklarını güçlendiriyor” başlıklı haberde, aile içi şiddetin de ceza kapsamına alındığını ve bekaret testinin belli şartlara bağlandığı yazılı. Haberin devamında yeni Türk Ceza Kanunu’nun ulusal güvenliğe ilişkin maddelerin kesin ve net tanımlanmadığı belirtiliyor:

“Kanunun 305. maddesi ulusal güvenlikle ilgili suçlara ağır cezalar öngörüyor. Burada söz konusu olan Ermeni soykırımı tartışmaları ve Kıbrıs’daki Türk güçlerinin durumu. Bu madde, daha önce basın yayın kuruluşllarını da kapsıyordu. Ancak daha sonra yapılan düzenlemelerle kapsam dışı bırakıldı. Uzmanlar, ‘tecrübe edinelim de neyin işlediğini, neyin işlemediğini görelim’ diyor.”