1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

13.04.2004 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Ayşe Tekin13 Nisan 2004
https://p.dw.com/p/Abv4

Dört günlük Paskalya Bayramı'ndan sonra bugün çıkan Alman gazetelerinde geçen günlerin gelişmeleri yorumlanıyor. Irak’taki rehin alma olayları, Başkan Bush’un istihbarat servislerinin uyarılarını ciddiye almaması ve Kıbrıs’ta referandum tartışmaları ile Fransa’da muhafazakarların yerel seçimlerdeki yenilgilerinden sonra Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini sorgulamaları, bugünkü basından seçtiğimiz yorum konuları...

Münih’te yayınlanan Süddeutsche Zeitung’ta Kıbrıs konusunda “Milliyetçilerin Zaferi” başlıklı bir yorum yayınlanmış:

“BM’nin Kıbrıs referandumu, bölünmüş Ada'da barışın gerçekten istenip istenmediğini ortaya çıkaracak. Ankara, 30 yıl boyunca uzlaşmamakta kararlı Rauf Denktaş’ı desteklemişti. Şimdi Denktaş’ın fazla gücü kalmadı ve Türkiye için Avrupa Birliği üyeliği Kıbrıs’ta eski taleplerde ısrar etmekten daha önemli. Bu kez de Rum politikacılar, adada iktidarı Türkler'le paylaşmaktan yana olmadıklarını gösteriyor. Rum kesimi lideri Tassos Papadopoulos ve onu destekleyen partiler 24 Nisan’da yapılacak referandumda barış planına “hayır” denmesini önerdi. Bu durumda Kıbrıs bölünmüş kalacaktır. Hayır diyenlerin yanında, Kıbrıs Rum kesiminin en büyük partisi Akel’in de yer alması, Türk tarafındaki barış yanlılarını şoke etti. Şimdi Komünistler, milliyetçiler ve kilise ile aynı safta yer alıyor. Oysa Papadopoulos, 2003 yılındaki seçimlerde birleşmeyi destekleme sözü vermiş ve bu yüzden Akel tarafından desteklenmişti. Ancak Papadopoulos birleşme için BM planını karalamaktan başka hiçbir şey yapmadı. Aslında Annan Planı dengeyi gözetiyor. Atina da böyle düşünüyor, ancak Kıbrıs Rum kesimi başkanına karşı çıkmak istemiyor. Ama bunun faturası yakında çıkacak. Kıbrıs, 1 Mayıs’ta Yunanistan’ın desteği ile Avrupa Birliği üyesi olacak ve Birlik'e ağır bir yük getirecek.”

Financial Times Deutschland’da ise Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği ile ilgili yorum göze çarpıyor. Yorumda, Fransız muhafazakarlarının bu konudaki tavır değişikliği eleştiriliyor:

“Fransız muhafazakarları, yerel seçimlerde aldıkları ağır yenilgiden sonra, Alman Hrıstiyan Demokratları'nın yolundan gidiyor: Halkın hoşnutsuzluğunun Haziran ayında yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerine yansımasını önlemek için Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini kullanıyor... Fransız muhafazakarları, Almanlar'la birlikte “Türkler Brüksel önlerinde” türünden bir kampanya başlatırlarsa bu tehlikeli bir dinamik oluşturabilir. Bu tavır sadece Ankara’ya hakaret değil, aynı zamanda Avrupalı seçmeni yanıltmak olur. Şu anda Türkiye’ye Avrupa perspektifi vermemek, ülkenin demokratikleşme sürecine inanmamakla eş değerde. Parlamento seçimlerinde Avrupalı seçmenin kararını, Avrupa Birliği anayasası, mali kriz, euro’nun durumu ve genişleme konuları etkilemeli, Türkiye’ye üyelik perspektifinin verilmesi değil.”

Irak'taki son durumla ilgili değerlendirmeler de Alman basınında geniş yer alıyor. Irak’ta rehin alınanlar arasında belki de hayat olmayan iki Alman'ın olması Bonn’da yayınlanan General Anzeiger gazetesinde şöyle yorumlanıyor:

“İki genç Alman memuru Iraklılar'a hiçbir şey yapmamıştı. Sadece Alman Büyükelçiliği'nde güvenliği sağlamak için yoldaydılar. Iraklı isyancılar için kimi rehin aldıkları ya da öldürdükleri önemli değil. Almanya’nın savaşa katılmaması Irak’ta çalışan Almanların can güvenliğini sağlamıyor, bu yüzden de sivil yardım ekiplerinin ülkeyi terk etmesi doğru verilmiş bir karardır.”

Düsseldorf’da yayınlanan Handelsblatt gazetesi, Irak’ta sorunların Saddam Hüseyin’in devrilmesi ile çözülmediğinin Amerikalılar tarafından da anlaşıldığını yazıyor:

“Başkan Bush, Irak savaşında katı ideolojik bir çizgi izlemesinin kurbanı oluyor. Tüm Ortadoğu için model olarak gösterilen, düğmeye basınca işleyecek demokrasi modelinin korku yaratacak kadar saf olduğu ortaya çıktı. Hiçbir şey işlemiyor: Amerika'nın müttefikleri sadece kenardan seyrediyor. Irak Geçici Yönetim Konsey’i Iraklılar tarafından kabul görmüyor ve sivil yönetici Paul Bremer, yoğun şiddet uygulamakla, ani müzakere önerileri yapmak arasında gidip geliyor. Irak’ta artık hiçbir şey, hiç kimse güvende değil.”

Alman gazeteleri, Beyaz Saray’ın terör saldırıları ile ilgili uyarı alınmadığını iddia etmesine karşın ortaya çıkan belgelere de değiniyor. Frankfurter Allgemeine Zeitung, Bush hükümetinin elindeki bilgilere rağmen terörü önlemek için herşeyi yaptığına dair kuşkular bulunduğunu belirterek, “Başka birşey daha mı önemliydi?” sorusunu soruyor ve Beyaz Saray şimdi raporların kamuoyuna açıklanmasında hızlı davransa da, bunun özellikle kasım seçimleri dikkate alındığında Bush için kurtuluş olamayabileceğini vurguluyor.

Bir başka Alman gazetesi Hamburger Morgenpost, Bush’un gençliğinde Vietnam savaşına katılmadığını hatırlatıyor ve “Vietnam kaçkını Bush, savaşı ancak açıkça üstün olduğu bir düşmana karşı olunca seviyor. Teröristlerle mücadele çok daha zor” diyor.