1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 0308 Presseschau 2

3 Ağustos 2010

Bugünkü Avrupa basını Meksika Körfezi'ndeki çevre felaketini, Fransa'daki güvenlik tartışmalarını ve Küba'nın liberalleşme adımlarını yorumluyor.

https://p.dw.com/p/Oaox
Fotoğraf: AP

Meksika Körfezi'nde İngiliz BP şirketine ait petrol platformundaki sızıntı, tarihe 'en büyük petrol felaketi' olarak geçti. Fransız Liberation gazetesinin konuyla ilgili yorumu şöyle:

"Meksika Körfezi'ndeki petrol platformunun sızıntısı nihayet durduruldu. Daha da iyisi petrol tabakası su yüzeyinden kayboldu. Ancak petrolle mücadelede zafer kazanıldığını ilan etmek için ortada bir neden yok. BP ham petrolün denize sızdığı üç ay boyunca yanlış ya da vaatler içeren çok sayıda açıklama yaptı ve petrolden daha şeffaf olmadığını gösterdi. Bu felaketten şu ders çıkarılabilir: Olup bitenler BP'ye çok pahalıya maloldu. Bu adil. İngiliz şirketi imajını sonsuza dek kirletmiş oldu. Bu ihmâlin yüklü faturasını, uzun süre ödeyecek. BP şefi işini kaybetti. Üstelik tazminatların maliyeti, çevre yönetmeliklerine asgari ölçüde riayet edilmesinin yol açacağı masraftan çok daha fazla tutacak."

Bugünkü gazeteler Fransa'da Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin ülkenin güneyinde Roman gençlerle polis arasında çıkan çatışmaların ardından güvenlik önlemlerini sertleştirme planlarını gündeme getirmesine yer veriyor. Le Monde gazetesinin yorumu şöyle:

"Nicolas Sarkozy'nin 'savaş ilan edercesine' yaptığı açıklamalara alıştık. Sekiz yıldan beri önce İçişleri Bakanı, ardından Cumhurbaşkanı olarak imajını, konuşmalarını ve icraatlarını ülkenin güvenliği ve suçla mücadele konularına oturttu ve bunun için sürekli olarak yeni yasalar çıkardı, daha iyi sonuçlar alınması için polisleri cesaretlendirdi ve adalete aldırış etmedi. İkna edici bir sonuç elde edemedi, çünkü resmi rakamlara göre 2003-2009 yılları arasında cürüm oranı yüzde 16 arttı. Sayın Sarkzoy bunun nedenlerini sormak yerine güvenlik politikalarını daha da sertleştirmeyi planlıyor ve suçu, göçle karıştırıyor."

Bugünkü Avrupa basını Küba'nın ekonomik liberalleşme yönünde attığı adımları da ele alıyor. Sol liberal İspanyol gazetesi El Pais, Küba'nın zayıflık belirtisi gösterdiğini savunduğu yorumuna şöyle devam ediyor:

"Küba lideri Raul Castro kamu sektöründeki çalışanların sayısının radikal biçimde azaltılmasını öngören bir dizi reform yapılacağını açıkladı. Bu reformların yürürlüğe girmesiyle halkın, özel teşebbüse daha fazla hareket alanı sağlanmasını talep edeceğini tahmin etmek zor olmasa gerek. Devlet şimdiye dek ekonominin yüzde 90'ını kontrol altında tutuyordu. Castro'nun bu açıklamaları ülkedeki muhalif 52 tutuklunun serbest bırakılmasının hemen sonrasına rastladı. Castro bu önlemleri, rejimin güçlü olduğunun kanıtı şeklinde değerlendirdi. Ancak reform kararları aslında rejimin zayıfladığına işaret ediyor. Eski Küba Devlet Başkanı Fidel Castro'nun yeniden yeşil askeri gömleğini giymesi de bunun göstergesi."

Viyana'da yayımlanan Der Standard adlı gazete ise Küba ile Kuzey Kore rejimleri arasında benzerlik kurarak şu yorumu yapıyor:

"Küba küçük çaptaki liberalleşme ile dışardan kredi almayı umud ediyor, refah düzeyini artırarak halkı zaptetmek istiyor. Havanna ve Pyöngyang'daki diktatörler hiçbir siyasi değişim istemiyorlar. Her iki rejime de halk günün birinde fatura çıkaracaktır."

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topcu

Editör: Ahmet Günaltay