1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

11.07.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Elmas Topcu11 Temmuz 2005
https://p.dw.com/p/Abpy

Almanya ve diğer Avrupa basınında bugün, göze çarpan konular İngiltere’nin başkenti Londra’daki saldırıların ardından Almanya’da terörle mücadele alanındaki yasal düzenlemelerin sertleştirilmesi tartışmaları, AB Anayasası’na Lüksemburg’da sandıktan evet çıkması ve Srebrenitsa Katliamı’nın 10’uncu yıldönümü…

Ulm’de yayımlanan Südwest Presse gazetesi, Londra’daki terör saldırılarının ardından Almanya’da tekrar alevlenen terörle mücadele yasalarının sertleştirilmesi tartışmalarını taşımış yorum sütunlarına. Almanya’nın terörle mücadelede birçok Avrupa ülkesine göre oldukça sert yasal düzenlemeleri bulunduğunu yazan gazete, sorunun yasaların sertleştirilmesiyle çözülmediğine dikkat çekiyor:

“Terörle mücadelede Almanya, Avrupa çapında en geniş yasal düzenlemelere sahip ülkelerden biri. Bu alanda yasaları en sert olan ülke ise İngiltere. Terörle mücadelede yasaların sertliğinin ne kadar işe yaradığını gördük. Teröristler ömür boyu gizlenerek yaşamayı başarıyor. İdeolojik söylemlerle gözleri karartıldığı için büyük tehlikelere atılmaktan çekinmiyorlar. Bu nedenle, Almanya’da terörle mücadelede ordunun yardımına başvurulması tartışmaları teröristleri korkutmaya yetmez. Alman ordusunun şimdiye dek yurtdışındaki barış misyonlarında kullanılması en mantıklısı. Böylece kriz bölgelerinde huzur sağlanmış olur ve bu da uluslararasın terörizmin kökünü kurutmaya yardım eder.“

Terörle mücadelede sert önlemlere başvurulması Mannheimer Morgen gazetesinde de geniş yer alıyor. Mannheimer Morgen da Almanya’daki terörle mücadele yasalarının yeterli olduğunu yazıyor ve Londra’daki saldırıların ardından Almanya’da konunun ateşlice tartışılmasının nedeninin başka olduğuna işaret ediyor. Yorumun devamı şöyle:

“Herşeyden önce, İngilizler’in kanlı saldırılar karşısındaki soğukkanlılıklarını takdir etmek gerek. Almanya’da ise anayasanın değiştirilmesi ve böylece ordunun Almanya içinde terörle mücadelede kullanılması öneriliyor. Öneriyi getiren muhalefetteki Hristiyan Sosyal Birlik Partisi lideri Edmund Stoiber. Aslında Almanya terörle mücadele konusunda yasal açıdan iyi bir donanıma sahip. Acil ve zor durumlarda polisin ordudan yardım isteme yetkisi de var. Peki bu yoğun tartışmalar niye? Çünkü Almanya’da erken genel seçimler var ve partiler her fırsatı değerlendirmek istiyor.“

Avrupa Birilği için dün önemli bir gündü. Fransa ve Hollanda’da yapılan halkoylamalarında AB’nin ortak anayasasına sandıktan hayır çıkmasının ardından, referandum sırası dün Birliğin en küçük ikinci ülkesi Lüksemburg’daydı. Halk % 56.52 oranında evet oyuyla anayasayı kabul etti. Böylece bütçe ve anayasa kriziyle yıpranan Avrupa Birliği için rahat bir nefes alma imkanı doğdu. Konu, bu nedenle bugünkü Alman ve Avrupa basınında etraflıca yer alıyor. Alman Süddeutsche Zeitung gazetesindeki yorumda, Lüksemburglular’ın anayasaya evet demesi, hasta yatağındaki Avrupa Birliği’ni iyileştirmeye yeter mi, sorusu soruluyor:

“Lüksemburglular’ın evet demesi hasta Avrupa’nın yataktan kalkmasına yardım eder mi, şüpheli doğrusu. Üstelik Lüksemburglular’ın anayasayı kabul etmesinin, Birlik içinde hakim olan anayasaya hayır eğilimini değiştirmeye yetip yetmeyeceğini ancak Polonya ve Portekiz’deki referandumlarda göreceğiz. Bunun da ne kadar zor olacağı Lüksemburg örneğinde iyi anlaşılıyor. Ama ortak anayasaya Lüksemburg’da evet denmesiyle hem Avrupa hem de Lüksemburg Başbakanı Jean Claude Junker rahat bir nefes alabilir.“

Lüksemburglular’ın ortak anayasaya evet demesinin tüm Avrupa’yı rahatlattığı söylemini Avusturya’nın başkentki Viyana’da yayımlanan liberal Der Standart gazetesinde okuyoruz. Yorumun devamı şöyle:

“Günümüzde politikacıların inançları uğruna kariyerlerini tehlikeye atmaları sık rastlanır bir durum değil. Lüksemburg Başbakanı Juncer bunu yaptı ve Avrupa Birliği’nin geleceği için kariyerini riske attı. ’Anayasaya hayır denirse istifa ederim’ dedi. Diğer yedi birlik üyesi de referandumlarında ortak anayasaya evet derlerse, AB Anayasası toplam 20 ülkede kabul edilmiş olacak. Böylece anayasayanın hiç olmazsa gelecek şansı oluşacak.“

İsviçre’nin Cenevre kentinde yayımlanan Berner Zeitung gazetesi de Lüksemburg’daki AB Anayasası oylamasının, “Politikacıların inandırıcı olmaları halinde amaçlarına ulaşabildiklerine iyi bir örnek“ diye yazıyor:

“Lüksemburg Başbakanı Junker, Birlik içinde hakim olan, ortak anayasaya hayır eğilimi durdurmayı başardı. Anayasayı kabul etmezseniz istifa ederim demesi sadece ufak bir hataydı. Avrupa’nın Junker gibi, görevi bırakması halinde halkının arayacağı politikacılara ihtiyacı var.“

Avrupa basınında dikkat çeken başka bir konu da 1995 yılında Bosna’nın Srebrenitsa kentinde 8000 Müslüman erkeğin Sırp askerlerince katledilmesinin yıldönümü. Konu, Avrupa basınında geniş yer alıyor bugün. Lahey’de yayımlanan Telegraaf ve Viyana’da yayımlanan Die Presse gazeteleri, katliamın suçlularının halen yakalanmadığına dikkat çekiyor. Telegraaf’taki yorumun devamı şöyle:

“Katliamın korkunçluğu kelimelerle anlatılabilir gibi değil. Katliamı yapan General Mladiç ve bosnalı Sırp lider Karadziç hala yakalanmadılar. Srebrenitsa’da babasını, eşini ya da oğlunu yitiren insanların yaraları şu günlerde yeniden kanıyor. Öldürülenlerin çoğunun kimliği halen tespit edilebilmiş değil, aileler yakınları için onlara yakışır bir mezar yaptırmak istiyor, bu isteklerinde de çok haklılar.“