1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

10.05.2004 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Murat Çelikkkafa10 Mayıs 2004
https://p.dw.com/p/Abum

Bugünkü Alman ve Avrupa basınında ağırlıklı olarak Irak’daki işkence skandalı ve bombalı bir suikaste kurban giden Çeçenistan Devlet Başkanı Ahmet Kadirov’la ilgili yorumlar yer alıyor. Basın turumuza Irak konusuyla başlıyoruz.

Bugüne kadar Richard Nixon dahil, hiçbir Amerikan Başkanı’nın bu kadar bariz bir şekilde yalan söylemediğini belirten Hamburger Morgenpost, konuyla ilgili şu tesbitleri yapıyor:

”İşkence olaylarıyla ilgili emir-komuta zincirinin Amerikan Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’e kadar uzandığı artık sır değil. Guantanamo ve Irak’daki kamplarda tutuklu bulunanların sözümona itiraflarının zor kullanılarak elde edildiği de biliniyor. İki kafadar Bush ve Rumsfeld’in , tüm olup bitenleri birbirlerinden gizlemiş olamaları olası değil. Ancak bu üst düzey komplo, hayli vahim sonuçlar doğuruyor.”

”Amerikan Savunma Bakanı’nın istifa etmesi için daha ne gibi skandal olayların açıga çıkması gerekiyor?” diye soran Kölnische Rundschau ise Başkan Bush’un, Rumsfeld’e verdiği desteğin altında başka hesaplar yattığını öne sürüyor:

”Başkan George Bush’un seçim kampanyasında Donald Rumsfeld’in güç ve desteğine ihtiyacı var. Geçtiğimiz haftasonu, Başkan Yardımcısı Cheney’in, Rumsfeld’i bugüne kadarki en iyi savunma bakanı olarak övmesi de bu yüzden olsa gerek. Ancak bu işkence kurbanlarını hiçe sayan ve skandal içinde skandal olarak değerlendirilebilecek bir ifade. Bu ve benzeri söylemlerden sonra insan aklına şöyle bir soru geliyor: Amerikan yönetimi, insanî konularda yeteri kadar hassasiyet gösterme kabiliyetine sahip mi?"

Avrupa basınında da konu geniş bir şekilde ele alınıyor. Sol çizgideki liberal İngiliz gazetesi The Guardian, Bush’un, hatalı olduğunu kabul etmesi gerektiğini savunuyor ve bunun ilk işareti olarak Guantanamo esir kampını kapatması gerektiğini belirtiyor. İsviçre’de yayımlanan Berner Zeitung ise Bush yönetiminin, esirlere işkence yapılmasını önleyen Amerikan yasaları ve Cenevre Konvansiyonu’nu ihlal ederek, ABD’nin imajına büyük zarar verdiğini vurguluyor. Irak’taki işkence skandalı nedeniyle tüm şimşekleri üzerine çeken Donald Rumsfeld’in tek başına sorumlu olmadığını iddia eden Danimarka gazetesi Berlingske Tidende, bu nedenle de Amerikan Savunma Bakanı’nın istifa etmesini gereksiz olduğunu iddia ediyor. Konuyla ilgili en çarpıcı ifadeler ise başkent Paris’te yayımlanan Fransız gazetesi Le Soir’de yer alıyor:

”Tarihin bu kara sayfasındaki gelişmeyle ilgili belki de en üzücü olan şey, adalet isteyen kararlı bir eleştirel bir sesin, dünyanın hiçbir bölgesinden yükselmemesi. ABD ve müttefiki İngiltere’nin, insan haklarını güvenceye alan yasaları ayaklar altına almaya hakkı olduğu, sanki tüm dünya tarafından kabul görmüş durumda.”

Hamburg’ta yayımlanan Financial Times Deutschland, Almanya’yı ziyaret eden Türkiye Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün Irak’la ilgili açıklamalarına geniş yer veriyor. Vecdi Gönül, işkence görüntülerinden dolayı, Irak’taki istikrarsızlığın daha da artacağını ve teröristlerin ekmeğine yağ sürüldüğünü belirtiyor. Haziran sonunda planlanan yetki devriyle çok önemli bir dönüm noktasına ulaşılacağını da kaydeden Gönül, bu sayede Türkiye’nin de çıkarına olan demokratik ve istikrarlı Irak hükümetiyle ülkede işlerin daha da iyiye gideceğini umuyor.

