1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

14.11.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Tuba Tuncak14 Kasım 2005
https://p.dw.com/p/AboW

Alman gazetelerinde bugün öne çıkan konu, hafta sonu Hıristiyan Birlik partileri ile Sosyal Demokratlar’ın üzerinde uzlaştığı koalisyon sözleşmesi. Alman ve Avrupa basınında, ayrıca Fransa banliyölerindeki olaylardan İsrail siyasetindeki gelişmelere kadar çok sayıda konu yer alıyor.

Almanya’nın muhafazakar gazetelerinden “Frankfurter Allgemeine” gazetesinin Berlin’deki yeni koalisyonla ilgili yorumu şöyle:

“Koalisyon ortakları, sözleşmeye ‘Cesaret ve İnsaniyet’ başlığını attı. Ama içeriğe bakıldığında, Hıristiyan Birlik’in seçimden önce vadettiği cesaretten eser yok. Gerçi Katma Değer Vergisi’ni yüzde 3 oranında arttırmak ve işe anayasaya uygun olmayan bir bütçe ile başlamak cesaret gerektiriyor, ama vergileri ve sübvansiyonları azaltmak daha iyi bir cesaret gösterisi olurdu.”

Pazartesi günleri yayımlanan Der Spiegel dergisi ise koalisyon sözleşmesine atılan başlığı, bir roman başlığına benzetiyor. Yazıda, iki partinin sanıldığından çok daha fazla ortak noktası olduğunu keşfettiği kaydediliyor. “Neue Osnabrücker Zeitung”un yorumu ise şöyle:

“Koalsiyon oratkları işe büyük eksikliklerle başlıyor. Bu, Büyük Koalisyon için eksi bir not. Koalisyonun adı büyük, ama hükümeti oluşturacak partilerin ortak noktası pek az. Neticede, bu partiler ortak noktalarının çokluğundan değil, yeterli oy alamadıkları için bu birliği oluşturuyor.”

“Süddeutsche Zeitung” gazetesi, yeni koalisyonun programını irdelediği yazısının dış ilişkiler bölümünde Türkiye’nin AB üyeliğine değiniyor. Yazıya göre, koalisyon ortakları “Birlik yeni üye alma kapasitesini aşar ya da Ankara koşulları tam olarak yerine getiremez ise var olan imtiyazlı ilişkinin geliştirileceği” şeklindeki bir ifade üzerinde anlaştı.

Rus gazetesi “Kommersant” ise koalisyon sözleşmesinde, Rusya’ya yönelik ses tonun Schröder hükümetine oranla bir nebze sertleştiği yazıyor. İngiliz gazetesi “Financial Times”ın Almanya ile ilgili haberinde de “Merkel ruhunu sattı” başlığını taşıyor. Yorum şöyle:

“Koalisyon sözleşmesinde öngörülen ne Katma Değer Vergisi arttırımı ne de zenginlere yönelik ek gelir vergisi, gerçek anlamda bir reform. Beş yıldır ekonomik durgunluk yaşayan bir ülkede ekonomi politikası olarak daha kötü bir kombinasyon düşünülemezdi.”

Berlin’de yayımlanan “Die Tageszeitung’”un yorumuna göz atıyoruz:

“Koalisyon sözleşmesinde hem gelecekten endişe duyanlar hem de şimdiye kadar geleceğe ilişkin korku beslemeyenlerin yükü artıyor. Zenginler sembolik bir kurban vermek zorunda… Ama sözleşmenin ne hepten yerin dibine batırılacak ne de alkışlanacak kadar basit olmadığını söylemek gerek.”

“Stuttgarter Nachrichten” gazetesi de sözleşmede, fedaral sistemin reforme edilmesi gibi somut ilerlemeleri överek sağlık sistemi reformunun geri plana atılmasını eleştiriyor. “Die Welt” gazetesinde ise “Vergi artışı getiren yeni koalisyon sözleşmesi, vergi kaçırma vakalarını arttıracak, kayıt dışı ekonomiyi güçlendirecek ve daha çok firmanın başka ülkelere gitmesine neden olacak” deniyor.

“Die Welt” gazetesinde, Türkiye ile ilgili bir analiz haber de yer alıyor. Boris Kalnoky imzalı yazıda, Şemdinli’deki olaylar konu ediliyor. Gazete, olaya jandarmaya bağlı terörle mücadele biriminin karıştığı iddiası üzerinde duruyor. Yazıda, “Türk medyasına göre sorgulanan iki JİTEM üyesi henüz sorumluluk üstlenmedi, Kürt medyasına göre ise olayla bağlantıları olduğunu kabul etti” deniyor.

“Süddeutsche Zeitung” gazetesi ise Fransa’nın banliyölerinde yaşanan olayları analiz ettiği yazısında, “Benzer olaylar Almanya’da Türkler’in yaşadığı yerlerde de olabilir mi” sorusuna yanıt arıyor. Yazıda, Paris yönetiminin yabancıların uyumu konusunda henüz Berlin’in başaramadığı çok sayıda adımı attığına dikkat çekiliyor. Bunlara, Ayrımcılıkla Mücadele Yasası’nın kabulü ve kabinedeki Cezayir kökenli bir bakan örnek gösteriliyor. Ayrıca Fransa’daki yabancıların, Almanya’dakilerin aksine dil problemi olmadığı belirtiliyor. Fransa ve Almanya’daki göçmen gençler arasındaki benzerlik ise alt sosyal tabakaya dahil olması ve gelecek perspektifinin bulunmaması şeklinde özetleniyor.

Aynı gazetede yer alan Essen’deki Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfı Başkanı Faruk Şen imzalı yazıda ise Fransa’nın aksine Almanya’da göçmen çevreleri ile, yetersiz de olsa, iletişime geçme çabası olduğu vurgulanıyor. Gazete, Alman Meclisi’nde 5 Türk kökenli bulunurken, Fransa’da sadece bir yabancı kökenli milletvekili olduğuna da dikkat çekiyor.

İsviçre gazetesi “Basler Zeitung”un yorumu da Fransa ile ilgili:

“Fransız medyası, banliyölere daha önce hiç bu kadar ilgi göstermemişti. Genç isyancıların yanına kalan tek kar bu. Öfkeli gençler, Fransız halkının dikkatini zorla yaşadıkları koşullara çekti.“

Alman gazetelerinde bunun yanı sıra, ABD Başkanı Bush’un Gaziler Günü’nde Demokrat Parti’ye yüklenerek Irak Savaşı’nı savunması, gelecek yıl yapılacak Kongre seçimleri için propaganda etkinliklerini başlattığı şeklinde yorumlanıyor. “Süddeutsche Zeitung”da yer alan bir yorumda ise İsrail İşçi Partisi’nin yeni lideri Amir Peretz’in selefi Şimon Peres’in aksine Başbakan Ariel Şaron’a yönelik sert bir politika izlemeyi yeğlediği yazıyor.