1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

08.09.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Yeşim Kasap8 Eylül 2005

Alman gazetelerinde yer alan başlıca konu 18 Eylül’deki seçimler. Birleşmiş Milletler’deki Petrol Karşılığı Gıda Programı’ndaki skandalını soruşturan komiyonun raporu ve Mısır’da ilk çok adaylı devlet başkanlığı seçimlerine ilişkin değerlendirmeler de Avrupa basınında yer alan başlıca konular…

https://p.dw.com/p/AbpH

Alman gazetelerinde, Başbakan Gerhard Schröder ve başbakan adayı Angela Merkel’in çekişmesi ve 18 Eylül’de, sandıktan kimin galip çıkacağına ilişkin yorumlar göze çarpıyor. Almanya’nın ulusal gazetelerinden Frankfurter Allgemeine, „Türkiye politikası onu koruyor,“ başlıklı yorumu baş sayfaya taşımış. Gazete şöyle diyor:

„Angela Merkel, bu seçimden kendisinin galip çıkacağına çok emin. Kendine ve partisine bu kadan güvenmesinin nedeni sadece, Almanlar’ın değişime olan özlemleri değil. Merkel’in, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesine ilişkin de tutumu da bunda belirleyici. Alman halkının yüzde 70’i Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olmasını istemiyor. Merkel de Türkiye için imtiyazlı ortaklı formülünü ortaya attı. Ve işte bu yüzden Merkel seçilecek, vergi ve sağlık sistemindeki yapmayı planladığı reformlar yüzünden değil. Merkel, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girişini veto edeceklerini söylediğinde, birçok seçmen ondan yana olacak, kafalarındaki diğer soruları önemsemeyecek. Başbakan adayı Merkel, başka konularla ilgilenmesine gerek yok. Türkiye politikası, onu güç kaybından koruyacaktır.“

Almanya’nın en yüksek tirajlı gazetesi Bild de sandıktan “büyük koalisyon”, yani Hıristiyan Birlik ile Sosyal Demokratlar’dan oluşan bir hükümetin çıkacağına ilişkin tahminleri yorumluyor:

“Büyük koalisyon hortladı. Hıristiyan Birlik ve Hür Demokratlar, sahip oldukları iddia edildiği oy çoğunluğunu yitiriyor. Fakat büyük koalisyon tam bir saçmalık olur. Söz konusu partilerin ortak noktaları çok az, böyle bir hükümet kıpırdayamaz! Bu hükütemin sloganı: ‚Önemli olan katılmak’ olur. Ve bundan çıkar sağlayacak olanlar da hem sol hem de sağ cenahtaki radikaller olur! İnşallah, 18 Eylül’de sandıktan büyük koalisyon çıkmaz.“

Avrupa basını, BM’deki Petrol Karşılığı Gıda Programı’nda ortaya çıkan skandala ilişkin yorumlara da yer veriyor: Muhafazakar İngiliz The Times gazetesi, “Petrol Karşılığı Gıda Programı olayını soruşturan bağımsız komisyonun raporunun en önemli noktası, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’ın bu olayda oynadığı tartışmalı rol: Annan yolsuzluk yapacak, rüşvet alcak biri değil. Rapora göre, Annan’ın hatası bazı şeyleri gözder kaçırmış veya bazı girişimlerde bulunmamış olmak. Bu hatalar çok büyük hatalar. Yapılan eleştiriler de son derce sert ve kişisel. Annan’an bu eleştirileri göğüsleyip gerekli sonuçları çıkarmalı“ yorumu yapıyor.

İsviçre’de yayımlanan Basler Zeitung ise şu görüşü savunuyor:

“Bağımsız soruşturma komisyonunun başkanı Volcker’ın sözleri oldukça çarpıcı. ‘Korkunç hatalar, yasal olmayan, estekitik olmayan davranışlar’, ‘yönetimsel başarısızlıklar’dan söz ediyor. Fakat raporda, ciddi kanıtlar yer almıyor. Yönetimde, komisyon yolsuzlukları bulamadı. Fakat olaya karışan 4 bin şirket için aynı durum söz konusu değil. Irak’tan petrol satın alan veya Irak’a mal satan şirketlerin yarısının, -ki bunların içinde Amerikan şirketleri de var,- Saddam Hüseyin’e toplam 10,2 milyar dolarlık geri ödeme yaptıkları ileri sürülüyor. Fakat bu şirketlere karşı soruşturma komisyonunun yapabileceği bir şey yok, çünkü iş dünyasında farklı kurallar geçerli.”

Mısır’da ilk çok adaylı devlet başkanlığı seçimleri de gazetelerde değerlendiriliyor. Berlin’de yayımlanan Der Tagesspiegel’de şöyle deniliyor:

“Mısır’da ilk defa bir seçimde bu denli düşünce özgürlüğü vardı. Bağımsız seçim gözlemcileri, ancak günün ilerleyen saatlerinde görevlerine başlayabildiler. Ama yargıçlar, yönetimle girdikleri mücadeleyi kazandı. Aslında eski ve yenin savaşıydı bu. Eskiler, demokrasi ve şeffaflığı ne pahasını olursa olsun engellemek isterken, dünya ve başka güçler, Mısır’ı başka bir yöne doğru itti. Ama sonuçta ortaya anlamsız bir sonuç çıktı: Halkı ve dünyayı yanıtmaya yarayan bir seçim. Fakat herşeye rağmen bu devlet başkanlığı seçimi, Kasım ayında payılması planlanan parlamento seçimleri için emsal teşkil edecek. Ve kim bilir, belki bu sefer gerçekten de değişim rüzgarları eser.”

Süddeutsche Zeitung’da da seçimlerin göstermelik olduğu ve neden sözde bağımsız bir seçime gidildiği yazıyor:

“Üç hafta süren seçim kampanyalarının ardından, 32 milyon seçmenden sandık başına gitmeleri ve devlet başkanlarını, ilk defa çeşitli araylar arasından seçmeleri istendi. Seçimlerden önce ise Washington’ın baskısı üzerine, Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, Anayasa reformu için düğmeye basmıştı. Amerika Birleşik Devletleri, Mısır’a 2 milyar dolarlık parasal yardım yapıyor ve Mısır bu paraya bağımlı. Ve ülke içi muhalefetin de baskısıyla, Mübarek çok adaylı seçime gedilmesini kabul etmek zorunda kaldı. Ayrıca seçim günü de her şeyin yasa ve kurallara uygun işlemediği gelen haberler arasında.”