1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

15.12.2009 - Avrupa basınından özetler

15 Aralık 2009

Kopenhag'daki iklim konferansı, İtalya Başbakanı Berlusconi'ye yapılan saldırı İngiltere'nin Irak politikası, bugünkü Avrupa basınında öne çıkan başlıca yorum konuları.

https://p.dw.com/p/L2vQ

Avrupa gazetelerinden derlediğimiz basın özetlerine Kopenhag’daki dünya iklim konferansını konu alan yorumlarla başlıyoruz. Fakir ülkelerin taleplerini kabul ettirdiğini vurgulayan de Volkskrant adlı Hollanda gazetesinin yorumu şöyle:

“Zengin ve fakir ülkeler arasındaki ezelî anlaşmazlık yeniden nüksetti. Afrika’nın kalkınma halindeki ülkeleri, 'zengin ülkeler karbondioksit emisyonuyla ilgili bağlayıcı hedef koymadıkları takdirde konferansı terk etme' tehdidinde bulundular. Afrika ülkeleri, iklimin korunması için atacakları adımları bu şartla açıklayacaklarını duyurdular. Kyoto Protokolü’nün akıbeti, anlaşmazlığın odak noktası oldu. Fakir ülkeler, kendilerine yükümlülük getirmediği için Kyoto Protokolü'nün uzatılmasına razılar. Klasik sanayi ülkeleri ise, Çin gibi kalkınmışlığın eşiğindeki ülkelere de yükümlülük getiren yeni bir anlaşma hazırlanmasını istiyor. Afrika’dan gelen tehdit, kalkınma halindeki ülkelerin artan özgüvenini göstermekteydi ve sonunda başarılı da oldu. Kyoto Protokolü’nün uzatılması konferans gündemine alındı.”

Sol liberal İngiliz gazetesi The Guardian, Kopenhag’daki dünya iklim zirvesinin küresel etkilerine şu satırlarla değiniyor:

“Konferansın tek gündemi iklim değişikliği değil. Kopenhag’da insanlığın yeniden tarifinin kavgası veriliyor. Sınırlarını sürekli zorlamaya alışık olan bir tür için hiç de kolay bir iş değil. Ama insanoğlunun hayatta kalması da sınırlarımızı aşmadan yaşamamız gerektiğini idrak etmemize bağlı. Bu zirvenin ön şartı, kahramanlık döneminin geride bırakılmasıdır. Artık teveccüh çağındayız. Alçakgönüllü olmadan yaşayamayız.”

İklim konferansını konu alan bu yorum da Fransız La Presse de la Manche gazetesinde yayınlandı:

“Kopenhag buluşmasının başarısızlığa uğrama tehlikesi sadece devletlerin sorumsuzca egoistlik göstermesinden değil ama aynı zamanda bağnaz çevrecilerin olağanüstü baskısından da kaynaklanıyor. İlerleme kaydetmeyip her türlü uzlaşmayı engellemenin en iyi yolu bu. Radikal çevrecilik, hiçbir uzlaşmayı yeterli bulmayacaktır. Ama önemli olan, varılan anlaşmaların etkisini göstermeye başlaması ve sera etkisinin frenlenmesidir. Bunu, daha fazla ilerleme kaydedilmesini sağlayacak yeni zirveler izleyecektir.”

Torino’da yayımlanan liberal İtalyan gazetesi La Stampa, Başbakan Silvio Berlusconi’nin saldırıya uğramasını ele aldığı yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

“Silvio Berlusconi’ye fizikî şiddet kullanılması, siyasi senaryoyu değiştirmişe benziyor. Düne kadar kimsenin hayal edemeyeceği mucizevî şeyler oluyor. Berlusconi, en çok eleştirildiği meclis başkanı Gianfranco Fini ile iki göz iki çeşme kucaklaşıyor. Muhalefet lideri Pierluigi Bersani, geçmiş olsuna gelerek elini sıkıyor. Boşanma davası açan eşi, Berlusconi’nin doktorlarını arayarak yaralı başbakan hakkında bilgi alıyor. Siyasi iklimin son derece kritik olduğu mesajı İtalyan siyaset sahnesine ulaşmışa benziyor. Umalım etkisi başbakan hasta yatağından kalktıktan sonra da devam etsin.”

Varşova’da yayımlanan Rzeczpospolita adlı Polonya gazetesi ise Berlusconi’nin sol kampanyanın kurbanı olduğunu öne sürüyor:

“Facebook’daki ‘Berlusconi’yi öldürülelim’ sayfası popülarite rekorları kırmıştı. İnternet kullanıcıları, bu sitede Berlusconi’yi kiralık katile öldürtmek için para toplamayı öneriyordu. İtalya’nın solcu sanatçıları sağcı politikacılarla alay etmeyi çok severler. Ama sevmedikleri politikacıları öldürtme çağrısında bulunmakla ‘sanatçı özgürlüğünün’ sınırlarını aşmış oldular. Böyle kötü şakalar çok kötü sonuçlar doğurabilir. Sanatçılar ve internet şaklabanları marifetleriyle gerçek hayat arasında bağlantı kursalar iyi olur. Radikal sağcılığa hep büyük tepki veren sol, kendi hatalarının bilincine varmalıdır.”

Sıra Fransız gazetelerinden Le Monde'nin yorumunda. ‘Blair’in günah çıkarışı’ başlıklı yorumda, eski İngiltere Başbakanı’nın, ‘Irak’a her halükarda savaş açardım’, şeklindeki sözleri ele alınıyor:

“Bağdat’ın elinde kitle imha silahı olmuş, olmamış fark etmez. İngiltere, 2003 yılının Mart ayında Amerikalılarla birlikte Irak’ı işgal etmeye mecburdu. Tony Blair’in Pazar günü BBC’ye söylemek istediği buydu. Oysa 1997 – 2007 yılları arasında başbakanlık yapan Tony Blair, parlamentoya ve kamuoyuna, kitle imha silahları bulundurduğu için Irak ile savaşmak zorunda olduklarını anlatıyordu. Hatta Blair, Saddam yönetiminin bu silahları 45 dakika zarfında devreye sokabileceğini de iddia etmişti. Peki şimdi neden günah çıkarıyor? Araştırma komisyonunda bilgisine başvurulana kadar bekleyebilirdi. Herhalde komisyondan önce davranıp inisiyatifi ele almak istiyor. Çünkü komisyonun araştırmalarına göre, Tony Blair, savaştan on bir ay önce Teksas’taki çiftliğinde ziyaret ettiği Başkan Bush’a Irak savaşı için askerî destek sözü vermişti.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Ahmet Günaltay

Editör: Murat Çelikkafa