1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

14.04.2005 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Hülya Topcu14 Nisan 2005
https://p.dw.com/p/Abqx

Avrupa ve Alman basınında bugün, Avrupa Parlamentosu’nun Romanya ve Bulgaristan’ın AB’ne girmesi kararını onaylaması, Papa 2. Jean Paül’ün ölümünün Türkiye’deki yankıları, Almanya’da muhalefetin hükümete yönelik eleştirileri ve Berlin’deki okullarda yürürlüğe girmesi planlanan etik dersleriyle ilgili haber ve yorumlar göze çarpıyor.

Avusturya’da yayımlanan Salzburger Nachrichten gazetesi Avrupa Parlamentosu’nda Romanya ve Bulgaristan’ın birliğe girmesini onaylama kararına değiniyor. Gazetede şu satırları okuyoruz:

“Eskiden böylesine önemli kararlar alındığında Birlik içinde büyük kutlamalar düzenlenirdi. Şimdi ise öyle olmadı. AB liderlerinin Aralık ayında yaptığı ve Türkiye’ye birliğe girme konusunda yeşil ışık yaktığı zirveden bu yana, Birliğe ve Birlikle özdeşleşen Anayasa’ya duyulan şüphe hızla büyüdü. Kimbilir belki de parlamenterler aldıkları bu kararla yöneticilerden çok seçmenlere yakın olduklarını göstermiş oldular.”

Aynı konuyla ilgili olarak Süddeutsche Zeitung gazetesinde Alexander Hagelüken imzasıyla yayımlanan yorumda ise şu satırlar göze çarpıyor:

“Avrupa Parlamentosu’ndaki milletvekilleri birçok çekinceleri olmasına rağmen Romanya’nın birliğe girmesine onay verdiler. Bu karar birliğe girmeye hazır olmayan diğer aday ülkelere gereğinden fazla bir dostane mesaj verilmesi anlamına geliyor. Milletvekilleri seçmenlerinin bu konuyla ilgili şüphelerini dile getirme şansını kaçırdılar. Romanya uluslararası yolsuzluk barometresinde en üst sıralarda. Yani Romanya’da Senegal ya da Dominik Cumhuriyeti’ndeki kadar rüşvet ve yolsuzluk dönüyor. Romanya, AB’nin önümüzdeki yıl Romanya ve Bulgaristan’a göndereceği 40 milyar Euro’dan fazla sübvansiyonlar için doğru bir mekan değil.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinde Türkiye ile ilgili yer alan bir yorum dikkat çekiyor. Rainer Hermann imzasıyla yayımlanan yorum, “İki Papa’ya saygı” başlığını taşıyor. Yorumda şu satırları okuyoruz:

“Dine karşı mesafeli olan Cumhurbaşkanı Sezer, Papa II.Jean Paul’ün dünya barışı ve dinler arasındaki diyaloğa yaptığı katkıyı övdü. Başbakan Erdoğan ise Roma’daki cenaze törenie gitti. Günlük gazetelerden birine yazan bir köşe yazarı, Papa’nın kendisi için Churchill’den sonra 20. yüzyılın en büyük devlet adamı olduğunu söyledi. Oysa Türkiye’yi ilk ziyaret eden Papa II. Jean Paül’den önceki Papa VI. Paul’dü. Ancak dönemin Türk hükümeti VI. Paul’ün sadece İstanbul ve Efes’i ziyaret edip başkent Ankara’ya gitmemesine üzülmüştü. Papa II. Jean Paul ise Türkiye’yi ziyaret ettiğinde başkent Ankara’ya gitmiş, Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk’e saygısını göstermişti.”

Bir başka Alman gazetesi Süddeutsche Zeitung’da ise Hristiyan Birlik Partileri’nin Başbakan Schröder’e yönelik eleştirilerinin yeraldığı Hristiyan Demokrat Birlik Partili politikacı Wolgfang Schaeuble ile yapılan bir söyleşi dikkat çekiyor. Schaeuble söyleşide, Federal Meclis’te AB’nin Çin’e silah ambargosunu kaldırmasıyla ilgili olarak yapılan oturuma değinerek, Başbakan Schröder’in izlediği diş politikayı “kısa vadeli ve oportünist” diye nitelendirerek şöyle devam ediyor:

“Dışişleri Bakanı Fischer başarısız oldu. Fischer’in dış politikada oynadığı rolü görmek için büyüteçle bakmak gerekiyor. Yani Başbakan Schröder, Fischer’in yetkilerini, gücünü elinden aldı.”

Almanya’da tartışılan bir başka konu ise Berlin eyaletindeki okullarda önümüzdeki yıl yürürlüğe girmesi planlanan ahlak değerleri dersleri. Gazetede Philip Grassmann imzasıyla yayımlanan yorumda, Başbakan Schröder’in de bu tartışmalara katıldığı belirtilerek, Başbakan’ın Berlin hükümetinin öğrencilerin bu derslere girmesini zorunlu tutmasını eleştirdiği ifade ediliyor. Yorumda Schröder’in isteyen öğrencinin din dersine girme seçeneğine sahip olması gerektiğini savunduğu belirtiliyor.