1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

08.11.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Yeşim Kasap8 Kasım 2005
https://p.dw.com/p/Aboa

Fransa’da 12 gecedir devam eden ve son olarak bir kişinin yaşamını yitirdiği sokak çatışmaları, Avrupa basının ana gündem maddesi. Muhafazakar Le Figaro gazetesi, hükümetin, askerlerin devreye sokulabileceğine dair açıklamasını ele alıyor:

„Fransa korkuyor. 12 gündür bir türlü dinmek bilmeyen ayaklanmaların daha da şiddetlenmesinden korkuyor. Korkunç gerçekler karşısında sözlerin bir değeri yok ki. Öncelikle huzur yeniden sağlanmalı. Asker gücüyle bunu yapmaya çalışmaksa, savaşın kaybedildiğinin resmidir. Ayrıca bu adım, şiddeti daha da artırabilir. Ama kesin olan bir yeş var: Devlet oturup ayaklanmanın liderleri savaşmaktan bıkana kadar bekleyemez. Ya da uyuşturucu tacirlerinin araya girererek ortamı yumşatmalarını veya imamların yatıştırıcı sözlerinin etkisini göstermesini bekleyemez. Şimdi harekete geçme vaktidir. Nefret hukukunun, devlet hukukuyla geri püskürtülmesinin vaktidir.”

Rusya’da yayımlanan Kommersant gazetesi de, Fransa’daki olayları, “5. Cumhuriyet’in sonu mu?” başlığıyla sayfalarına taşımış:

“Bütün bu yaşananlardan kimin karlı çıkacağı henüz kesinlik kazanmadı. Şimdilik kaybeden taraf politikacılarmış gibi duruyor. Olup bitenler Fransa’daki tüm partiler ve liderleri içinh siyasi kariyerlerinin sonu anlamına gelebilir. Siyasi tablo baştan sona değişbilir. 2005 göçmen ayaklanması, 5. Cumhuriyet’in sonunu getiren olay olarak tarihe geçebilir.”

Hollanda’da yayımlanan De Telegraaf gazetesi olayları, çatışmalara katılan sokak gençliğinin gözlerinden bakıyor:

“Amaç şiddet uygulamak ve suç işlemek. Ayrıca en büyük ateşi kimin yaktığı da önemli. Kendi çevrelerinin zarar görmesi ise canı sıkıntısından patlayan öfkeli gençleri pek de ilgilendirmiyor. Önemli olan kendilerini oyalamaları, öfkelerini dışa vurabilmeleri.”

İsviçre’de çıkan Berner Zeitung, Fransa sokaklarını Gazze Şeridi’ye karşılaştırıyor: “Henüz Gazze Şeridi’ndeki gibi bir durum yaşanmıyor belki ama bunun çok uzak bir örnek olduğunu düşünenler yanılıyor. Bunu en iyi bilenler de banliyölerde görev yapan güvenlik güçleri. Yıllardır buralar polisler için bile tekin yerler değil. Bu durumu değişmesi gerektiği konusunda bütün siyasetçiler hem fikir. Ama İçişleri Bakanı Sarkozy’nın uygulamayı düşündüğü şiddetin doğru çözüm olup olmadığı şüpheli.”

Financial Times Almanya ise tek tük de olsa, Almanya’da da görülmeye başlanan varoş gençliği ayaklanmasının büyüyüp büyümeyeceği konusuna eğiliyor. Gazete şöyle diyor:

“Fransız medyası, yaşanan sokak çatışmalarının Fransa’da soysal devletin çöktüğünün kanıtı olduğunu söylüyor. Almanya’da da bu konuda kıpırdanmalar başladı. Yönetimden önlem alması, entegrasyon politikasına yoğunlaşması isteniyor. Özellikle Almanya’da yaşayan Türkler ve siyasetçiler bu talebi dile getiriyor. Fakat bunun sonuç getirip getirmeyeceği şüpheli. Elbette, sorunun farkında olmak önemli, tabii ki yerel entegrasyon projelerini yabana atmamak gerek. Ama Berlin’deki siyasetçiler bu konuyu tartışmaktan başka ne yapacaklar ki?”

Almanya’nın yüksek tirajlı gazetelerinden Frankfurter Allgemeine Zeitung da, Fransa ve Almanya arasındaki paralelliklere dikkat çekiyor:

“Evet, Fransa’daki gettolarla Almanya’da sosyal yaraların kanadığı merkezler arasında farklar var elbette. Ama toplumun ve politikacıların kapılarının önünde dağ gibi yığılan sorunları görmemezlikten gelme alışkanlıkları benzer. Fransa’da örneğin kamu çalışanlarının haklarının iyileştirilmesi için grevlerle hayat durma noktasına geliyor ve buna kimse ses çıkarmıyor. Ama söz konusu alt sınıftakileri entegrasyon, iş ve eğitim olanağı sağlamak olduğunda, doğru dürüst formüller geliştirilmiyor. Alman siyasetçiler de ‘Nasıl olsa bu kadarı bizde yaşanmaz’ diye düşünmeseler iyi ederler.”

Ve Almanya’nın önemli yayın organlarından Süddeutsche Zeitung ile basın özetlerimize son veriyoruz. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Fransa’daki çatışmalara ilişkin sözlerini yorumlayan Süddeutsche Zeitung, meseleyi yarın açıklancak Komisyon raporuna bağlıyor:

“Türkiye Başbakanı Erdoğan kendine has bir şekilde yorumluyor Fransız varoşlarında yaşananları. Erdoğan’a göre Fransız okullarında uygulanan başörtü yasağı, şiddetin kaynağıymış. Bu açıklama şimdiye dek Fransa’da kimsenin aklına gelmemişti doğrusu. Hatta aksine: Müslüman liderler, kapşonlu çocukların ayaklanmasını durdurmak için ellerinden geleni yapıyor. Erdoğan’ın bu açıklaması, Türkiye’nin bakışının Avrupa’nın bakışından ne denli farklı olduğunu açıkça sergiliyor. Çarşamba günü yayımlancak olan Avrupa Birliği Komisyon raporu, bunu benzer birçok örnek içeriyor. Rapor Ankara’nın hoşuna gitmeyecektir. Bürksel raporu şöyle özetlenebilir: Türkiye’nin birçokyerinde kafalar henüz değişmedi. Devlet aygıtı eski alışkanlıklarından kurtulmakta zorlanıyor. Avrupa Birliği’nin Ankara’dan istedği, Türk gözlüğünü çıkartıp Avrupa’nın açısından kendi ülkesine bakması. Brüksel’in şimdilik tek hoşuna giden şey ülkedeki ekonomik kalkınma. Fakat bu Avrupa Birliği’ne girmek için yeterli değil.”