1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

11.02.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Çelik Akpınar11 Şubat 2005
https://p.dw.com/p/Abrd

Kuzey Kore’nin elinde atom silahları bulunduğunu dünya kamuoyuna açıklaması siyasi gündemi sarstı. Dolayısıyla Avrupa ve dünya basınının birinci gündem maddesi Kuzey Kore.

Alman basınından Berliner Zeitung gazetesinin Kuzey Kore konusunda yorumu şöyle:

“Komünist Kore, atom bombası tehdidini şakırdatarak çoktan tarihe gömüldüğü sanılan Soğuk Savaş hayaletini yeniden canlandırdı. Böylece Pyöngyang’ın nükleer güç olduğu tescil edilmiş oldu. Kendi insanlarını açlığa terkeden ve batının yardımlarıyla ayakta durabilen bir diktatörlük. Kuzey Kore’nin nükleer güce dönüşmesi bir kez daha açıkça göstermiştir: Batı, güç sergilemeli ve sert politikalar uygulamaladır, aksi takdirde diplomatik girişimler boşa çıkacaktır. Pyöngyang örneğinde bu ders biraz geç alınmıştır, Tahran için ise henüz vakit vardır.“

Düsseldorf’ta yayımlanan Handelsblatt gazetesinin yorumunda ise şu görüşlere yer veriliyor:

“Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim, blöf yapıyor bile olsa Washington’un duruma hakim olması gerekiyor. Kaldı ki Kim, küstah siyasi bir dil kullanmasına rağmen, görüşmelere yine de açık kapı bırakıyor. Kuzey Kore’ye daha sert politikalar uygulamak, batının elinde kalan tek opsiyon değil! Zira, sürekli beyni yıkanmakta olan ve yokluk ekonomisi ile yönetilen bir halkın diktatörü, ülkeye batının uygulayacağı yaptırımlara pek kulak da asmıyor. Kuzey Kore’nin izolasyondan nasıl çıkartılabileceğini, eski ABD Başkanı Richard Nixon pratikte göstermişti. Nixon, 1972’de Çin ile diplomatik ilişkileri başlatarak, Maoizm’in sonunun gelmesine ve Çin’in dışarıya açılmasına önayak olmuştu. Şimdiki Başkan Bush da, aynı şeyi Kuzey Kore için yapabilir.“

Münih’te yayımlanan Abend Zeitung gazetesi de yorumunda, Kuzey Kore konusunda ABD’nin rolünü öne çıkarıyor:

“Amerikalılar için Kuzey Kore içinden çıkılması güç bir açmaz oluyor. Hiçbir şey yapmayıp Kuzey Kore’nin atom silahları üretmesine seyirci kalsa, bu durumda Tahran’daki mollalar ve dünyanın başka bölgelerindeki diktatörler, olası bir Amerikan işgaline karşı bu etkili silahlara sahip olmanın yollarını daha bir gayretle arayacaklardır. Bu durumda Amerikalılar ne yapabilir ki? Kuzey Kore, diyalog yoluna sırt çevriyor, bu ülkeye yaptırımlar da uygulanmakta. Peki o zaman son çare, olası tüm sonuçlarına katlanılması gereken bir savaş mı? Washington böyle bir girişime istekli görünmüyor, zira Kuzey Kore’de petrol kaynakları bile yok.“

Sol eğilimli Das Neue Deutschland gazetesinin yorumu ise uyarı niteliğinde:

“Kuzey Kore’yi ’şer ekseni“ ya da ’despotizmin Dış Karakolu’ gibi kavramlar ile tanımlayarak Kore yarımadasında barışı tesisi etmek kesinkes mümkün değildir. ABD bu boş sözleri bırakıp -Kuzey Koreliler’in talebi yönünde- onlara güvenlik garantisi sunmalıdır. İşte belki o zaman Kuzey Kore’nin nükleer silahları birdenbire toz olup ortadan kaybolabilir.“

Viyana’da yayımlanan muhafazakar Die Presse gazetesi, batının Kuzey Kore’ye uyguladığı politikaların iflas ettiği görüşünde. Yorumda özetle şu satırları okuyoruz:

“ABD, Kuzey Kore’yi ’şer ekseni’ ve ’despotizmin dış karakolu’ diye nitelemekle yetinmiş, ancak asıl dikkatini Ortadoğu’ya çevirmiş, uzak doğudan gelen tehdide kulak asmamıştır. Kuzey Kore’yi atom silahlarından arındırmak için Güney Kore, Japonya ve Çin’in diplomatik girişimleri de sonuçsuz kalmıştır. Kimi karanlık rejimlerin hiçbir ceza almadan bildiğini okuduğunu görünce, insanın aklına, ’Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile bu ajansın müdahale olanaklarının acaba artık modası geçti mi?’ sorusu takılıyor.“

New York Times gazetesi, Kuzey Kore krizinin tırmanmasında Bush yönetiminin sorumluluğu olduğu görüşünde. Gazetenin yorumunda, “Kuzey Kore’yi bir yandan ’şer ekseni’nin bir parçası olarak tanımlayıp, ondan sonra da nükleer silahlarla ilgisi olmayan başka bir ülkeyi işgal etmesi, Kuzey Kore’yi atom silahlarından vazgeçmeye zorlayacak bir emsal oluşturmadı“ deniliyor.

Moskova’da yayımlanan Wedemosti gazetesi de Kuzey Kore’nin silahlanmasında ABD’nin sorumluluğunu öne çıkarıyor ve 1990’lı yılların ortasına kadar, Kuzey Kore’nin nükleer programının sona erdirilmesinin para ile satın alınarak mümkün olabileceği düşüncesinin varolduğuna dikkat çekiyor. Ancak Bush yönetiminin bu konuda farklı düşündüğünü belirten gazete, Kuzey Kore ile ilişkilerin bu nedenle bir anda kötüleştiği görüşünü savunuyor.

Norveç’te yayımlanan muhafazakar Aftenposten gazetesinden aldığımız yorum ise ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı Condeleezza Rice’ın Avrupa gezisine ilişkin. Yorumdaki görüşler özetle şöyle:

“Yeni ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın Avrupa ve Ortadoğu gezisinden açıkça çıkan tek sonuç şudur: Irak krizi nedeniyle ilişkileri soğuyan ABD, tüm Avrupa ile yeniden diyaloğa girmiştir. Ama diyaloğa girmek, görüş birliği içinde olmak anlamına da gelmiyor. Demokratik Avrupa’nın, Rice’ın formüle ettiği siyasi hedeflerle bir sorunu yok. Asıl sorun, bu hedeflerin hangi yöntemlerle hayata geçirileceğidir. Bu konuda Avrupalılar, Amerikalılar’a kıyasla hala oldukça temkinliler; özellikle askeri çözüm yolları söz konusu olduğunda. Ancak Rice’in Avrupa gezisi sırasında ve dolaylı olarak NATO çatısı altında yaptğı temaslarda gözlemlenen başka bir nokta da, tüm Avrupalılar’ın, ABD ile daha iyi bir işbirliğini arzulamakta olduklarıdır.“