1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

06.01.2004 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Nihat Halıcı6 Ocak 2004
https://p.dw.com/p/Abw9

Neue Osnabrücker gazetesi, Hindistan ve Pakistan liderlerinin Güneydoğu Asya Bölgesel İşbirliği örgütü zirvesinde başlayan yakınlaşmasını değerlendiriyor:

“1999 yılında Hindistan Başbakanı Vajpayee Hindistan - Pakistan sınırını otobüsle geçmiş ve iki ülke arasındaki Keşmir sorununun aşılması için liderler masaya oturmuştu. Tarihe otobüs diplomasisi olarak geçen olay, doğrusu büyük umutlar doğurmuş, ancak umutlar boşa çıkmıştı. Hindistan başbakanının diplomatik girişiminin ardından 5 ay geçmemişti ki, her iki ülkeden tam 1 milyon asker sınıra yığıldı. Taraflar, adeta birbirlerine tırnaklarını gösterir gibi nükleer başlıklı füzelerini karşı tarafa doğrulttular. Dünya nefesini tuttu. Kimsenin hevesini kırmak istemiyoruz, ama iki ülkenin liderlerinin görüşmesi bize 1999 yılındaki otobüs diplomasisini anımsattı. Olumsuz deneyimlere rağmen dünyanın bu görüşmeye ilgisi büyük. Çünkü dünya, atom bombasına sahip iki ulusun itişip kakışmasından büyük kaygı duyuyor.”

İsviçre’de yayımlanan Berner Gazetesi de Hindistan - Pakistan ilişkilerindeki gelişmeyi sütunlarına taşıyor:

“Himalaya dağlarında her yıl düzenli olarak yaşanır: İlkbahar gelip de kar eriyince, Hindistan ve Pakistan ordusuna bağlı birlikler, kışın boşalttığı mevzilerine yeniden döner. 1999’da her zamanki ritüel gerçekleşmedi. Hint askerleri, mevzilerinde Pakistanlılar'ı buldular ve onları mevzilerden çıkarabilmek için çok kayıp vermek zorunda kaldılar. Pakistan ordusunun o dönem gerçekleştirdiği operasyonun başında General Pervez Müşerref vardı. Müşerref, aynı yılın sonbaharında yaptığı darbeyle yönetime el koydu. Hintliler, 1999’da yaşanan olayı hala unutmadılar. Ancak Müşerref de 1999’dan beri çok mesafe aldı. Köprülerin altından o kadar çok su aktı ki, 1999’da yapılan alçaklık unutuldu, Müşerref masaya oturulup barış görüşmesi yapılacak bir siyasetçiye dönüştü.”

Oldenburg’da yayımlanan Nordwest gazetesi, Alman hükümetinin seçkin üniversite oluşturma projesini eleştiriyor:

“Hükümet, yetenekli üniversite öğrencilerini teşvik etmeyi amaçladığını belirtiyor. Yeteneğin teşvik edilmesi yalnızca sağlam bir zemin üzerinde gerçekleşebilir. Almanya’nın yalnızca bir üniversitede değil, tüm üniversitelerde seçkin bilim insanlarına gereksinimi var. Prestij üniversitesine kaynak ayırmanın yararı yok. Seçkinler üniversitesi, eğitim sistemindeki eksiklikleri ortadan kaldırmaz. Seçkinleri bu kadar düşünen sosyal demokratlar öğrenci harçları üzerinde neden kafa yormazlar?”

Düsseldorf’ta çıkan Rheinische Post gazetesi, Alman hükümetinin vergi gelirlerini artırmak için gündeme getirdiği bir başka uygulamayı eleştiriyor. Gazete, uygulamanın güçlü devlet geleneğini anımsattığını belirtiyor:

“Almanya Maliye Bakanı Hans Eichel, kayıtdışı ekonomiyi denetim altına almak için tam 7 bin iş müfettişinden oluşan bir ordu kuruyor. İş müfettişleri evlerde görülen 3 milyon 300 bin mini işin de vergilendirilmesi için çaba gösterecek. Kayıtdışı ekonominin boyutları 370 milyar Euro'yu buluyor. Bu rakamın evlerde yapılan temizlik işlerinin elde edilmesi mümkün değil. O halde maliye bakanının müfettişlerine bireyin bir numaralı sığınağı konutları göstermesi, ne anlam taşıyor? Eichel, ‘ben devletim, varlığımı unutmayın’ demek istiyor.”

Gürcistan’daki devlet başkanlığı seçimlerini yorumlayan Die Tageszeitung, sandık başına giden seçmenlerin yüzde 95’inin tercihini Mihail Sakaşvili’den yana kullanmasının başdöndürücü olduğunu yazdı. Gazetenin yorumu şöyle devam ediyor:

“Gürcü seçmenlerin yüzde 80’inden fazlası seçimde oy kullandı. Rakamlar yüksek olduğundan insan ister istemez seçimlerde bir gariplik olup olmadığını düşünüyor. Akla, komünist rejim döneminde, Orta Asya’nın otoriter liderlere dayalı yönetim tarzlarında ya da son olarak Azerbaycan’da yapılan seçimler geliyor. Ancak Gürcistan’da durum farklı. Etkileyici seçim sonuçlarını doğuran sandık başında yapılan hile değil, seçmenlerin Sakaşvili’ye duyduğu umut oldu. Gürcistan, Bağımsız Devletler Topluluğu üyesi diğer ülkelerden sosyal konumu itibariyle ayrılıyor. Gürcistan’da gelişmelere duyarlı bir sivil toplumun gelişmiş olduğundan söz edebiliriz. Yeni duyarlı sivil toplum, 90’lı yıllarda ülkeyi yöneten eski Gürcü kurmaylarını tasfiye edecektir.”