1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

05.02.2009 - Alman basınından özetler

Beklan Kulaksızoğlu5 Şubat 2009

Papa 16’ncı Benedikt’in Yahudi soykırımını inkarıyla tanınan piskopos Williamson ve aşırı muhafazakar Pius Kardeşliği grubundan diğer üç piskopos hakkındaki aforoz kararını kaldırması sonrasında tartışmalar sürüyor.

https://p.dw.com/p/GnT9
Fotoğraf: dpa

Süddeutsche Zeitung, kilisenin toplumdaki rolüne dikkat çekiyor yorumunda:

“Kiliseler ‘sosyal yönü’ olan gruplar. Radyo kurul ve komisyonlarında yer alıyorlar. Pekçok konuda söz hakkına sahipler. Özellikle de Katolik makam sahipleri, kürtaj, genetik araştırmalar ya da gençliğin korunması ile ilgili yasalar sözkonusu olduğunda siyaseti eleştirebiliyorlar. Kilise toplumun tam ortasında var olmak istiyor. Ama o zaman Papa’nın Kilise’yi kenara sürükleme tehlikesi karşısında toplumun da kendini savunma hakkını kabul etmeleri gerekir.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung, Merkel’in tavrını 19’uncu yüzyılda Protestanlığın güçlendiği döneme ve Alman İmparatorluğu’nun ilk Devlet Başkanı Bismarck’ın Katolik Kilisesi’ne karşı verdiği kültür savaşına benzetiyor ve Merkel’i eleştiriyor:

“Merkel'in Papa 16’ncı Benedikt’i Nasyonalsosyalizm döneminde Avrupalı Yahudiler’in öldürülmesini önemsiz gösterme ve inkar çabalarına karşı mesafeli durmaya çağırması gereksizdi. Papa bunu daha bir hafta önce, ve daha öncesinde de yanlış anlamaya yer bırakmayacak şekilde defalarca söylemişti. Berlin’den gelecek bir derse ihtiyaç duymadan.”

Financial Times Deutschland ise siyasete karışan Kilise’nin kendisinin de eleştirilere açık olması gerektiğini belirtiyor yorumunda:

“Çoğu kişi için acı verici olabilir. Ama milyonlarca Avrupalı Yahudi’nin öldürülmesini inkar etmek kesinlikle günah olsa da bu nedenden dolayı Katolik Kilisesi’nden uzaklaştırılmayı gerektirmez. Yine de Angela Merkel, Papa’nın Williamson’ın ifadeleri ve Yahudilik ile ilişkiler konusundaki tavrına açıklık getirmesi talebinde haklıydı. Kilise siyasetin kararlarını yeterince sık eleştirdi ve ülkelerin iç tartışmalarına da karıştı. Böylece Kilise üst düzey yetkilileri de küresel kamuoyunun bir parçası haline geldi. Kilise yetkilileri ruhsal manevi konuların yanında diplomatik bir işleve de sahip.”

Kölner Stadt-Anzeiger, son olayın, Vatikan’ın içindeki ayrılıkları ve kamuoyu baskısının önemini gösterdiğini belirtiyor ve Kilise içindeki gelenekçilerin durumuna dikkat çekiyor:

“Gelenekçilerle ilişkilerde kırmızı çizgi belirgin bir şekilde çizilmiş oldu. Ama Pius Kardeşliği, Vatikan’ı doğru yola çekme iddiasından vazgeçmedi. Papa Benedikt aşırı muhafazakarlarla barış uğruna Kilise Konseyi’ni oyun hamuruna çevirdi. Bir Fransız atasözüyle ifade edilirse, Piusçulara kollarını açması, günah değildi. Daha da kötüsü bir hataydı.”

Düsseldorf’ta yayımlanan Westdeutsche Zeitung’un yorumu ise şöyle:

“Benedikt'in niyeti Yahudi Soykrıımı’nı inkar edenleri yüceltmek değildi. Şimdiye kadar bu konudaki ifadeleri bunu zaten kanıtlıyor. Yine de aldığı karar pekçok kişiyi sarstı ve köprüleri zedeledi. Ama özellikle de dinler arasında güvensizlik ve gerilimin hakim olduğu bir dönemde dünyanın köprüleri yıkan değil, inşa eden birine ihtiyacı var.”