1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

15.06.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Çelik Akpınar15 Haziran 2005
https://p.dw.com/p/AbqG

Alman ve diğer Avrupa basınında, yarın başlayacak olan AB Zirvesi öncesinde genişleme ve mali sorunlarına haber ve değerlendirmeler ağırlıkta. Ayrıca Almanya’da kök hücre tartışmaları ve pop yıldızı Michael Jackson hakkında verilen beraat kararı dikkat çeken diğer konular.

Düsseldorf’ta yayımlanan Handelsblatt gazetesi, ABD-Avrupa ilişkilerini mercek altına yatırdığı yorumunda, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chriac’ın başına çektiği, Avrupa’yı ABD karşısında denge unsuru yapma düşüncesinin hayal olarak kaldığını ileri sürüyor. Yorum şöyle devam ediyor:

“Avrupa’yı 2010 yılına kadar dünyanın en rekabetçi ekonomik bölgesi haline getirmeyi hedefleyen Lizbon Anlaşması’nın bu hedeften çok uzak olduğu görülüyor. Amerikalılar, Avrupa’yı siyaseten zayıf konumdaki bir ortak olarak ve gücü kabına sığmayan bir rakip olarak da görmek istemiyorlar. Washington’un asıl endişesi, AB’nin önümüzdeki yıllarda içe dönük tartışmalarla zaman geçirme eğilimi. Bu durumda, küreselleşmenin yükünün büyük bölümünü Avrupa ile paylaşamayacağı yönünde Beyaz Saray’dan şikayetler duyuluyor.”

Süddeutsche Zeitung gazetesi ise AB’nin genişlemesinin sınırlandırılması tartışmalarıyla ilgili “Sınırsız Oyun” başlıklı yorumu dikkat çekiyor. Değerlendirmede özetle şu satırları okuyoruz:

“Avrupalı politikacılar, AB’nin genişleme sürecinin devamından yana görüş belirtiyorlar. Romanya, Bulgaristan ve Hırvatistan’ın üyeliğinin önünde bir engel görülmüyor. Asya’nın bir bölümünün AB’ye dahil olmaya başlaması anlamına gelecek olan Türkiye ile 3 Ekim'de başlanacak müzakerelere ilişkin olarak da politikacılardan herhangi bir itiraz gelmiyor. Halbuki, AB’nin genişleme politikalarında değişiklik yapılması için düğmeye çoktan basılmış durumda. Çünkü rüzgarların yönü değişti. Fransa ve Hollanda’da yapılan referandumlarda halk, ‘sınırsız oyuna’ karşı çıkarak, AB’nin sonsuza kadar genişleyemeyeceği yönünde oy kullandı. Ve bu son yoklamalar, politikacılarda hemen etkisini göstermeye başladı bile. Perşembe ve Cuma günleri yapılacak AB Zirvesi’ne katılmaya hazırlanan devlet ve hükümet başkanları, genişleme konusunda ettikleri eski yeminlerini, cazip bir biçimde yeniden paketleyerek satmaya artık pek cesaret edemiyorlar. Çünkü onlar da artık AB’nin genişleme politikalarında değişiklik yapılması zamanı geldiğini kavramış durumdalar. Sadece ne zaman ve nasıl? İşte bu soruyu siyasiler yine zamana bırakıyorlar.”

Fransız ekonomi gazetesi La Tribune, zirvesi öncesinde AB’nin İngiltere’ye uzun yıllardan beri uyguladığı bütçe katkı payı indirimine ve tarım ürünleri sübvansiyonlarına değiniyor. Yorum şöyle devam ediyor:

“Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ile İngiltere Başbakanı Tony Blair, dışarıya karşı tutumlarını sonuna kadar savundukları izlenimi verseler de, aslında 60’lı yıllarda başlatılan tarım politikaları ve ‘İngiliz indirimi’ gibi yöntemlerin eskimiş olduğunun farkındalar. Bir vakte kadar bu durum değişecek. Ama Fransa ve İngiltere, o vaktin uzun sürmesinden yanalar. Chirac, siyasi kurnazlıklarla zaman öldürmeyi deniyor. Çünkü kariyerinin ana direğini oluşturan Fransız tarım işçilerinin homurdanmasını hiç mi hiç istemiyor. Tony Blair için de aynı şeyler söylenebilir: Birliğin bütçesine İngiltere’nin katkı payında indirim uygulamasını, yani ‘İngiliz indirimi’ne devam edilmesini Blair da ulusal onur meselesi yaparak savunuyor.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi ise Almanya’daki kök hücre tartışmalarına değiniyor. Gazetede yer alan değerlendirmede, Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’in kök hücre araştırmalarının liberalleştirilmesi talebine ilişkin olarak şu görüşler aktarılıyor:

“Schröder’in hatası, kendini her konuda yeniden karar alma zorunluluğunda hissetmesi. Ölüm cezası ya da embriyonların korunması gibi temel konularda yeni karar alınmasına gerek yok, aksi takdirde konunun temelli kalmaz. Son dönemde Koreli bilim adamlarının, Alzheimer hastalarının ya da felçlilerin tedavisinde bir umut ışığı doğana kadar embriyon araştırmalarına devam edeceklerini açıklamaları da Schröder’in talebi için geçerli bir gerekçe oluşturmuyor. Elbette bu araştırmalarda başarı sağlanır ve bir gün, bu konuda bu ülkelerden ilaç ve tedavi yöntemlerinin Avrupa’ya ithali gündeme gelirse, işte o zaman bu konuda karar verme durumunda olan yasama organıdır, Schröder değil.”

Hem Alman basınında hem de dış basında pop müziğinin kralı Michael Jackson’ın beraatine ilişkin manşet ve yorumlar bugün de ağırlıkla yer alıyor. Basın özetlerinde, bu konuya Rus İzvestiya gazetisinin bir yorumuyla değiniyoruz:

“Michael Jackson beraat ettirilmiş olsa da, bu sonuç ile şanına şan katmış olmuyor. İmajı yıkılmış, kariyeri duraksamakta, sağlık sorunları yaşadığı da gün ışığına çıkmakta. Duruşmalar sırasında Jackson’ın 270 milyon dolar borca girdiği belirtiliyor. Söylentilere bakılacak olursa, Michael Jackson ‘Neverland’ çiftliğini satacak, bir dünya turnesine çıkıp biraz para toplayacak, bu parayı da Avrupa’ya ya da Afrika’ya yerleşmek üzere kullanacak.”