1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

17.01.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Çelik Akpınar17 Ocak 2005
https://p.dw.com/p/Abrw

Alman ve diğer Avrupa basınında bugün Amerikalı onbaşı Charles Graner’in Ebu Gureyb Cezaevi’nde işkence yapması nedeniyle 10 yıl hapse mahkum edilmesi ve Almanya’da yeniden ortaya çıkan dioksin maddesi ve suçluların yakalanması için DNA bilgi bankasının oluşturulması konuları göze çarpıyor.

Süddeutsche Zeitung gazetesi, Ebu Gureyb Cezaevi’nde işkence yaptığı belirlenen Amerikalı asker Charles Graner hakkında ABD’nin Teksas Eyaleti’ndeki bir askeri mahkemenin verdiği hapis cezasının doğru ve hak edilmiş bir karar olduğunu vurguluyor. Ancak sadece bu tür kararlarla Irak’ta adaletin yerini bulmayacağına da dikkat çekiyor. Yorum özetle şöyle devam ediyor:

“Kimse Ebu Gureyb’teki işkence uygulamalarının, sadece orada görev yapan askerlerin sorumluluğunda yapıldığına inanmıyor. ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, bu skandalın bir an önce gündemden kalkmasını arzuluyor, ama Amerikan askerlerini işkence yapmaya iten böyle bir ortamın oluşmasının sorumluluğunu asıl kimler, hangi makamlar taşıyor? Askerlerin komutanları mı, Savunma Bakanı mı, yoksa Beyaz Saray mı? Askeri mahkeme bu sorulara yanıt veremez. Zaten demokratik bir biçimde seçilen bir yönetimin hesap verme zorunluluğunda olduğu tek mercii de seçmendir. Bu anlamda George Bush’un başkanlık görevini bir dönem daha uzatan seçmenin gözünde bu yönetim aklanmıştır. Seçmenin bu kararından olsa olsa delil yetersizliğinden beraat anlamı çıkartılabilir.“

Nürnberger Nachrichten gazetesi, işkence sanığına verilen kararı farklı açıdan ele aldığı yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

„11 Eylül saldırılardan sonra ABD’de ulusal histeri başgöstermiş, Başkan’ın da terörizme savaş ilan etmesinden sonra, ’terörle mücadelede her yol mübahtır’ anlayışının hakim olduğu bir atmosfer yaratılmıştır. Bir - iki işkenceciyi ibret olsun diye yargılamakla, bu gerçekler görmezden gelinemez. Amerikalılar’ın „Gulag“’ı konumundaki Guantanamo’dan Afganistan’a, oradan Ebu Gureyb’e kadar birçok yerde Amerikan yönetiminin ulusal ve uluslararası hukuk kurallarını güvenlik ilkesine kurban eden bir sistemi yerleştirmeye çalıştığı gözlenmektedir.“

Magdeburger Volksstimme adlı gazete ise Ebu Gureyb’teki görüntüleri Irak halkının unutmasının mümkün olmadığını belirtiyor, ancak aşırı görüşte olmayan ve sukünet içinde yaşam özleyen milyonlarca Iraklı için Amerikalı asker Graner hakkında verilen kararın ahlaki bir tazminat gibi anlaşılacağına dikkat çekiyor ve yorumuna şöyle devam ediyor:

„Amerikan askeri mahkemesinin kararı, emirleri yerine getirme baskısı altında haraket edildiği gibi gerekçelerle hiç bir zaman sadizmin haklı çıkartılamayacağını da sergilemiş oldu. Mahkemenin bu kararıyla, Irak’ta başlatılan askeri operasyonun, aslında başından bu yana geçerli olması gereken sınırları da çizilmiş oluyor.“

İsveçre basınından Basler Zeitung gazetesinin askeri mahkeme kararının başka bir sonucunu irdelediği yorumunda şu satırları okuyoruz:

„ABD’deki kimi muhafazakar yazarlar daha şimdiden, Cenevre Sözleşmesi’nin uluslararası cinayet şebekelerine uygulanamayacağını belirtiyorlar. Yeni Amerikan Adalet Bakanı Alberto Gonzales de bu görüşleri benimsiyor. Ancak dikkat: Burada işkence yasağı gibi temel bir hukuki anlayış törpülenmek isteniyor. Bu durumda da Graner gibi irili ufaklı birçok işkence uzmanı, bu alanda kazanacakları yeni özgürlükleri ufak ufak test etmeye başlayabilirler.“

Almanya’da geçen hafta ünlü bir modacının öldürülmesinden sonra, polisin cinayet zanlısına DNA verileri üzerinden ulaşması ve büyük bir başarı kaydetmesi üzerine, şimdi politikacılar DNA verilerinin merkezi bir bilgi bankasında toplanmasından yana görüş bildiriyorlar. Rhein Neckar Zeitung gazetesi bu konudaki yorumunda şu görüşleri savunuyor:

„Her vatandaşın, bu arada Almanya’ya her yeni gelen yabancının genetik parmak izinin alınması polisin işini yarı yarıya kolaylaştırır. Bu basit bir yöntem, ama her tür kontrole de olanak veren bir yöntem. Bu yüzden Anayasa Mahkemesi, DNA verilerine başvurulmasına ancak ağır cezai durumlarda izin vermişti. Kişiye ait bu bilgiler hem çok hassas, hem de kötü amaçlı kullanılmaya uygun. Eğer DNA verilerini emniyet daireleri kullanacaksa, o zaman bunları sigorta şirketleri ve ticari işletmeler de kullanbilir. O zaman da kimsenin işletmelere başvururken müracaat dilekçesi vermesine bile gerek kalmaz.“

Almanya’da açık arazilerde beslenen tavuklardan elde edilen yumurtalarda kansorejen özellik taşıyan dioksin maddesinin bulunması yetkilileri alarma geçirdi. Dioksin maddesinin, AB standartından 7 kat daha fazl oranda olduğu da saptandı. Maerkische Allgemeine Zeitung gazetesi, yetkililerin ve bu arada Tarım Bakanı Renate Künast’ın kümeslerde beslenen tavukların yumurtasının daha hijyenik ortamda elde edildiği yönündeki uyarılara uzun süre kulak asmadıklarına değinerek, açık arazide tavuk besleyen endüstri branşının şimdi imajını düzeltme sorunuyla karşı karşıya olduğunu vurguluyor. Kümeslerde hayvan yetiştirmeye başından beri karşı çıkan Yeşiller Partili Tarım Bakanı’nın ise şimdi başka politikaları hayata geçirmeye zorlanacağı belirtiliyor.