1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 0403 Presseschau 2

4 Mart 2011

Bugünkü Avrupa basınının ağırlıklı konusunu Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerindeki protesto hareketleri ve bunların yol açtığı mülteci akını oluşturuyor.

https://p.dw.com/p/10TST

Polonya'dan Rzecpospolita gazetesi, bugünkü sayısında şiddet olaylarının devam ettiği Libya'daki durumu mercek altına alıyor. Gazete yorumunda art arda protesto gösterileri ve halk hareketine sahne olan Tunus, Mısır ve Libya'daki gelişmeler ışığında, Avrupa ülkelerinin üzerine düşen görevi ele alıyor:

"Kaddafi ailesinin servetinin 150 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Zeynel Abidin Bin Ali'nin ailesinin 100, Hüsnü Mübarek ailesinin ise 70 milyar doları olduğu belirtiliyor. Bu servetlerin toplamı 320 milyar dolar ediyor. Diktatörlerin ülkelerine kendi özel çiftlikleri gibi muamele edip, çoğu yoksulluk içinde yaşayan vatandaşlarını soymaları, insanı pek de şoke etmiyor. Zira bu, tarihte çok sık rastlanılan bir durumdu. Bundan daha da kötüsü, bu düzensizliğin Batılı hükümetler, şirketler ve bankalarla yapılan işbirliği sayesinde mümkün hâle gelmesi. Avrupa'da insan hakları konusunda duyulan endişe ve yolsuzlukla mücadele konusunda çok konuşuluyor, ancak büyük paraların kazanılması olasılığı gündeme geldiğinde, bütün bunlar birden bire geri plana düşüyor. Avrupalı ülkeler mümkün olduğunca hızlı biçimde bu hatalarını düzeltmeli ve devrik diktatörlerin banka hesaplarını dondurmalılar. Bir taraftan demokrasi desteklenirken, diğer taraftan demokrasiye karşı mücadele eden insanlarla ticaret yapılamaz."

Fransa'dan Nord Eclair ise aynı konuyla ilgili yorumunda şu satırlara yer veriyor:

"Albay Kaddafi hem medyada, hem de askerî alanda yine atağa geçti. Önce Libya Devlet Televizyonu'nda, ardındansa Batılı kanallarda, bütün dünyada ekranlardan izlenmesine, takip edilmesine rağmen devrimin varlığını reddetti. Konuşması çılgıncaydı, açıklamaları ise tutarsız. Ülkede düzenlenen saldırılar şiddetli. Hava Kuvvetleri işini yapıyor. Ve bir kez daha değişmeyen soru gündeme geliyor: Uluslararası devletler topluluğu askerî müdahalede bulunmalı mı? Ya da gelişmeleri sadece ekran karşısında izleyip saldırı noktalarını mı saymalı? Durum çok karmaşık. Askerî müdahale, talep edilmediği sürece düşünülemez. Şu sıralar Libya'da sokaklara çıkıp protestolar düzenlen insanlar, toprakları üzerinde üçüncü şahısların düzenleyeceği askerî müdahaleyi, protesto hareketinin zorla ellerinden alınması olarak değerlendirir."

Bir başka Fransız gazetesi, Le Courrier picard da aynı konuyla ilgili yorumunda, uluslararası devletler topluluğunun Libya'ya askerî müdahalesi konusunda Libya halkının uzlaşma içinde olmadığı görüşünü dile getiriyor:

"Bu hiç de basit bir durum değil. Bir despotun şiddet kullanarak, halkını vahşice bastırması, elbette kabul edilebilir bir durum değil. Ancak şu sıralar Kaddafi'nin askerlerine, doğrudan hedef alınarak saldırı düzenlenmesi çağrısını yapan Libya muhalefetinin de olası bir askerî müdahale konusunda şüpheleri var. İran'daki operasyon ve Afganistan'da kaosla ilgili zihinlerdeki hatıralar, askerî operasyondan vazgegeçilmesini sağlıyor."

İtalya'dan La Stampa ise yorumunda, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki halk hareketleri sonucunda ortaya çıkan göç akınını ele alıyor. Yorum şöyle:

"Dikkat! Ras Cedir sınırındaki mülteciler öğrenci, aydın ya da teknisyen değil. Bunlar onbinlerce Mısırlı, Bangladeşli niteliksiz işçiler, Türk işçiler, Filipinli mutfak çalışanları. Ve biz, yeni dünya düzeninde, bunu hesaba katmak zorundayız ve insani yardımlar konusunda şimdiye dek bildiklerimizi bir kenara fırlatıp atıyoruz. Çünkü üç dakikada kurulan çadırlar, doktorlar ya da enerji veren kurabiyeler, artık mültecilere yeterli gelmiyor. Buna ek olarak 'insani yardım amaçlı cep telefonu' temin etmeliyiz. Bu konuda öncülüğü yapan, 'Telecoms Sans Frontieres' adlı Fransız yardım kuruluşu. Organizasyon felaketin kurbanlarına uydu telefonu temin ediyor. Ras Cedir'de telefon kuyruğu, ekmek kuyruğundan çok daha uzun."

© Deutsche Welle Türkçe


Derleyen: Hülya Topçu

Editör: Murat Çelikkafa