1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 1002 Presseschau 2

10 Şubat 2011

Pınar Selek davası, Tunus ve Mısır'daki gelişmeler, Fransız bakanların şaibeli tatilleri ve İtalya Başbakanı Berlusconi'nin adının seks skandallarına karışması, Avrupa basınında öne çıkan yorum konuları.

https://p.dw.com/p/10F31

Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung, sosyolog-yazar Pınar Selek'in 1998 yılında Mısır Çarşısı'nın bombalanması davasından iki kez beraat etmesinin ardından Yargıtay'ın kararı bozması üzerine yeniden yargı önüne çıkması bağlamında hükümet-yargı ilişkisini ele alıyor. Yorum şöyle:

"İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi geçen yıl anayasa referandumu ile yargı üzerinde daha fazla etkiye sahip olmasını güvence altına almış oldu. Birkaç yıl sonra, yeni hâkimler göreve geldiğinde, etkisinin artıp artmayacağı somut olarak görülecek. İşte o zaman sistemin, Başbakan Erdoğan'ın söz verdiği gibi, demokratik ve hukuk devletinin gerektirdiği hak ve beklentiler için yeterli olup olmadığı ortaya çıkacak. Öncesinde Kemalizmle süslenen sistemin yerini şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi'nce yönlendirilen başına buyrukluk ve keyfiyetin alıp almayacağı da görülecek. Şimdilik en kötü düşmanın bile Türk yargısının pençesine düşmesi, dilenmez. Bunun en yeni örneği, Almanya'da yaşayan sosyolog Pınar Selek'in davasında görüldü. Selek iki kez bir bombalı saldırı düzenlediği gerekçesiyle, yanlış bir suçlama nedeniyle beraat ettirildi. Buna rağmen aynı suç nedeniyle yeniden yargı önüne çıktı."

Fransız Liberation gazetesi bugünkü sayısında, Tunus ve Mısır'daki protesto hareketlerinin, bağımsız internet platformu Wikileaks'in yayımladığı gizli belgelerle yakından ilişkili olduğunu savunuyor:

"Bütün dünya hâlâ internet korsanı Julian Assange'nin diplomatik alanda neden olduğu yaygaranın yolaçtığı sarsıntının etkisinde. Sitenin yayımladığı belgeler, bazı Arap ülkelerindeki devrime katkıda bulundu. Artık Tunus'un eski Cumhurbaşkanı Bin Ali ve ailesinin, Amerikan Büyükelçiliği'nce 'mafya benzeri bir yapı' diye nitelendirilmesinin, Tunus halkına mühimmat sağladığını biliyoruz. Tunus rejimi bütün özgürlükleri kısıtladığında, interneti giderek daha fazla kullananan Tunus halkına."

Bir başka Fransız gazetesi L'Est Republicain ise bugünkü sayısında, Fransa'da bakanların tatil masraflarını, gittikleri ülkelerin yönetimlerine ödettikleri skandalı ele alıyor. Gazete yorumunda, Fransa Başbakanı François Fillon'un Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'in özel jetini kullandığının ortaya çıkmasının, sevilen politikacının imajını zedelediği görüşünde:

"Fillon Başbakan olarak atandığından beri hiçbir zaman bir polemikte hedef tahtası olmamıştı. Hükümeti içindeki skandalların hiçbirinde zarar görmemişti. Fillon, kamuoyu anketlerinde iyi sonuçlar alıp, ödüllendirildiğinde, Elysee Sarayı'nı giderek daha fazla öfkelendirdi. Şimdi artık bu durum sona erdi. 2012 yılındaki seçimlere hazırlanan Cumhurbaşkanı Sarkozy, Başbakanını yalnız bıraktı. Şimdi geriye yatınlanmamış şu soru kaldı: Hükümette Fillon'un bir istisna teşkil ederek sevilmesinin son bulmasının, Cumhurbaşkanı Sarkozy'e faydası dokunacak mı?"

Avusturya'dan Der Standard aynı konuyla ilgili yorumunda şu satırlara yer veriyor:

"Diktatörlerin diktatörlere verdiği küçük hizmetler, bu bütünün sadece küçük bir parçası. Mısırlı Mübarek Fransa'nın, Batı'nın tercih ettiği partner, Tunus'un Cumhurbaşkanı Bin Ali ise onların radikal İslamlaşma karşı bir iskelesiydi. İzlenen bu çizgi, 'gerçekçi politika' şeklinde nitelendiriliyor. Bu politika tıpkı bakanların bu ülkelerde yaptığı tatiller kadar gizli. Ama şimdi Ortadoğu ya da Kuzey Afrika ülkelerinde devrimi yapanlarca ortaya çıkarılarak, rezil edildiler. Gerçekçi politikalar izleyen politikacıların şanssızlığı."

Luxemburger Wort gazetesi, İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi'nin adının seks skandalına karışmasını ve bunun olası hukukî sonuçlarını masaya yatırıyor:

"İtalya'daki bu oyunda Milanolu milyarder Berlusconi'nin sadece politik ya da kişisel geleceği sözkonusu değil. Öncelikle İtalya'nın Avrupa ve dünyadaki imajı ve güvenilirliği sözkonusu. İşte bu nedenle Başbakan Berlusconi politik sorumluluklarından uzun süre kaçmamalı. Aynı durum bir İtalyan vatandaşı olarak cezai sorumluluğu bulunması açısından da geçerli. Silvio Berlusconi nihayet davalı sandalyesine oturmalı. Cezaevine girmesinin gerekip gerekmediğine, İtalya'nın özgür hâkimleri karar verecek. Elbette adil bir dava sürecinin ardından. Ancak önce buna sıranın gelmesi gerekiyor."

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topçu

Editör: Murat Çelikkafa