1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 1008 Presseschau

10 Ağustos 2009

Almanya’da ordunun görev alanının genişletilmesiyle ilgili anayasa değişikliği tartışmaları, İran’da muhaliflere yönelik davalar ve ETA’nın İspanya'daki son saldırıları bugünkü Alman gazetelerinde geniş yer buluyor.

https://p.dw.com/p/J6mT
Fotoğraf: AP

Somalili korsanların dört ay önce kaçırdığı Alman gemisi Hansa Stavanger’in yaklaşık 2 milyon euroluk fidye karşılığında geçtiğimiz günlerde serbest bırakılmasının ardından Almanya’da ordunun yetkilerinin genişletilmesiyle ilgili Anaysa değişikliği tartışmaları yeniden alevlendi. Almanya Savunma Bakanı Franz Josef Jung'un, Alman askerlerinin yurt dışındaki rehin alma olaylarında da görev alması için anayasa değişikliği yapılması önerisi, hükümet ortağı Sosyal Demokratlar ve muhalefet partileri tarafından sert bir dille eleştirildi. Başkent Berlin'de yayımlanan Tageszeitung’un konuyla ilgili yorumu şöyle:

“Savunma Bakanı Jung, kendi deyimiyle, ordunun denizlerde daha etkin olabilmesi için gerekli anayasa değişikliğinin yapılması gerektiğini belirtti. Zira şu an anayasaya göre, rehin alma eylemleri polisin yetki alanındaymış. Şayet bakan haklıysa, ordunun özel harekât timi (KSK) yıllardır anayasaya aykırı bir şekilde görev yapıyor. Alman ordusu, Somali açıklarındaki korsanlara karşı yürütülen misyonda anayasaya aykırı bir görev yapıyor. (…) Şayet bakan bu söylediklerinde haklıysa derhal istifa etmesi gerekir. Ancak Savuna Bakanı'nın haksız olduğunu ortaya koyan bazı gerçekler var. Zira 90’lı yıllarda Almanlar NATO müttefikleri tarafından çoğu kez kriz bölgelerinin dışında tutuldu. Bunun akabinde müttefiklere daha fazla yük bindirmeme gerekçesiyle de ordunun özel harekât timi (KSK) kuruldu. KSK’nın ana görevleri arasında acil müdahale ve rehine kurtarma operasyonları da yer alıyor.

Stuttgarter Zeitung’un aynı konudaki yorumunda da şu satırları okuyoruz:

“Anayasada haklı nedenlerden ötürü polis ve askerlerin görevleri birbirinden ayrı tutuluyor. Bu ayrım bağımsız bir hukuk devletinin gereğidir. Kim bu sınırı belirsizleşmek niyetindeyse onun tehlikeli sularda yüzdüğünü söyleyebiliriz. İçişleri Bakanı Wolfgang Schäuble’nin terörle mücadele konusundaki argümanlarının da buna uyduğunu söylemek mümkün. Bu amaçlar, Sosyal Demokrat Parti ve Hür Demokrat Parti karşı koyduğu sürece gerçekleşmeyecektir.”

AB, İran'da 12 Haziran’da yapılan tartışmalı cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından gözaltına alınan kişilerin yargılandıkları son duruşmaları sert bir dille eleştirdi. AB Dönem Başkanı İsveç, tutuklamalardan dolayı duyulan rahatsızlığı dile getirerek, sanıkların derhal serbest bırakılmasını istedi. Sayıları 100'ü bulan sanıklar arasında Tahran'daki Fransız ve İngiliz Büyükelçilik çalışanları ve Fransa vatandaşı bir öğretmen de bulunuyor. Coburger Tageblatt gazetesinin İran’daki yargılamalarla ilgili yorumunda şu satırlar dikkat çekiyor:

“Sanıklar arasında bazı Batı devletlerinin büyükelçilik çalışanlarının da bulunuyor olması, dinci devlet yönetiminin (klerokrasinin) ne denli asabi olduğunu ortaya koyuyor. Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ile dinî lider Hamaney'in etrafındaki yönetim kademesi, ne yaptığını bilmez bir halde çevresine saldırıp, iktidarlarını koruma derdine düştüler. Zira iktidarlarını inşa ettikleri kitle yapısı çökmek üzere.”

Bask bölgesinin bağımsızlığı için yıllardır silahlı mücadele veren ETA hafta sonunda Mallorca'da üç yeni saldırı düzenledi. Saldırılardan önce polise ihbar yapılması ve söz konusu alanların boşaltılması nedeniyle eylemlerde ölen ya da yaralanan olmadı. ETA son saldırısını da 30 Temmuz'da Mallorca'da düzenlemiş ve geçtiğimiz günlerde düzenlenen başka saldırıların sorumluluğunu da üstlenmişti. ETA, Bask bölgesinde yayımlanan Gara gazetesine yolladığı yazılı mesajda, Mallorca'da iki polis memurunun öldüğü saldırıyla, öncesinde İspanya'nın kuzeyindeki Burgos'da 60 kişinin yaralandığı saldırıyı ayrıca Haziran ayında bir polis müfettişinin öldüğü bombalama eyleminden kendilerinin sorumlu olduğunu bildirmişti. Nürnberger Nachrichten gazetesinin konuyla ilgili yorumu şöyle:

“Bombalar kaybedilmiş bir savaşın son emareleridir. İnsanlar artık ETA'ya olan desteğini çekmiş durumda. Bask bölgesindeki Batasuna partisinin yasaklanmasının ardından da yerel parlamentoda hiçbir bağımsızlık savaşçısı yer almıyor. Ancak Madrid yönetimi, görüşme ve pazarlıklara açık olduğunu belirten Basklarla müzakere şansını kaçırdı. Bu sayede ETA tamamen izole edilebilirdi. Korsika ve Kuzey İrlanda'da yıllardır hüküm süren terörizm bu sayede aşıldı. Bask bölgesinde bu niye gerçekleşmesin?”

Derleyen: Meltem Karagöz

Editör: Murat Çelikkafa