1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 0703 Presseschau

7 Mart 2011

Libya’da iç savaşa dönüşen Arap dünyasındaki ayaklanmalar, yeni Alman İçişleri Bakanı’nın başlattığı, İslam’ın Almanya’ya ait olup olmadığı tartışması ve Çin’de sıkı güvenlik tedbirleri, aktaracağımız yorumlar

https://p.dw.com/p/10URX

Stuttgarter Zeitung Libya’daki gelişmelere şu satırları ayırmış:

“Birleşmiş Milletler Libya hava sahasını uçuşlara kapatmadan ve Batılı ülkeler Kaddafi’nin tank ve uçaklarını havadan tahrip etmeden, diktatörün devrilmesi kolay olmayacak. NATO'nun hava taarruzlarına başlaması ittifakı bir an önce harekete geçmeye zorlayacaktır. Kaddafi’ye bağlı kuvvetler sivil halka karşı kanlı bir intikam harekâtı başlatabilir. Çökmeye yüz tutan rejim, haleflerine harap bir ülke bırakmak için petrol tesislerini ateşe vermeye kalkışabilir. Bu durumda Batı hava saldırılarıyla yetinmeyip Libya’ya asker çıkarmak durumunda kalabilir. Böylece Avrupalı birlikler kendini iç savaşın tam ortasında bulur.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung Arap ülkelerinin genel durumunu ele aldığı yorumunda şu görüşleri dile getiriyor:

“Arap devletlerindeki devrimler standart bir şemaya uymuyor. Batı tipi demokrasinin yerleşme şansının en büyük olduğu ülke, Tunus. Hırsız Bin Ali ve ailesinin ülkeden kaçmasıyla Tunus, siyasi özgürlük, sosyal ilerleme ve ekonomik dinamizm fırsatlarını yakalamış oldu. Mısır’da da Hüsnü Mübarek ve ailesi liderlikten soyutlandı. Ama iktidar orduya geçti. Arap dünyasının en kalabalık nüfusa sahip ülkesinde siyasi devrimi sosyal devrimin izlemesi mümkün. Libya'da ise, Kaddafi rejimini hedef alan devrim iç savaşa dönüştü. Avrupa ve Amerikalılar kendilerine Arap dünyası için yeni siyasi ilkeler tasarlarken bu farkları dikkate almalıdırlar.”

Basın özetlerine Frankfurter Rundschau gazetesinin Almanya’daki yeniden alevlenen İslam tartışmasını konu alan satırlarıyla devam ediyoruz:

“Arabistan’daki milyonlarca Müslüman’ın hürriyet ve adalet için verdiği mücadeleyi takdirle izliyoruz. Ama onların birkaç bini daha iyi yaşayabilmek için bizden kabul edilmeyi dilediğinde, Almanya’nın yeni içişleri bakanı, İslam’ı dışlamayacağı şeklindeki sözlerinin ne kadar samimi olduğunu kanıtlamak zorunda kalacaktır.”

Fraenkischer Tag gazetesi muhafazakar içişleri bakanı tarafından başlatılan İslam tartışmasının Almanya’nın realitelerine uymadığını yazıyor:

“İslam’ın Almanya’ya ait olup olmadığı yollu tarifler üzerinde kafa yormak yerine, Müslümanların topluma nasıl daha iyi intibak ettirilebilecekleri düşünülmelidir. Almanya’nın yeni içişleri bakanı Friedrich mart sonundaki İslam Konferansı’nda düşüncelerini açıklayacak. Entegrasyon, içişleri bakanının öncelikli görevlerinden biridir. Friedrich’in gıpta edilecek durumda olmadığı aşikar. Partisindeki muhafazakar kanat ondan katı davranmasını bekliyor. Ama bakanlar kurulunun yeni üyesi göç ülkesi Almanya’nın gerçeklerini de göz ardı edemez.”

Süddeutsche Zeitung yeni Almanya içişleri bakanının riskli bir oyun oynadığını ve Türklerin genetik dezavantajlarının bulunduğunu öne süren eski merkez bankası yönetim kurulu üyesi Sarrazin’in sempatizanlarına hoş görünmeye çalıştığını öne sürüyor:

“Bu taktik başarının bedeli çok ağır olur. İçişleri bakanı bu ifadesiyle, İslam’la diyalog arayışına sırt çevirmiş oluyor. İslam’ın artık Almanya’ya ait olduğunu söyleyen sadece cumhurbaşkanı değildi. Beş yıl önce de zamanın içişleri bakanı Wolfgang Schaeuble İslam Konferansı’nın açılışında aynı mealde konuşmuş, Almanya’daki Müslümanlara din dersi ve devlet tarafından yetiştirilmiş din adamları önermişti. Devletle İslam temsilcileri arasındaki diyalog sürüncemede kalmış, iki büyük İslam örgütü konferanstan dışlanmıştı. Yeni içişleri bakanı diyalogu kurtarmak istiyorsa, ‘toplumla uyum sağlayın’, çağrısının yetmeyeceğini bilmelidir.”

Rheinische Post gazetesinin ‘Çin asabileşiyor’ başlıklı yorumuyla basın özetlerine son veriyoruz:

“Çin, iç istikrarından endişeli. Güvenlik organları başkaldıranlara ve komünist rejimi eleştirenlere göz açtırmıyor. Güvenlik birimleri takviye ediliyor, iç güvenlik bütçesi yüzde on dört oranında arttırılarak 68 milyar euroya çıkarılıyor. Pekin yönetimi diken üstünde. Kuzey Afrika’da parlayan demokrasi ve insan hakları kıvılcımının Çin’e sıçramasından endişe ediyor. Enflasyon kontrolden çıkmak üzere, zaruri ihtiyaç maddesi fiyatları başını aldı gidiyor. Sağlık hizmetleri son derece yetersiz. Gayrı menkul fiyatları el yakıyor. Sosyal huzursuzluğa son derece elverişli bir ortam.”

© Deutsche Welle Türkçe


Derleyen: Ahmet Günaltay

Editör: Ayhan Şimşek