1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

17.02.2011 - Avrupa basınından özetler

17 Şubat 2011

Bugünkü Avrupa gazetelerinde Arap dünyasında ve İran’da yaşanan son gelişmeler ışığında Batının takınması gereken tavırla ile ilgili yorumlar göze çarpıyor.

https://p.dw.com/p/R1o3

Muhafazakar Fransız gazetesi Le Figaro, Tunus ve Mısır’daki isyan hareketlerinin dalga dalga yayılarak Yemen, Ürdün ve Cezayir’den sonra şimdi de Libya, Irak ve Bahreyn’e sıçradığını belirtiyor. Gazete, İran’da da muhalif gösterilerin yeniden alevlendiğini, Tahran’da olup bitenlerin tüm bölgenin geleceği açısından büyük önem taşıdığını vurguluyor. Yorum şöyle devam ediyor:

"İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney ile Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, aşırı bir zafer kazanmışlık edasıyla, ABD’nin ve İsrail’in yerinin olmadığı bir Ortadoğu döneminin başlamakta olduğunu son gelişmelerin gösterdiğini söylüyorlar. Oysa ki İran yönetiminin bizzat kendisi, birdenbire Mısır ve Tunus’daki gelişmelerden esinlenen İran’daki muhalif grupların protestolarının hedefi haline geldi. Oralardaki isyan hareketleri de gösterdi ki, hakka hukuka saygı göstermeyen rejimleri alaşağı etmek için illa ki mükemmel organize olmuş muhalefet gerekmiyor.”

İngiliz sol liberal Independent gazetesi ise yorumunda, Libya’da da protesto hareketlerinin başlaması kapsamında Batının Libya ile ilişkilerine değiniyor. Gazete, Tunus ve Mısır’daki devrim kıvılcımlarının tüm bölgede irili ufaklı ateşlere yol açtığını belirtiyor, ancak bu kıvılcımların nerede iktidarı ele geçirip, nerede rejimleri yıkıcağının ya da yıkamayacağının şimdiden belli olmadığına dikkat çekiyor ve Batının konumunu analiz ediyor:

"Mısır’da da açıkça tanık olduğumuz gibi bu gibi dev boyuttaki değişimler Batıyı ikilem içine düşürüyor. Burada Libya, Batı için en zorlu teste dönüşebilir. Son on yılın büyük bir bölümünde Libya Batının müttefiki olarak alkış aldı. Batılı hükümetler, Libya’nın da bölgenin diğer ülkeleri gibi özgürlüklerden fayda sağlayacağına güvenmeli."

Muhafazakar İspanyol gazetesi ABC de, İran’daki yeni protesto hareketi kapsamında yayınladığı yorumunda, Avrupa’nın İran konusundaki tavrını irdeliyor:

"ABD, İran’daki muhalif güçleri destekleme konusunda kararlı. Avrupa ise Ortadoğu’daki son gelişmelerden sonra bile ağırdan alıyor ve dini diktatörlük ile diyalog kanallarının açık kalmasının daha doğru olup olmayacağını sorguluyor. İran’da ise demokratik açılım yandaşları şu sıralarda yaşamlarını riske atıyorlar; gösteriler sırasında kurşunlanma ya da ölüm cezasına çarptırılma tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyorlar. Onlar, özgür dünyanın kararlı desteğini hak etmişlerdir. Ve onlar, sırf cellatlarının yüzü gülsün diye kendi kaderlerine terk edilmemelidir."

İsviçre’nin Basler Zeitung adlı gazetesi de Arap dünyasına ilişkin analizinde, İslam’ın, -Türkiye ve Endonezya örneğinde görüleceği gibi- demokratikleşmenin önünde engel oluşturmadığı görüşünü savunuyor:

"İlkel klişeler ötesinde Araplar dendiğinde akla hep radikal İslamcılar, teröristler ve selameti Avrupa’da arayan mülteci kitleleri geliyor. Arap kurtuluş hareketini 1979 yılında İran’daki ürkütücü deneyimlerle kıyaslamak yerine, neden 1989 yılında Doğu Avrupa halklarının demokrasi hareketi ile karşılaştırmıyoruz? Doğu Avrupa halklarının 20 yıldan bu yana geride bıraktıkları demokrasi yolu Araplara daha kapalı değil herhalde! İslam'ın, aynı Endonezya ve Türkiye’deki demokratik gelişmelerin de kanıtladığı üzere, demokrasi önünde bir engel oluşturması gerekmiyor.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Çelik Akpınar

Editör: Beklan Kulaksızoğlu