1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 1612 Presseschau 1

Nihat Halici16 Aralık 2010

Bugünkü Alman gazetelerinin ağırlıklı konularını, Avrupa Birliği liderler zirvesi ile Almanya'da Bakanlar Kurulu’nun zorunlu askerliğe önümüzdeki yıl ara verilmesini karara bağlaması konuları meydana getiriyor.

https://p.dw.com/p/Qcri

Bugün başlayacak ve iki gün sürecek olan AB liderler zirvesinin en önemli ve tartışmalı gündem maddesi, Euro Bölgesi’nde kalıcı bir istikrar mekanizması oluşturulması için ortaya atılan ortak euro tahvili çıkarma önerisi. Alman hükümeti dün yaptığı açıklamada, bu öneriye karşı olduğunu duyurdu. Nürnberger Nachrichten konuyu şöyle yorumluyor:

„Başbakan Merkel Euro için giderek daha fazla risk faktörü haline geliyor. Eğer Lüksemburg Başbakanı Juncker gibi bu konuda ikna olmuş Avrupalılar Alman hükümetini bu güncel tartışmada basit düşünüp, Avrupa karşıtı bir tavır sergilemekle suçluyorsa, o zaman bu bir alarm sinyalidir. Ayrıca bu durum, Almanya’nın imajının AB içinde nasıl dramatik biçimde zarar gördüğünü de gösteriyor.“

Düsseldorf'dan Rheinische Post aynı konuyla ilgili yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

„Avrupa'da refah böyle daha uzun süre kredilerle finanse edilemez. Bunun yerine ortak para biriminin mümkün olduğunca çabuk sağlam kurallara, ortak para birimine duyulacak güveni sağlamlaştıracak bir kriz mekanizmasına ve özel alacaklıların yatırım riskine daha fazla katılmalarına ihtiyaç var. Bunlar bütün taraflarca benimsenmez ve uygulanmazsa, Brüksel zirvesi başarısızlığa uğrar. Başbakan Merkel çetin bir mücadele verecek.“

Münih’te yayımlanan Süddeutsche Zeitung, ‚Merkel’in denge oyunu’ başlıklı yorumunda, Merkel’in hem AB, hem de iç politikada yaşadığı zorluğu mercek altına alıyor:

„Bir Alman Başbakanı Avrupa’da iki rolü birleştirebilmeli. Almanya’nın çıkarlarını gözetmeli ancak bunu yaparken egoist görünmemeli. Eski Başbakan Helmut Kohl, iki Almanya’nın birleşme sürecinde bunu çok parlak biçimde yapmayı başardı. Ancak Euro krizinden bu yana Merkel bu dengeyi sağlamayı başaramadı. Merkel ve koalisyondaki diğer politikacılar iyi, dayanışma içinde, dostane ve kararlı Avrupalı olma ve bu yönde hareket etme doğrultusunda epey çaba harcadı. Ancak buna rağmen dile getirdikleri tezlerde Alman kimlikleri çok baskın biçimde ön plana çıktı. Başbakan Merkel’in bu tavrı değişmeyecek ve birçok Avrupalı komşu da Almanları hiç olmadığı kadar inatçı ve bildiğini okuyan bir ülke olarak görecek, hissedecektir. Bunun iki önemli nedeni var. İlki Merkel bugüne kadar komşuları ikna edecek, doğru anlatma ve ifade tarzını bulamadı, ikincisi ise bazı koalisyon politikacılarının izlenen yoldan sapmasından korkması. Yunanistan krizinden beri Hrıstiyan Demokrat Birlik partili bazı politikacılar dayanışmadan giderek uzaklaşmaya başladılar. Hrıstiyan Sosyal Birlik partisi Genel Sekreteri Almanya’nın çıkarlarının satılığa çıkarılmaması uyarısında bulunuyor. Bazı muhafazakar eyalet başbakanları borçlanan ülkelere yardımda bulunulmasına itiraz ediyorlar. Merkel ise bunlara sert biçimde yanıt veriyor. Bu ilk bakışta anlaşılır bir tepki, ancak ikinci kez düşünüldüğünde tehlikeli. Bu tavır, bir Avrupa partisi olan Hrıstiyan Demokrat Birlik’e daha fazla zarar verebilecek olan Euro karşıtı havayı körüklüyor.“

Bugünkü gazetelerde yer bulan bir başka konu ise Almanya Bakanlar Kurulu’nun zorunlu askerlik hizmetine önümüzdeki yılın Temmuz ayından itibaren ara verilmesini onaylaması. Westdeutsche Allgemeine Zeitung'un yorumu şöyle:

„Almanya’nın önümüzdeki süreçte, iyi eğitimli askerlerden oluşacak bir profesyonel orduya ihtiyacı olduğu bir gerçek. Böylesine eğitimli askerlere ihtiyaç var, çünkü dünya genelinde, kriz bölgelerindeki tehlikeli misyonlar sadece Almanya’da altı ay eğitim gören askerler tarafından yerine getirelemez.“

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topcu

Editör: Ahmet Günaltay