1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

07.09.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Yeşim Kasap7 Eylül 2005
https://p.dw.com/p/AbpI

New Orleans’tan sonra, Washington’ı birbirine katan Katrina Kasırgası yine gündemi işgal ediyor. ABD Başkanı Bush’un, başarısız kriz yönetimine ilişkin yorumlara, hemen hemen her gazetede rastlamak mümkün.

Berlin’de yayımlanan Der Tagespiegel, “George W. Bush, San Diego’da iş yemeğine gitmeyi tercih etti. Bush, çiftliğinde gitar çalmayı öğrenmeyi tercih etti. Dinlenmeyi tercih etti. Ancak ondan sonra, duruma bir bakmak için, sular altında kalan bölgelere geldi. Bush neler demedi ki bölgeye geldiğinde. İnsanları ziyaret etmekten mutluluk duyduğunu söyledi. Yardım ve kurtarma ekiplerine teşekkür etti, ama hemen ardından onların çalışmalarını yetersiz bulduğunu açıkladı. Önüne çıkan vatandaşlara sarıldı. Fakat Bush geç kaldı. Partilerüstü gücüyle yardıma koşmak için geç kaldı. Daha erken gelmesi, kararlar ve emirler vermesi, umut dağıtması gerekirdi” diyor.

Berliner Zeitung’da da “11 Eylül saldırılarından dört yıl sonra, ABD’nin teröre karşı korunduğu iddia ediliyor. Ama aynı ülkede, kurtarma ekipleri vaktinde olay yerinde olamadığı için insanlar ölüyor. Bu Washington yönetiminin ne denli aciz olduğunu gözler önüne seriyor. Bush, kurbanlarla acılarını paylaşmadı. O, ülkeyi birleştirmedi, böldü” satırlarıyla dile getiriliyor Bush’a yönelik eleştiriler.

Fransa’nın sol liberal gazetelerinden Liberation ise “Afet bölgelerinde yardımlar aksadı, çünkü kurumlar buna hazırlıklı değildi. New Orleans’da geciken yardımlar, Başkan Bush’un sık sık övdüğü ideolojinin sonucu: Özelleştirme ve dayanışma. Bush ve yönetimi, felaketin yaklaştığını göremediler, çünkü bir gözleri kör. Öteki gözlerini ise Mezopotamya batıklığında çırpınan yeni muhafazakarların haçlı seferlerine dikmişler. Ama şimdi Bush da Louisianna bataklığına saplanmış durumda” yorumunu yapıyor. İngiliz The Guardian’da, “Irak’taki savaşa milyalarca dolar ayıran devlet, kendi vatandaşlarının hayatını korumaktan aciz. Düzen ve hukukun çöktüğüne işaret eden terör uzmanları, bunun yeni terör saldırıları için zemin hazırlayabileceğinden endişe ediyor,” deniliyor.

Avrupa basını, Katrina kasırgası sonrası tırmanışa geçen petrol ve gaz fiyatlarını yorum köşelerine taşımış. Fransa’nın muhafazakar Le Figaro gazetesi, yükselen petrol fiyatlarının beraberinde getireceklerini şöyle yorumluyor:

”Dünya ekonomisi, geçen yıl, son 30 yılın en hızlı gelimesini kaydetti. Ve elbette dünyada büyük miktarlarda petrol tüketiliyor. IMF, bu yıl da dünya ekonomisinin büyümesinin yüzde 4’ün üzerinde olacağını tahmin ediyor. Bu iyi bir haber ama yine de, petrol piyasasındaki gerginliği artıracak. Ancak buna hükümetin bunu dikkate alıp politikalarını ona göre düzenlemesi gerek.”

Alman Die Welt’te ise ülkede rekor düzeylere uluşan enerje fiyatları için şöyle deniliyor:

“Doğalgaz fiyatları, 60’lı yıllarda, bu Pazar daha çok küçükken belirli bir aralıkta düzenlendi. O zaman amaç, üreticilere bağımlı olmamaktı. Fiyat belirleme artık modası geçmiş bir uygulama. Ancak şimdi doğalgaz fiyatlarını serbest bırakmak da fiyatları aşağı çekmez. Yani şuna alışmalıyız. Enerji, ister petrol, ister doğalgaz, ister benzin, ister elektrik olsun pahalanacak. Bununla başa çıkabilmenin tek yolu da enerji tasarrufu yapmak.”

Mısır’da gerçekleştirilen devlet başkanlığı seçimleriyle ilgili, İsviçre gazetesi, Neue Zürcher Zeitung şunları yazıyor:

“Hüsnü Mübarek, devlet başkanlığı seçimi uygulaması getirerek, içinde Mısırlılar’ın demokrasi isteğinin hapsedildiği, Pandora’nın kutusunu açmış oldu. Seçimi izlemek için bağımsız seçim gözlemcilerinin de bu görevi yerine getirip getiremeycekleri henüz bilinmiyor. Gerçi bir mahkeme gözlemcilerin seçimleri izlemesi yönünde karar verdi ama seçim komisyonu bu kararı kabul etmek istemiyor. Fakat tarafsız gözlemciler olmadan, Mısır’daki bu ilk bağımsız devlet başkanlığı seçimi de, tıpkı daha önceki parlamento seçimleri gibi bağımsız ve adil olmaycak.”

Danimarka’da yayımlanan liberal Politeken gazetesinde da Saddam Hüseyin’in yargılanmasına ilişkin bir yorum yer alıyor:

“Saddam Hüseyin’in yargılanması, sadece eski bir diktatörün hapse atılması ve idam edilmesinden çok daha fazlası. Gerçekten neler olup bittiğini ve sorumluluğun kimde olduğunu öğrenmek bir fırsat bu. Ve bu yargılama, dünyanın en narsist dikatörü bile olsa, kimsenin yasalardan üstün olmadığına dair bir mesaj. Ama belki de hepsinden daha önemli olan, bu yargılamanın bir barışma olabilme ihtimali. Ve deneyimler gösteriyor ki, Irak’ın yeniden ayağa kalkabilmesi, bu barışmanın gerçekleşmesine bağlı.”