1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

09.09.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Yesim Kasap9 Eylül 2005
https://p.dw.com/p/AbpG

Avrupa basını bugün en çok Almanya ve Rusya arasında imzalanan doğalgaz boru hattı anlaşmasına yer ayırmış. Basın organlarında anlaşma çeşitli açılardan değerlendiriliyor. Ayrıca Ukrayna’da Devlet Başkanı Yuşçenko’nun hükümeti görevden almasına dair yorumlara da rastlamak mümkün.

Alman gazetelerinin bugünkü en önemli gündem maddesi, 18 Eylül’deki seçim öncesinde, Almanya’ya resmi ziyaret düzenleyen Rusya Devlet Başkanı Putin ve de Almanya ile Rusya arasında imzalanan doğalgaz boru hattı anlaşması. Frankfurter Allgemeine Zeitung, Putin’in ziyaretini, Scnröder’in gövde gösterisi olarak nitelendiriyor:

„Schröder yine, sıkıştığında ne kadar iyi olduğunu gösterdi. Putin ve Schröder arkadaş. Schröder daha önce Putin arka çıkmıştı, şimdi ise sıra Putin’e geldi. Kaldı ki Schröder’in görevde kalması, Putin’in de işine yarar. Angela Merkel’le aynı şekilde yakın ilişki kuramaz, çünkü Merkel, Amerika karşıtı cephede yer almaya niyetli değil.“ Bonn’da yayımlanan General Anzeiger’ ise, Almanya ve Rusya arasında imzalanan doğalgaz boru hattı anlaşmasına değiniyor:

„Boru hattı anlaması etrafında muhalefetin kopardığı fırtına da ne demek oluyor? Rusya ile ilişkileri gergin olan Polonya ve Baltık ülkelerinin tüm eleştirlerini, gözü kapalı kabullenmek zorunda değiliz. Bu anlaşma, Putin’in eski dostu Schröder’e bir armağını değil. Bundan çok daha önemli. Uzun vadede Almanya’nın enerji ihtiyacının karşılanacağını garanti altına alıyor. Başka Avrupa ülkeleri, bu anlaşmaya katılmak istediklerini belirtti bile. Bu da iyi bir gösterge. Bu anlaşma, doğalgaz fiyatlarını petrole bağımlı olmaktan kurtarmaya yönelik partilerüstü çabaya daha çok ivme kazandırmalı. Bunun gerçekleşmesi, tüketicilerin lehine olur.”

Nürnberger Zeitung ise doğalgaz boru hattı anlaşmasını şöyle yorumluyor: Bu anlaşma yeni bağımlılkları beraberinde getiriyor. Rus enerji devi Gasprom, yüzde 51 çoğunluk hisesiyle olayın içinde. Ve Rusların doğalgazı bize arkadaş hatrına indirimli satacaklarını sanmak saflık olur. Enerji kaynaklarının giderek azaldığı göz önünde bulundurulduğunda, Rusya’nın elinin giderek daha çok güçleneceği açık.”

Gazetelerin birçoğu, Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yuşçenko’nun, yolsuzluk iddiaları nedeniyle, hükümeti görevden alması yorum sayfalarına taşımış. Financial Times Almanya’da şöyle deniliyor:

“Tüm Avrupa’yı etkileyen, Kasım ayındaki turuncu devrimden sonra, herkesin büyük beklentileri vardı. Diğer ülkeler, ama elbette Ukrayna halkı da demokrasi, gelişme ve refah umutları besliyordu. Devlet Başkanı Yuşenko’nun hükümeti görevden alması, onun başarısızlığını gösteriyor. Güvenilir, istikrarlı ve yolsuzlukla itham edilmeyen bir yönetime geçiş girişimi, başarısızlıkla sonuçlanmış gibi görünüyor. Bkiev’de yaşanan kaosun başlıca nedenleri birkaç skandal, bitmek bilmeyen iktidar savaşı ve de yatarımcıları kaygılandıran, ekonomik büyümüyi frenleyen ekonomi politikasıydı. Fakat şu da bir gerçek: ’Temizlik’ girişimine rağmen, Yuşçenko’nun da itibarı sarsılmış durumda.“

Düsseldorf merkezli Handelsblatt da ise şu yorum yer alıyor:

“Yolsuzluklarla çalkalanan Ukrayna’da acilen bir yeninedeh başlangıca ihtiyaç var. 48 milyon nüfuslu ülkenin bir an önce gelişmesini dilemekten başka çare yok, çünkü eğer Ukrayna’da demokratik değişim başarısız olursa, eski Sovyetler Birliği’nin insanları için, kaderlerini kendilerinin tayin edebilmelerinin cazibesi de kalmaycaktır. Turuncu Devrim, sadece Ukrayna halkı için değil, vaktind Sovyetler Birliği’nin parçası olan tüm ülkeler için bir umuttu. Bu nedenle Yuşçenko’nun giriştiği mücadele hepsini etkiliyor.“

Avusturya’nın başkenti Viyana’da yayımlanan Kurier gazetesi ise, Ukrayna’da demokrasinin çökmesinden Batı’yı sorumlu tutuyor: „Batılı politikacılar gerçekçi değil, romantik bir açıdan bakıyor, kendilerini diktatörlerin elinden kurtaran ülkelere. Genelde varolan düzene karşı çıkanlar, süper demokratlar ve onlara karşı olanlar da, düşman olarak tasavvur ediliyor. Batı’nın yardımıyla iyiler kazanınca, Batı sevinç nidaları atıyor. Fakat bir süre sonra bu söz konusu ‚iyileri’ de kaderleriyle baş başa bırakıyorlar.“

Basın turumuzu, Danimarka’nın sağ liberal gazetesi Jyllands Posten’in, Birleşmiş Milletler’deki yolsuzluğa ilişkin yorumuyla bitriyoruz: „Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan, kurumdaki çürümüşlüğü dair itirafını, reform yapmak için kullanıyor. Gelcek hafta yapılcak olan Birleşmiş Milletler zirvesi’nde reformlar ve Güvenlik Konseyi’nin genişletilmesi masaya yatırılacak. Medya genişlemeyle ilgilenecek, ama asıl reformlar Birleşmiş Milletler’in geleceğini belirleyecek. Fırsat bu fırsat. Çğdaş ve güvenilir bir dünya kurumunun çerçevesi çizilemezse, Birleşmiş Milletler dağılacak. Eğer bu kurumun sirkten fazla bir şey olması isteniyorsa, Amerika Birleşik Devletleri canla başla bu uğurda çalışmak zorunda. Çünkü Amerika Birleşik Devletleri, kuruma en büyük katkıyı yapan ülke. Amerika Birleşik Devletleri’nin maddi desteği olmadan, Birleşmiş Milletler ayakta kalamaz.“