1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

15.12.2006 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Seda Serdar15 Aralık 2006
https://p.dw.com/p/Abk0

Alman basınında bugün Brüksel’deki AB Zirvesi’ne ve Lübnan kökenli Alman vatandaşı Halid El Masri olayını aydınlığa kavuşturmaya çalışan araştırmalar ve o dönemdeki Alman hükümetinin tutumu hakkındaki yorumlar dikkat çekiyor.

Brüksel’deki AB zirvesiyle ilgili Süddeutsche Zeitung şunları yazıyor:

“Avrupa Birliği daha kaç ülkeyi alabilir ve hangi şartlar altında? Birliğe üye olmak isteyen ülkelerin duymak istemediği bu tartışma bastırılmaya çalışılıyor. Romanya ve Bulgaristan, klübe üyeler tarafından çok istekli bir şekilde kabul edilmiyor, çünkü bu ülkeler çok fakir ve yolsuzluk tehlikesi ise yüksek. Avrupa Birliği yeni bir anayasayı hayata geçirene kadar, kesinlikle yeni üyelere kapılarını açmamalı. Bu hem ekonomik hem de siyasi bakımdan önemli. Bu, Batı Balkanlar ve Türkiye için geçerli. En azından bu adaylar için Birlik’in yeni kurallar oluşturması ve çok fazla ulusal bağımsızlığa hareket alanı sağlayan anayasa taslağını değiştirmesi gerekiyor. Sınırsız bir genişleme süreci, Avrupa Birliği’nin siyasi bir birlik içermeyen sadece bir serbest ticaret alanı olmasına sebep olacak. Bu aslında İngiliz - Amerikan modeli: Avrupa Birliği, entegrasyona gidilmeden mümkün olduğunca çok ülke arasıda bağlantı kurmuş oluyor. Bu özünde başarısızlığı yansıtan bir model.”

Handelsblatt gazetesi ise şu yoruma yer veriyor:

“Avrupa’nın Balkanlara ve Doğu Avrupa’ya doğru olan genişlemesi yavaşlıyor, en azından söylenen bu. Türkiye konusu şüpheli özverilerle bir şekilde halledilmiş oldu. Anayasa konusu ise bir kez daha beklemeye alınacak. Tüm dikkatlerin Angela Merkel’e çevrilmiş olmasına şaşmamak lazım, çünkü Avrupa Birliği’nde bir hareketlenme olması durumunda bunu yönlendirmesi gerek kişi Başbakan Merkel olacak. Ancak esas soru, böyle bir canlılık nasıl gelebilir? Çünkü büyük koalisyon nedeniyle Merkel’in eli kolu bağlı. Bir zamanlar Helmut Kohl döneminde olduğu gibi rahat hareket edemeyecek. Diğer yandan da bazı konularda Başbakan zaten kendisi frene basıyor.”

Bamberg’den Fränkischer Tag gazetesi ise şunları yazıyor:

“Türkiye konusu ve Anayasa Antlaşması sorusu aslında özünde birbiriyle çok yakından alakalı. İkisinde de sonuçta aynı noktaya varılıyor: Nasıl bir Avrupa olmalı? Avrupa Birliği’nin kurumlarını ve vatandaşlarını çok zorlamadan genişleme nereye kadar ilerleyebilir? Bir yaklaşıma göre, yeni üyelerin alımından önce Avrupa’nın derinleşmesi gerekiyor. Ancak buna muhalif olan grup her tarz derinleşme girişimine karşı çıkıyor. Bir yandan büyük bir serberst ticaret alanı isteniyor, diğer yandan da uluslarüstü kurumsal bir yapılanmanın gerçekleşmesine engel olan ulusal ayrıcalıklardan vazgeçilmek istenmiyor.”

Halid El Masri’nin kaçırılması olayına ilişkin meclis araştırma komisyonuna eski Dışişleri Bakanı Joschka Fischer ve şimdiki Dışişleri Bakanı Frank – Walter Steinmeier’in ifade vermesi konusunda Kölner Stadt-Anzeiger şunları yazıyor:

“Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier ve ondan önce bu görevde olan Joschka Fischer’ın açıklamaları inandırıcı. Belli ki her iki siyasetçinin de Lübnan kökenli Alman vatandaşı Halid El Masri’nin kaçırılmasından, ancak kendisinin serbest bırakılmasından sonra haberi olmuş. Fakat bu durum onları suçsuz kılmıyor. Bu skandalın aydınlatılması için Amerikan hükümeti ile yapılan görüşmelerde, kırmızı-yeşil hükümet, bir fare kader mücadeleciydi. En kötüsü ise Amerika’nın bunu tekrarlamaması için herhangi bir uyarı yapılmadı. Bu korkaklığın ve inanılmaz derecede zayıf bir karakterin kanıtı.”