1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

13.08.2009 - Avrupa basınından özetler

13 Ağustos 2009

Bugünkü Avrupa basınındaki yorum sütunlarında uluslararası politikada öne çıkan çeşitli konular ele alınıyor.

https://p.dw.com/p/J8y5
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Fransız Le Monde gazetesi, Filistinli El Fetih’in parti kongresinden çıkan sonuçları, ‘kabuk değişimi' olarak değerlendiriyor:

“Filistinliler'in El Fetih hareketinde yaşanan tarihî yapılanma, pragmatik politikacıların yönetime getirilmesiyle eşi görülmemiş bir dönüşüme işaret ediyor. Yeni nesil temsilcilerinin Hamas ve İsrail ile uzlaşmaya daha açık olması bekleniyor. Filistin Özerk Yönetimi’nin iktidar partisindeki yenilenme ve Hamas ile daha iyi diyalog kurulması, barış sürecinde ilerleme kaydedilmesinin önkoşulları. Ama yine de yeterli değil. İsrail’in, El Fetih yönetimindeki değişimi önemsememesi ve ABD Başkanı Barack Obama’nın Yahudi yerleşim birimlerinin inşasından vazgeçilmesi yönündeki ısrarlı taleplerini reddetmesi durumunda, barış süreci yerinde saymaya devam edecektir.”

Luxemburger Wort gazetesi ise Rusya-Ukrayna ilişkilerini irdeliyor yorumunda.

“Moskova-Kiev ilişkilerindeki en dikkat çekici ögelerden biri, Rusya’nın Karadeniz filosunu Ukrayna’nın Sivastopol limanına konuşlandırmış olması. Söz konusu kira anlaşması, 2017 yılına kadar geçerli. Ukrayna’nın doğusunda çok sayıda Rus vatandaşı yaşıyor. Ukraynalılar’ın çoğu için Rusça hala ilk dil. Moskova açısından ise AB’ye yapılan doğalgaz ihracatı çok önemli bir gelir kaynağı. Bu noktada transit ülke Ukrayna büyük önem taşıyor. Rus yönetiminin zirvesindeki ikili, Vladimir Putin ve Dimitri Medvedev’in tavrı, dolaylı da olsa şu düşünceyi akla getiriyor: ‘Ukrayna’nın bağımsızlığı tarihte yaşanan bir kazaydı ve en azından ülkenin doğusunun bir gün er ya da geç Rusya’ya katılması gerekiyor.' İşte bu tavır, Kiev’de savunma mekanizmasını harekete geçiriyor. Bu açıdan bakıldığında pek çok Ukraynalı için NATO üyeliğinin bir devlet meselesi olarak görülmesi şaşırtıcı değil. Ancak gerek Rusya gerekse Ukrayna yöneticileri, gerilimin tırmanmasını önlemekle yükümlü. Herşeyden önce kendi vatandaşlarına karşı…”

Fransız Le Figaro gazetesi ise uluslararası topluluğun Myanmar, İran gibi ülkelere yaptırımlarının etkisizliğine dikkat çekiyor:

“Myanmar'daki askerî cuntaya ya da İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’a karşı yeni yaptırımlar uygulanmasını isteyen sesler yükseliyor. Ancak Fransız petrol şirketi Total’in Myanmar’dan çekilmesi, diktatörlük yönetiminin politikalarında bir şey değiştirmeyecek. Güçlü müttefik Çin, zaten onun yerini almak için hazır bekliyor. Generallerin kökünü kurutmak için tüm Asya ülkelerinin Myanmar'la ticarî ilişkileri kesmesi gerekiyor. Bu da zaten tahayyül edilemeyecek birşey. Peki İran’a karşı ne yapmalı? 1979 yılında Amerikan Büyükelçiliği’ndeki rehin alma eyleminden beri ABD, İran’a ambargo uyguluyor. Bu ambargonun herhangi bir etkisi olsaydı, molla rejiminin çoktan çökmüş olması gerekirdi. Kaldı ki Çin, İran’a yardım için de hazırda bekliyor. Yeni dev, heryerde ve çok önemli bir siyasi ve ekonomik role sahip. Çin’i hesaba katmadan bir şey yapmak imkansız.”

İtalyan Corriere della Sera gazetesi ise ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın konumunu mercek altına alıyor:

“Dünyanın en güçlü kadını olmak zor. Özellikle de şef, dünyanın en güçlü ve popüler adamıysa. Ve dünya sahnesinde spotları üzerine çekebileceği her fırsatta, eski bir Başkan olan eşi rakip olarak sahneye çıkıyorsa… Dirseğinin kırılmasından tutun da eşi Bill’in gölgesinde kalmasına kadar herşey, Hillary için bu yazı kâbusa çevirdi. Ancak Hillary Clinton, devletin iyi bir hizmetkârı ve Barack Obama’nın sadık neferi olarak Yunan mitolojisindeki Sisifos'un görevini üstlenmekten pek memnun değil. Yani, ağır bir kayayı her seferinde sil baştan dağın tepesine taşımak…”

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu

Editör: Murat Çelikkafa