1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

09.02.2005 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu9 Şubat 2005
https://p.dw.com/p/Abrf

Alman basınında bugün dün Mısır’da gerçekleştirilen Ortadoğu zirvesi ile ilgili yorumlar öne çıkıyor. Amerikan Dışişleri Bakanı Rice’ın Avrupa gezisi, Amerika ve Avrupa’nın İran politikaları ve Almanya’da aşırı sağın yükselişi konusunda yaşanan tartışmalar da Alman basınından dikkat çeken konulardan...

Berliner Zeitung dün gerçekleşen zirve çerçevesinde Ortadoğu’da barış umudunu ve ABD’nin Ortadoğu politikasını irdeliyor:

“Bu yeni başlangıçtan iki devletli çözüme ve barışa giden bir sürecin çıkabilmesi için ABD’nin şunu çok iyi anlaması gerek: İsrail ve Filistinliler şiddetten ancak, hedeflerine müzakere ile daha kolay ulaşabileceklerini düşündüklerinde vazgeçeceklerdir. Bunun için her iki tarafın da birşeylerden vazgeçmesi zorunlu. Bu tavizlere ulaşılması, nazik talep ve uyarılarla mümkün olmaz. Amerikan arabulucunun en önemli görevi, ağırlığını koyarak verilen tavizleri telafi edici formüller bulmak olacak.”

Maerkische Allgemeine gazetesinin yorumunda ise şu satırlar yer alıyor:

“Amerikan yönetimi, ‘Büyük İsrail’ düşünün gerçekçi bir siyasi perspektifi olmadığına gerçekten karar verdiyse, bu, Arap dünyasındaki derin güvensizliği biraz olsun azaltmak için önemli bir ilk adım olacaktır.”

Viyana’da yayımlanan Der Standard gazetesi konuya farklı bir şekilde yaklaşıyor:

“Zirvede ABD Dışişleri Bakanı Rice’ın bulunmaması bazı şüpheleri de beraberinde getiriyor. Başkan Bush’un ikinci görev döneminde İsrail ve Filistin konusunda izlenecek politikalar ya da Amerika’nın sürece ne ölçüde katılacağı konusunda kesin kararın oluşmadığı şüphesi. Irak’taki Amerikan politikalarıyla ilgili deneyimlerin ardından bu şüphe kulağa mantıksız gelmiyor.”

Stuttgarter Zeitung’un yorumu ise şöyle:

“Onyıllardır Filistinliler’e ne İsrail ne de petrol zengini Arap ülkeleri yardım etti. Filistinliler de bugüne kadar güvenilir demokratik yapılar oluşturmanın önemini anlamadılar ve İsrail’e yönelik şiddet eylemlerine sığındılar. Mahmud Abbas Filistinliler’i kontrol altında tutabilmesi için onlara elle tutulur başarılar göstermek zorunda.”

Badische Zeitung’un yorumunda ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın Avrupa gezisinde verdiği mesajlar irdeleniyor:

“Siyaset aynı zamanda bir sahne oyunu gibidir. Bunu Amerikalılar’dan iyi kim bilebilir? Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın Avrupa gezisi de kılı kırk yararak oluşturulan bir plan çerçevesinde gerçekleşiyor. Berlin temaslarında verilen mesaj, Almanya’nın Irak savaşındaki muhalefetine rağmen Fransa’dan daha güvenilir bir ortak olarak görüldüğü idi. Paris ise temel mesajların verildiği yer oldu. Rice, Fransızlar’ın Avrupa’da öncü rol üstlendiğini kabul etti, ama aynı zamanda Atlantik’in iki yakası arasındaki ilişkilere yeni bir soluk gelebilmesi için Washington’ın Fransa yönetimindekileri kazanmak zorunda olduğunu da gördü.”

Süddeutsche Zeitung ise başka bir konuya, AB ve ABD’nin İran politikasına değiniyor:

“Gerçek sınav İran konusunda yaşanıyor. Avrupalılar aylardır daha yumuşak yollarla Tahran yönetimini atom bombası geliştirme planlarından caydırmaya çalışıyor. Washington ise geride durarak Avrupalılar’ın diplomatik çabalarına fırsat tanıyor, diğer yandan da askeri operasyon tehdidini gündeme getiriyor. Amerika, barışçı bir çözüm için Avrupa devletleri ile birlikte çalışsa daha akıllıca olurdu. Bu, Şii mollaların Irak savaşının gerçek galipleri olarak ortaya çıktığı bölge için de iyi olurdu. Böyle bir başarı Amerika-Avrupa ilişkilerine de en büyük katkıyı sağlardı.”

Almanya’da Bavyera Eyaleti Başbakanı Edmund Stoiber’in, aşırı sağın yükselişinden hükümeti sorumlu tutan ifadeleriyle ilgili tartışmalar sürüyor. Hristiyan Sosyal Birlik partili Stoiber’in aşırı sağın yükseliş nedenini hükümetin başarısız ekonomik politikalarına indirgemesi yoğun tepki ve eleştirilere yol açmıştı. Süddeutsche Zeitung’un konu ile ilgili yorumu şöyle:

“Stoiber’in 2005 yılı ile Hitler’in iktidara gelmesinden önceki Weimar Cumhuriyeti dönemini karşılaştırması bir polemik ve budalalıktır. Stoiber hükümeti aşırı sağın yükselişinden sorumlu tutan bu şaşırtıcı suçlamasıyla Hristiyan Birlik partilerinin içinde bulunduğu çaresizliği istemeden de olsa açığa vurmuştur. Meclis seçimlerine birbuçuk yıl kala Birlik partileri sıkıcılıklarını örtmek ve ilgi çekebilmek için olmadık işler yapar konumuna düşmüşlerdir.”

Offenbach Post gazetesi ise ülkedeki demokratik güçlerin aşırı sağ partilere karşı mücadelede eksik kaldığı görüşünü dile getiriyor:

“Bir Nasyonal Demokrat Parti seçmeni Meclis Başkanı Thierse’ye, ’Ekonomik büyümeyi artırmak ve Alman Federal Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana yaşanan en yüksek işsizliği azaltmak için ne yapıyorsunuz? Reçeteniz ne?’ diye soracak olsa ne cevap verilecek? Altı yıldır bu konuda yapılan tek şey saçmalamak. Partilerarası kavgayla ne işsizlik sorunu çözülebilir, ne de aşırı sağcı Nasyonaldemokratlar’ın güçlenmesi önlenebilir. Tam tersine. Kendisini Demokrat olarak adlandıranlar artık sorunlara karşı birlikte mücadele etmeye başlamazsa, siyasete ve siyasetçilere karşı duyulan bıkkınlık ve isteksizlik, demokrasiye karşı isteksizliğe dönüşebilir. Bu yola çoktan girdik bile.”