1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 0607 Presseschau 2

6 Temmuz 2011

Danimarka'nın Schengen Bölgesi'nde sınır kontrollenini yeniden başlatması, Hollanda'dan çıkan Srebreniça kararı ve Suriye'deki gelişmeler, Avrupa basınındaki yorumlarda öne çıkan konular.

https://p.dw.com/p/11pvA


Fransız Dernieres Nouvelles d'Alsace gazetesi bugünkü sayısında Schengen Bölgesi'ne dâhil olan Danimarka'nın, komşu ülkelerden gelen tepkilere rağmen sınır kontrollerine dünden itibaren yeniden başlamasını değerlendiriyor. Yorum eleştirel:

"Danimarkalı memurlar İsveç ve Almanya sınırını yine kontrol ediyor. Gerçi Kopenhag partnerlerine bu kontrollerin özellikle kaçakçılara ve yasadışı göçle mücadeleye hizmet edeceğinin güvencesini veriyor, ama bu karar, büyük bir felakete yolaçtı. Almanya'da, Danimarka'nın bu kararının boykot edilmesi çağrıları yapılıyor ve kızgınlık hakim. Lars Rasmussen hükümeti, Danimarka'yı Schengen rotasından saptırarak, zayıf yönlerini göstermiş ve Avrupa Kıtası'ndaki bütün siyasi partilere, aşırı sağcılar ve onların güttüğü yabancı düşmanlığının esiri haline gelmenin, ne kadar tehlikeli olduğunu kanıtlamış oldu."

İtalya'dan La Repubblica gazetesi bugünkü sayısında, Lahey'deki Temyiz Mahkemesi'nin, 1995 yılında Bosna Savaşı sırasında binlerce Müslüman erkeğin öldürüldüğü Srebrenica katliamıyla ilgili verdiği kararı ele alıyor. Gazete, mahkemenin üç Boşnak'ın ölümünde Hollanda devletinin de sorumluğu bulunduğu yönündeki kararını şöyle yorumluyor:

"1995 yılından bu yana Srebreniça akıllara sadece katliam dehşetini getirmekle kalmıyor, aynı zamanda Hollandalı mavi bereli askerlerin başarısızlığını da hatırlatıyor. Bugüne dek iyileşmeyen bu açık yara, Lahey'deki Temyiz Mahkemesi'nin kararıyla biraz olsun hafifledi. Resmî olarak ilk kez Hollanda devletinin, Boşnak üç Müslüman'ın ölümünde sorumluluğu olduğu tanınmış oldu. 'Srebreniça Anneleri' bu davada, kendi çabalarıyla Hollanda devletine karşı davacı oldu. Karar onlara ilk kez bir yolun önünü açmış oldu ve şunu gösterdi: Yargı yavaş işliyor ama sonuçta amacına ulaşıyor."

Avrupa basınında geniş yer bulan bir başka konu ise Suriye'de Beşar Esad rejimine yönelik süren protestolar ve yönetimin muhaliflere sert müdahalesi. Fransız Paris Normandie, gelişmeleri şöyle yorumluyor:

"Beşar Esad babasının ayak izlerini takip ediyor. Peki ama daha ne kadar ileriye gidecek? Suriye'de muhaliflerin bastırılması şimdiye dek 1300 sivilin ölümüne neden oldu. Ancak isyan devam ediyor. Yaşlı ve emekli Esad'la, görevdeki genç Esad'ın rejimini sona erdirmek için belli ki yüzbinlerce protestocu yine barışcıl biçimde geçen cuma Hama kentinde sokağa çıktı. Ölümlere ve tanklarla yapılan tehditlere rağmen. Olaylar üzerindeki kontrolü kaybettiğini ve meşruluğunu yeniden sağlayamacağını itiraf edemeyen, dikkafalı ve bildiğini okuyan hükümete rağmen. Kuşkusuz üç buçuk aylık baskı ve zulmün ardından Beşar Esad hâlâ başka bir yöne, Libya'nın başkenti Trablus'a bakan uluslararası toplumun harekete geçmemesinden yararlanıyor."

Avrupa basınından aktaracağımız son yorum Christine Lagarde'nin Uluslararası Para Fonu Başkanı olmasının Fransa'daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine etkisi. La Montagne'ye göre Lagarde'ın bu göreve seçilmesi, önümüzdeki yılki seçimlerde yarışacak Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'e yaradı:

"Lagarde ile Uluslararası Para Fonu'nun çehresi muhtemelen değişmeyecek. Liberalleşme ve kuralların bozulması politikasına devam edilecek, gelişmekte olan ülkeler artık etkili olmayacak, kredilerin vadesi uzatılmayacak, bankalar vurgun yapmaya devam edecek. Uluslararası Para Fonu Başkanlığı görevine gelmesini Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkzoy'ye borçlu olduğuna inanılan Christine Lagarde, Sarkzoy'nin seçim kampanyası için iyi bir argüman olacak. Sarkzoy şimdi G20 Başkanlığı'nın başarılı olduğunu görmek istiyor."

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topçu

Editör: Murat Çelikkafa