Basın turumuzda geçiyoruz Çeçenistan konusuna... Dün başkent Grozni’deki ”Zafer Günü” kutlamaları sırasında uğradığı bombalı suikaste kurban giden Devlet Başkanı Ahmet Kadirov’un ardından şiddet döngüsünün daha da artacağını belirten Nürnberger Zeitung’un yorumunda şu satırları okuyoruz:

”Grozni’deki terör saldırısından hemen sonra Vladimir Putin, kısasa kısas diyerek Çeçen milislere yönelik karşı eylemlerden sözetti. Başka bir seçeneğin de mevcut olmadığı ifade ediliyor. Gerçekten de Putin’in, teröristelere karşı daha sert muamele etmekten başka alternatifi bulunmuyor. En azından bu noktadan sonra. Ancak unutulmaması gereken bir nokta var: Daha önce başka alternatifler vardı.”

Bonn’da çıkan General Anzeiger, Kadirov’a yönelik suikastin, Kafkaslar’daki şiddetin sona ermesine yönelik çabalara darbe indirdiğini ve sorunun çözümünde yeniden başa dönüldüğünü belirtiyor. Roma yayımlanan İtalyan La Republica gazetesi ise uluslararası kamuoyunun, Çeçenistan konusuna duyarsız kalmasını ve sorunu çözümü yolunda somut planlar ortaya konulmamasını eleştiriyor. İspanya’nın başkenti Madrid’te çıkan El Pais konuya farklı bir açıdan yaklaşıyor ve Ahmet Kadirov’un öldürülmesinin, Rusya’nın Çeçenistan politikasının başarısız olduğunu ispatladığını kaydediyor. İtalya’nın Milano kentinde yayımlanan Corriere della Sera, Çeçenistan ve Irak’ı mukayese ederek şu saptamayı yapıyor:

”Putin’in Çeçenistan ve Bush’un Irak’ta giriştiği operasyonda, karşılarına ortak bir düşman çıktı: Politik milliyetçilik ve dini köktencilikten oluşan tehlikeli bir karışım! Yani her ikisini de kaderi aynı. Ancak bir istisna dışında... ABD, çok sıkıştığınıda BM’i Irak’ta devreye sokarak durumu kurtarabilir. Ancak böyle bir şansı bulunmayan Rusya, Çeçenistan’da iyice köşeye sıkışmış durumda.”

Basın özetlerimizin sonunda Türkiye ile ilgili bir yorumdan alıntılar aktarıyoruz. Passauer Neue Presse, bugünkü yorumunda Türkiye’nin AB üyeliğine değiniyor:

”Türkiye’nin üyeliği dini bir mesele değildir. Mesele, Avrupa ve Asya kıtalarının karşı karşıya gelmesinden de ibaret olduğu da söylenemez. Tartışılması gereken asıl konu, 75 milyon insanı bünyesine katan Birliğin, 70 milyonu daha kaldırıp kaldıramayacağıdır. Bu konuda en ufak bir şüphesi dahi olanlar, Türkiye ile üyelik müzakerelerinin başlatılmasına karşı çıkmalılar. Çünkü AB tarihine bakıldığında, resmi müzakerelere başlanılan her ülke, sonunda Birliğe dahil olmuş. Türkiye’ye ile görüşme süreci başından buyana indandırılıcık açısından önemli sorunları beraberinde getiriyor. Ankara’ya bu süreç sonunda hayır denebileceğine ilişkin bariz şüpheler var. Yani müzakereler, Türkiye’ye demokrasi, insan hakları ve ekonomik alanda geçer not verilmesinden ziyade tarafların siyasi gücünün sınanması anlamını taşıyor. Her iki taraf da bir neticeye ulaşmayı amaçlıyor. Sonunda bu amaca ulaşılacaktır da...”