1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

03.03.2010 - Avrupa basınından özetler

3 Mart 2010

Ağır suçlar ve terör ile mücadele amacıyla kişisel haberleşme verilerinin altı ay süreyle arşivlenmesini zorunlu kılan yasanın Alman Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi, Avrupa basınına da yorum konusu oldu.

https://p.dw.com/p/MIPN
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Viyana'da yayımlanan Die Presse adlı Avusturya gazetesi, iptal edilen uygulamayı ‘bir devletin yurttaşlarından korkması' başlıklı yorumunda şöyle değerlendiriyor:

“Haberleşmede kullanılan telefon numarası ve internet adreslerinin arşivlenmesindeki problem, kötü niyetlilerin zaten bu veri toplama hışmından kurtulmanın yolunu bulacak imkâna sahip olmasıydı. Bu ağa sadece teknik bilgisi yetersiz olan ya da aksi tesadüfler sonucu zor duruma düşenler takılacaktı. Çıkarılacak tek sonuç şu olabilir: Bu gibi yasalara onay veren politikacılar, teröristlerden değil kendi yurttaşlarından korkanlardır.”

Avrupa gazetelerinden derlediğimiz basın özetlerinin ikinci konusu Şili'deki şiddetli depremin sonuçları. İspanyol gazetesi El Periodico de Catalunya'nın yorumu özetle şöyle:

“Şili modernleşmede büyük hamleler yapmamış olsaydı, deprem çok daha ağır sonuçlar doğurabilirdi. Ancak resmî makamlar deprem dalgalarını zamanında fark edip halkı uyarsaydı, ölü sayısı çok daha az olabilirdi. Deprem Şili'nin iki yüzünü gün ışığına çıkardı. Bu ülke hızla gelişiyor ama geçmişin etkilerinden hâlâ tam olarak kurtulabilmiş değil. Bu öncelikle otorite boşluğu yüzünden meydana gelen yağmalamalarda kendini gösterdi. Şili, aşırı sosyal dengesizliğin olduğu bir ülke. Afetin boyutlarını hep fakirlik düzeyi belirliyor. Diğer bir ifadeyle, Richter ölçeği, kurumların iyi işlemesi kadar önemli olamaz.”

Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev'in Fransa'ya yaptığı ziyaret Avrupa basınında ilgiyle izlendi. Orleans'da yayımlanan La Republique du Centre adlı gazete Paris-Moskova ilişkilerine şu satırları ayırmış:

“Rusya ile Fransa arasındaki havanın bundan iyi olamayacağı anlaşılıyor. Paris'in önüne kırmızı halı serdiği Dimitri Medvedev'in ziyareti de bu teşhisi doğrular nitelikteydi. Nicolas Sarkozy konuğunu hukuk devleti ve insan hakları şampiyonu ilan etmekle son derece enerjik ve cesurca bir adım atmış oldu. Sarkozy'nin, ‘Putin'in elini sıkacağıma Bush'un elini sıkarım', dediği günler geride kaldı. Rus ordusunun kanlı Çeçenistan müdahalesini kınadığı günler de.”

İsviçre gazetesi Neue Zürcher Zeitung yorumunda, Fransa Cumhurbaşkanı'nın doğunun cazibesine kapıldığını ve ikili ilişkilere pragmatizmin hakim olduğunu yazıyor:

“Putin döneminde ve bilhassa bir buçuk yıl önceki Gürcistan savaşında esen soğuk rüzgârlar ve gerginlikten eser kalmadı. ABD Başkanı Barack Obama'nın sabah karanlığında sadece birkaç saat ayırdığı ilk Paris ziyareti de Medvedev'in Paris çıkarmasının gölgesinde kaldı. Paris ile Washington arasında karşılıklı güvensizlik hüküm sürerken, Fransa ve Rusya pragmatik yakınlaşmayı deniyorlar. İki ülke arasında askeri ve nükleer işbirliğinin başlatılması bile dile getirilebiliyor. Böylece Fransa Avrupalı ve Atlantik aşırı müttefiklerinin endişelerini kulak ardı etmiş oluyor. Sarkozy Rusya'ya samimi bir şekilde açılmakla, Moskova ile ilişkilerin şekillendirilmesinde kilit rolünü üstlenmeye çalışıyor. Doğu Sarkozy'i cezp ediyor.”

Son yorum konumuz İngiliz The Independent gazetesinden. Gazete, yeniden Arjantin ile İngiltere arasında gerginliğe yol açan Falkland adalarına el sürülemeyeceğini vurguladığı yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

“ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Londra ziyareti sırasında, yeniden alevlenen Falkland anlaşmazlığının Arjantin ile İngiltere arasında görüşülmesini ve barışçı çözüm için Amerika'nın yardımı önerdiğinde, Başbakan Gordown Brown'un dişlerini nasıl gıcırdattığını sokaktan duymak mümkündü. Brown'un öfkelenmesi normal. İngiltere'de seçim kampanyası var. İngiltere'nin Falkland üzerindeki hakimiyetine el sürülemez. Ama İngiltere'nin Amerikan dostu tutumunun, ABD açısından taşıdığı önemden kaynaklanan yanlış anlamaya dayandığı da unutulmamalı. İngiltere yararlı bir ülke ama ABD'nin Latin Amerika'daki çıkarları söz konusu olduğunda ikinci plana düşüyor. İngiltere bunu ne kadar çabuk kavrarsa, o kadar iyi olur.”


© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Ahmet Günaltay

Editör: Murat Çelikkafa