1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

15.05.2006 - Alman basınından özetler...

Ajanslar15 Mayıs 2006
https://p.dw.com/p/AbmT

Alman basınına bugün, Sosyal Demokrat Parti’nin yeni genel başkanının seçilmesi, Alman dış istihbarat servisi BND’nin adının karıştığı skandal ve Viyana’da sona eren AB-Latin Amerika Liderleri Zirvesi konuları damgasını vuruyor.

İlk yorumumuz, Alman sosyal Demokrat Parti’nin olağanüstü kurultayına ilişkin. Angela Merkel’in başbakanlığındaki büyük koalisyonun ortağı Sosyal Demokrat Parti, dün Berlin’de düzenlenen olağanüstü parti kurultayında Rheinland-Pfalz Eyaleti Başbakanı Kurt Beck’i yeni genel başkanı seçti. Konu Hamburg’da yayımlanan Bild gazetesinde şöyle değerlendiriliyor: “ Sosyal Demokratlar köklerine geri dönüyor. K.Beck ile birlikte Sosyal Demokrat Parti’nin zirvesine Almanya’nın batısından, Katolik bir siyasetçi orturdu. Üstelik Beck politikanın da ağır toplarından. Yeni genel başkanın bir özelliği de normal vatandaşı ve onun yaşamını uzaktan, duyarak değil bizzat tanıması. Sonra Beck, icraatların adamı. Beck’in sosyal Demokrat Parti genel başkanlığına gelmesiyle Başbakan Angela Merkel’in işi kolaylaşacak, çünkü Beck politik tecrübesi Merrkel’den daha fazla olan profesyönel bir siyaset adamı. Ancak Merkel, Beck’in nihayi amacının Sosyal Demokratları Hristiyan Birlikle yürüttükleri koalisyondan başarılı bir biçimde kurtararak zirveye taşımak olduğunu da biliyor.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi ise, Rheinland-Pfalz Eyaleti Başbakanı Beck’in sosyal Demokrat Parti genel başkanlığına seçilmesiyle Başbakan Yardımcısı Ssyal Demokrat Franz Müntefering’in konumunun zayıfladığına işaret ediyor. “Dün Berlin’deki olağanüstü kurultayla Kurt Beck tüm gücü eline aldı. Normalde Almanya’daki koalisyonlarda başbakan yardımcılığı görevine, koalisyonun en güçlü 2. politikacısı sahip olur. Kurt Beck’in Genel Başkan seçilmesiyle Başbakan Franz Müntefering’in sahip olduğu pozisyonun içi boşalmış oldu. Müntefering başkanla ya da bakanlarla aynı masada oturuyor olabilir, ancak büyük koalisyonun ortağı Hristiyan Birlik Partililer kendilerine Kurt beck’e ayarladılar bile.”

Alman dış istihbarat servisi BND’nin Irak’taki faaliyetleriyle ilgili meclis soruşturması sürerken teşkilatın adı bir skandala daha karıştı. Alman Süddeutsche Zeitung gazetesi, önceki günkü baskısında, Alman Dış İstihbarat Servisi BND’nin faaliyetleriyle ilgili derlenen gizli bir rapordan bölümler yayınladı. Raporda, Alman dış istihbarat servisi BND’nin adının karıştığı, geçmişteki ve mevcut skandallarla ilgili bilgi toplamaya çalışan çok sayıda gazeteci hakkında casusluk faaliyeti yürütüldüğü belirtildi.

Haftalık Focus dergisi de, meslektaşları hakkında dış istihbarat servisi BND’ye bilgi veren üç casus gazetecinin ismini açıkladı. Derginin haberine göre, BND’nin eski Başkanı Hansjörg Geiger, 1996 yılının Aralık ayında yapılan bir toplantıda gazetecilerden meslektaşları hakkında bilgi vermeleri yönündeki operasyonu onayladı. Düsseldorf’ta yayımlanan “Handelsblatt” gazetesi, Alman ve Amerikan gizli servislerinin yasa dışı faaliyetlerinin, batılı demokrasilerdeki değerlerin ne kadar aşağı kaydığına örnek olduğunu yazıyor. Yorum şöyle devam ediyor: “ Almanya’daki BND ve ABD’deki telefon dinleme skandalları demokratik kriterlerin ne kadar zayıfladığını gösteriyor. Gizli servisler, uluslararası terörle mücadelede vatandaşların özlük haklarını çiğnemekten çekinmemiş. Amaçları artan politik cepheden gelen baskılara karşılık hızlı bilgi toplamak. Şimdi sıra yine politikacılarda. Politikacılar şimdi de gizli servislerine demokratik bir sistemde sınırın nerede olduğunu göstermeli.”

Mühin’de yayımlanan Süddeutsche Zeitung ise Alman Dış İstihbarat Servisi BND’nin kendisiyle ilgili bilgi toplayan gazeteciler hakkında casusluk yaptırmasını basın özgürlüğünün ayaklar altına alınması olarak değerlendiriyor. “ Almanya’da basın özgürlüğüne ilişkin en belirleyici karar, 1966 yılındaki haftalık “der Spiegel” dergisiyle ilgili olanıdır. Federal Yargıtay o zama açıkladığı kararında devletin yaptırım gücünün de sınırları olduğunu açıkça ortaya koymuştu. Kararda, devletten bağımsız olan, sansüre uğramamış basın yayın faaliyetleri demokrasinin en temel öğelerinden biridir” denilmişti. 1962 yılında haftalık Der Spiegel dergisinin yazı işlerinin basılması ve editörlerinin gözaltına alınması olayından bu yana Almanya’da basın yayın özgürlüğü hiç bu kadar bilinçli ve umursamaz biçimde çiğnenmemişti.”

Basın özetlerimizde son olarak Viyana’da düzenlenen AB-Latin Amerika Liderler Zirvesi'ne ilişkin bir yorumu aktarıyoruz. Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesindeki Josef Oehrlein imzalı yorum’da Viyana’daki zirvenin Latin Amerika ülkelerinin kendi arasında ne kadar çatıştıklarını ortaya koyduğuna dikkat çekiliyor. Yorumun devamında şu satırları okuyoruz: “ Latin Amerika ve Karayip ülkeleri birbirilerine öyle güvensiz ki, nasıl davranacakları konusunda ortak kurallar bile koyamıyorlar. Buna en iyi örnek de Bolivya lideri Evo Morales. Morales Brazilya’nın en önde gelen petrol şirketi Petrobas’ın ülkesindeki tesislerine ordunun el koymasını emrediyor. Oysa Brezilya Devlet Başkanı Lula de Silva Morales’in en büyyük destekçilerinden biri. Viyana’daki zirvede liderlerin birlik ve dayanışma sözlerine rağmen Güney Amerika’da sadece parçalanan ittifaklar ve gittikçe birbirinden uzaklaşan devletler var. AB de sadece Amerika gibi “parçala ve yönet” takdiği uygulayabilir.”