1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 0502 Presseschau 2

5 Mart 2010

Ermeni olaylarının soykırım olarak kabul edilmesine dair yasa tasarısının ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde kabul edilmesi, Avrupa gazetelerinden derlediğimiz ilk yorum konusu.

https://p.dw.com/p/MKwH
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Sağ liberal Danimarka gazetesi Jyllands Posten, Birinci Dünya Savaşı sırasında cereyan eden olayların Türkiye ile ABD arasında yol açtığı gerginliğe şu satırlarla değiniyor:

“Barack Obama 2008 yılında senatörken, Ermeni olaylarıyla ilgili tartışmalar yüzünden Türk Büyükelçisi’nin Ankara’ya çağrılmasını eleştirmişti. Obama’nın bu kez başkan sıfatıyla Türkiye’nin baskılarına dayanıp dayanmayacağı merak konusu. Umalım, dayansın. Çünkü Ermeni soykırımı tarihin, holokost dışındaki en iyi belgelenmiş soykırımdır. Bu bakımdan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, gerçekleri kabul edip Ermenilerle barışma yollarını aramak yerine bundan birkaç yıl önce, 1915 – 1917 yılları arasında cereyan eden olayları araştırmak üzere bir komisyon kurulmasını önermiş olması, üzücüdür.”

Bu satırlar Jyllands Posten adlı Danrimarka gazetesinde yayınlandı. İngiliz The Independent gazetesinden aktaracağımız yorumun konusu ise Irak’taki meclis genel seçimleri:

“Saddam Hüseyin’in devrilmesini izleyen her seçim, uluslararası gözlemciler tarafından dönüm noktası olarak nitelendirilmişti. Ama bunların hepsi, gerçekleşmeyecek düşüncelerdi. Pazar günü yapılacak genel seçim ise biraz farklı. Bu seçim Irak’ın geleceği açısından belirleyici olacak. Çünkü, bu yaz başlayacak olan Amerikan birliklerini Irak’tan çekme operasyonunun hızını, müstakbel hükümetin istikrar derecesi tayin edecek.”

Dernieres Nouvelles d'Alsace adlı Fransız gazetesinin Yunanistan’daki mali krizi konu alan yorumunda, Yunanistan’ın iflasın eşiğine gelmesinin Euro’yu gözüne kestiren spekülatörlerin işine yarayabileceği belirtiliyor:

“Pek tuhaf! Gırtlağına kadar borca battığı için sosyal huzursuzlukları göze alıp yurttaşlarını tasarrufa zorlayan Yunanistan devlet tahvillerini bir çırpıda elden çıkarabiliyor. Sanki yüklü kâr kokusu alan bütün bankalar anında Yunanistan’ın imdadına yetişmiş. Bu aynı zamanda Yunanistan’ın ödeme gücünü koruması anlamına geliyor. 2008 sonbaharındaki kriz sırasında vergi mükellefinin bonkörlüğünden yararlanan sermaye piyasası sanki kamu sektörüne böyle teşekkür ediyor. Ama aslında hedgefonlar üzerinden Yunan kamu sektörünü bünyesine katıyor, Portekiz ve Yunanistan’ın yardımlarıyla da Euro’ya saldırıyor.”

Yine Fransız gazetelerinden, sol liberal Liberation, Euro ille ilgili spekülasyonları konu alan yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

“Bankerin işi bozulunca, devlet yardım ediyor. Devletin başı sıkışınca banker yaraya tuz basıyor. Finans aleminin ahlâk anlayışı budur. 2008 yılının Eylül ayında devlet bankaların imdadına yetişip, büyük çöküşü önlemek için sübvansiyon ve kredilere yeşil ışık yakmıştı. Resesyonla mücadele, bu kez de devleti yordu. Şimdi banker hakikatli davranıp devlete yardım edeceğine av kokusu almış gibi tetikte bekliyor. Bankalara hadleri bildirilmelidir. Bankaların görevi para mübadelesini kolaylaştırmak, kredi sağlamak ve reel ekonomiyi desteklemektir.”

Zürih’te yayımlanan İsviçre gazetesi Neue Zürcher Zeitung, sağ popülist Geert Wilders’in Hollanda yerel seçimlerinde kazandığı başarıyı şöyle yorumluyor:

“Hollanda’da işler ters yürümüş olmalı ki, yerel seçimler bile dışarıda büyük yankı buluyor. Bu fenomenin, daha doğrusu bu problemin adı Geert Wilders’tir. Geert Wilders’in adı, öncelikle Müslüman ülkelerden gelip de Hollanda’ya yerleşen göçmenlerin toplumla kaynaştırılmasında karşılaşılan sorunlarla özdeşleşmiştir. Kendisi sorunların çözümünde yararlı olacak öneriler sunamadığı için Wilders’in İslam düşmanı taleplerini ciddiye almak gerekmez. Ama onun siyasi başarısını iyi bir tahlilden geçirmemek de büyük hata olur. Bir zamanlar liberal hayat tarzının yuvası olan Hollanda cömert göç politikasının, ılımlı entegrasyon çabalarına bile kayıtsız kalan bir paralel toplumun oluşmasına zemin hazırladığını uzun zaman anlamak istemedi. Bu nedenle demokratik partilerin göçmen sorunuyla ilgilenmeleri kaçınılmaz olacaktır.”


© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Ahmet Günaltay

Editör: Hülya Köylü