1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

06.12.2004 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Attila Azrak6 Aralık 2004
https://p.dw.com/p/AbsQ

Türkiye’nin olası Avrupa Birliği üyeliği, Almanya’da yeniden tartışma konusu oluyor. Hristiyan Birlik Partileri başkanları Angela Merkel ve Edmund Stoiber’in Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’e yazdıkları bir mektupta, Türkiye’nin AB üyesi olmasının engellenmesi gerektiğinin altını çizmeleri, Hristiyan Demokrat Birlik’in parti kongresinin de ana konularından birini olması bekleniyor. Alman gazeteleri de böylece Hristiyan Demokratlar‘ın parti kongresini yorumlarken, Türkiye ve Almanya’daki yabancılar konusuna da ayrıntılı olarak giriyor. Düsseldorf’ta yayınlanan "Rheinische Post" gazetesinin yorumu şöyle:

”Merkel ve Stoiber’in kaleme aldığı Türkiye karşıtı mektubu, parti kongresi için siyasal pazarlama taktiği olarak değerlendirenler haklı. Ancak bunun ardında yatan nedenler daha de geniş kapsamlı. Merkel bu mektubu tek başına da yazabilirdi. Ancak Merkel böylece hem başbakan olma isteğinin altını çizmiş bulunuyor, hem de Gerhard Schröder karşısında son seçimleri kaybeden Edmund Stoiber’e bir kez daha başbakan adayı olmama yönünde bir sinyal veriyor. Ayrıca diğer partilerden aynı görüşte olan liderlerin bu mektuba imza koyamaması, parti içi dengelere bağlı. Merkel, Stoiber’e açtığı bu kapıyla Hristiyan Birlik partilerinin birbirine bağlı olduğunu göstermek istedi, gelecek seçimler için bir koalisyon ortağı değil. Türkiye’nin olası AB üyeliğine karşı bu mektup, Hristiyan Demokrat Birlik üyelerinin de yüreklerine su serperken, diğer yandan milliyetçilik tartışmalarına da nokta koymak için kaleme alındı. Ancak en önemlisi, Merkel ve Stoiber’in Schröder’e gönderdiği mektup, 2006 yılında yapılacak genel seçimlerine de bir hazırlık niteliğinde: Nitekim, Schröder reformlara hayır deyip, Türkiye’nin AB üyeliğini desteklerken, Hristiyan Birlik Partileri Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkarak reform talep ediyor. Seçmenler de 2006 yılında sandık başına giderken bu birbirine zıt pozisyonları değerlendirebilecek.”

Essen’de yayınlanan "Westdeutsche Allgemeine Zeitung" ise yine Hristiyan Demokratlar‘ın parti kongresine hakim olacak bir başka konuya, yabancı düşmanlığı ve öncü kültür konusuna değiniyor. Yorum kısaca şöyle:

”Yabancılara karşı olmak yerine, öncü kültüre bağlılık, Hristiyan Demokratlar‘ı yabancı düşmanlığı şüphesinden kurtarmak için hazırlanan bir taktik. Öncü kültüre uyum, Almanya’da yaşayan herkesin Almanca konuşup buradaki kurallara uyması olarak tanımlanırsa, o zaman iyi. Ancak öncü kültür kavramı eğer örneğin ”Türkler dışarı” ya da ”Almanya Almanlar’ındır” gibi sloganlara dönüşürse, o zaman bu sloganların gölgesine sığınanların, yanındaki kişilerin kim olduğuna da dikkat etmesi gerekir.”

Oldenburg’ta yayınlanan "Nordwest Zeitung" da aynı konuda şunları yazıyor bugün yayınladığı yorumda:

”Hristiyan Demokratlar bugün başlayacak parti kongresinin bir dönüm noktası olarak algılanmasını istiyor. Bu dilek, gayet yerinde bir dilek, nitekim partinin son aylarda çizdiği tablo, yeniden bir başlangıç yerine yeniden karmaşayı hatırlatıyordu. Bundan dolayı partinin siyasal rejisörleri bilinçli olarak yabancıların uyumu konusunu kongre gündeminin ilk sırasına oturttular. Çünkü parti tabanıyla, partinin lider kadrosu ve genel başkanı bu konuda hemfikir. Yabancıları için talep edilen Almanca öğrenmek, ortak değerlere bağlılık ve demokratik öncü kültür olarak anayasaya bağlılık, hem kamuoyunda hem de parti tabanında büyük destek bulacak konular.”

Ulm’da yayınlanan "Südwest Presse" gazetesindeyse Hristiyan Demokrat Birlik’in parti kongresiyle ilgili şu satırlar göze çarpıyor:

"Hükümetle muhalefetin Göç Yasası konusundaki anlaşması tarih olabilir. Çünkü Hristiyan Demokrat Birlik bu konudaki taleplerini artırıyor. Demokratik ortak değerlere bağlı olmayanlar ya da Almanca öğrenmek istemeyenler için gelecekte bu ülkede yer olmayabilir. Ancak Hristiyan Demokratlar bu talepleri ortaya atarken, diğer yandan ne ana okullarında iki dilliliğe ne de anneler Almanca ya da uyum dersindeyken çocuklara kimin bakacağı konusunda çözüm getirmiyor. Hristiyan Demokratlar‘ın kullandığı dil, Almanya’da birlikteliğin değil, göçmenlerin sırtından oy toplamanın daha önemli olduğunu ortaya koyuyor.”

Hafta sonunda Irak Başbakanı İyad Allavi’nin Berlin ziyareti ve bu ziyaret sırasında yapılması planlanan suikast girişimi, Alman gazetelerinin yorum köşelerinde değerlendirilen bir başka konu. Ekonomi gazetesi "Financial Times Deutschland", terörün Almanya’daki yansımalarını değerlendiriyor bugünkü başyazısında:

”Uluslararası terör hafta sonunda Almanya’da endişe verici biçimde ortaya çıktı. Berlin’de bomba yüklü bir kamyonet, bir kale haline getirilen başkent... Her içişleri bakanı için ter döktürücü bir senaryo. Eğer böyle bir suikast planı bulunduysa, güvenlik güçleri bu tasarıları zamanında açığa çıkardı ve önlem alabildi. Hafta sonunda meydana gelen bu olaydan alınacak ders, öncelikle paniğe kapılmamak olacaktır. Yeni bir terör dalgasından bahsetmek yanlıştır. Başsavcının açıklamalrından da anlaşılacağı üzere, suikast girişimi öyle uzun bir planlamanın sonucu değildi. Planlara katılan Iraklılar, güvenlik çevrelerince biliniyordu, ancak bunlar yeni bir terör hücresi değildi. Yine de Almanya dikkatli olmak zorunda. Güvenlik güçleri bu suikast girişimini önleyebildi, ancak Almanya teröristler için yalnızca bir geri çekilme ülkesi değil artık. Bizim ülkemizde saldırı olmaz düşüncesi, artık tarihe karıştı.”