1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

08.10.2004 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu8 Ekim 2004
https://p.dw.com/p/Abt6

Alman basınında bugün yer alan yorumlarda öne çıkan konular Türkiye - AB ilişkileri ve Irak’taki kitle imha silahları iddiaları ile ilgili Amerikan denetçilerin raporu. Rheinische Post gazetesinin yorumunda Türkiye konusunda Fransa’dan gelen direnişin tüm Avrupa için bir uyarı niteliği taşıdığı belirtiliyor:

"Fransa Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin üyeliğinin Avrupa’nın yararına olacağına inanıyor. Fransızlar’ın çoğu ise Türkiye’nin AB kulübüne tam üyeliğine şiddetle karşı çıkıyor. Fransızlar, Türkiye projesinin ne kadar sallantıda olduğunu, gevşek stratejik vizyonların arasına gömülmüş cumhurbaşkanlarından daha iyi anlamış görünüyor. Korku ve endişelerine somut siyasi yanıtlar alamıyorlar. Fransa’da AB’nin Türkiye politikası bu kadar az destek görüyorsa, Avrupa’nın genelinin tepkisi de farklı olmayacaktır. Fransızların direnişi siyasi bir uyarı ateşidir. Bu sinyali önemsemeyen politikacıların gözleri açıldığında iş işten geçmiş olabilir."

Financial Times Deutschland

gazetesinin yorumunda Türkiye ile ilgili tartışmalar daha tazeliğini korurken Ukrayna’ya da perspektif verilmesi gerektiği savunuluyor.

"Bu sefer tartışma konusu Ukrayna. Komşu Polonya’da, Ukrayna’ya üyelik perspektifi verilmesini savunan sesler yükseliyor ve Türkiye’ye Avrupa’da yer varsa Ukrayna’ya da olmalı görüşünü savunuyorlar. Polonya doğal olarak Batı’ya yönelmiş, istikrarlı bir komşu istiyor... Ukrayna’nın üyeliği şu an hayal bile edilemez ama tamamen ihtimal dışı da bırakılmamalıdır. Sonuçta genişlemenin ardından o ya da bu ülkenin AB’ye dahil edilmesi yönündeki çağrılara hazır olunmalıdır. Avrupa sınırlarını sonsuza kadar aynı kalacak şekilde sabitleştiremez."

Süddeutsche Zeitung

gazetesi ise yorumunda AB’nin Libya politikasını ele alıyor:

"AB dışişleri bakanlarının pazartesi günü verecekleri karar ilk bakışta budalaca görünüyor.Yaklaşık yirmi yılın ardından çöl rejimine karşı silah ambargosu dahil olmak üzere tüm yaptırımların kaldırılması planlanıyor. Aslında ambargolar, Libya Akdeniz’deki mülteci sorununun çözümüne yardımcı olabilsin diye kaldırılıyor. Ayrıca ambargoların kaldırılmasıyla diktatöre iyileşme çabalarının takdir edildiği mesajı verilmek isteniyor. Brüksel, ‘O bir haydut ama bizim haydutumuz’ mantığıyla davranmamalıdır. Şimdi doğru gerekçelerle ambargoları kaldırsa da, insan hakları konusunu ihmal etmemelidir."

ABD’nin görevlendirdiği silah denetçilerinin, Irak’ta kitle imha silahı izine rastlamadıklarına dair sundukları rapor, Başkanlık seçimlerine dört hafta kala Başkan Bush’u zor durumda bıraktı. Alman basınında yer alan yorumlarda konu geniş yer aldı. Frankfurter Allgemeine Zeitung’un yorumunda şu satırları okuyoruz:

"Raporun vardığı sonuçların siyasi etkisi son derece güçlü. Denetçiler, Saddam Hüseyin’in, kitle imha silahları üretmeye niyetli olduğundan, ancak BM ambargoları sayesinde buna kalkışamadığından emin. Diğer yandan ambargo rejimi yolsuzluklara batmış, rüşvet ve manipülasyonlara bulaşmıştı. Duelfer’in raporu bu konuda adeta bomba tesiri gösterecek veriler içeriyor. Buna göre rüşvet verilenler arasında üst düzey Fransız ve Rus yetkililer de bulunuyor. Bu ülkelerin daha Bush ve Blair ile Güvenlik Konseyi’nde giriştikleri çekişme öncesinde Saddam’a fazla hoşgörülü olarak tanımlanabilecek davranışları acaba tesadüf müdür?"

Nürnberger Nachrichten

gazetesi, raporun Irak savaşının hukuksuzluğunu bir kez daha kanıtladığını belirterek, "Daha da önemlisi sadece şüphelere dayanarak ‘önleyici saldırı’da bulunma stratejisinin ne kadar tehlikeli olduğunu göstermekte. Bu politika devam ederse dünyaya barış gelmez" diyor. Hannoversche Allgemeine gazetesinin yorumunda ise Irak savaşı için siyasi isteğin zaten olduğu, 11 Eylül saldırılarının sadece savaş için gerekli koşulları sağladığı belirtiliyor ve şöyle devam ediliyor:

"11 Eylül saldırıları Amerikalılar’ın dünyaya bakışını önemli ölçüde değiştirdi. Bush, Amerikalılar’ın güvenliğine hizmet ettiğini iddia ettiği her politika için arkasında geniş bir destek bulacağını biliyor. Savaşın gerekçelerinin boş çıkması, Amerikalılar’ın çoğunda hiddet ve öfke uyandırmış değil. Amerikalıların yaklaşık yarısı savaşı hala doğru bir karar olarak görüyor."

Pakistan ile ilgili Maerkische Oderzietung’da yayınlanan yorumu aktarıyoruz:

"Kuzey Kore ve İran konusunda haklı olarak yoğun tartışmalar yaşanıyor. Pakistan’ın durumundan ise hiç bahsedilmiyor. Ülke artık nükleer silah geliştirme çabası içinde değil. Çünkü zaten uzun süredir nükleer silahlara sahip. Ancak İslamabad yönetimi ABD’nin uluslararası terörzime karşı mücadelesinde stratejik bir müttefik olduğu için askeri devlet başkanı Pervez Müşerref uyarılardan muaf tutuluyor. Güçlü köktendinci eğilimler, Sünniler ile Şiiler arasında şiddet olaylarına yol açan düşmanlık ve bir de nükleer silahklara sahip olması Pakistan’ı barut fıçısı haline getirmiş durumda. Atom bombasının köktendinci teröristlerin eline geçmesi düşüncesi hayali bir kurgu değil, çok yakında gerçek olabilir."