1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

17.06.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Nihat Halıcı17 Haziran 2005
https://p.dw.com/p/AbqE

Avrupa basınında bugün Avrupa Birliği krizi ve krizi çözmek için bir araya gelen liderler zirvesi ile Alman Federal Meclisi’nde kabul edilen Ermeni önergesi ve İran seçimlerine dair haber ve yorumlar dikkat çekiyor…

Fransa ve Hollanda referandumları sonrası Avrupa Birliği’nin karşı karşıya kaldığı ve aşmaya çalıştığı kriz Avrupa basınının öncelikli konusu. Brüksel’de dün bir araya gelen Avrupa Birliği liderleri, anayasa krizini şimdilik rafa kaldırmayı kararlaştırdı. Avusturya’da yayımlanan Kurier gazetesi, zirvede, anayasa krizine çözüm olarak kararlaştırılan „düşünce molası“nı siyasi açıdan “sorumsuzca“ ve “tehlikeli“ ifadeleriyle değerlendirdi. Gazete, Avrupalı siyasetçileri cesur davranmaya ve Avrupa’nın sınırlarını kesin olarak göstermeye ve birliğinin kesin hedeflerini göstermeye çağırıyor.

Le Figaro gazetesi, „düşünce molası“ kararını verenlerin, gerçeklere gözlerini yummayı yeğlediğini kaydetti. Fransız gazetesi, „Karar, Avrupa’nın ikiye bölünmüş görüntüsünü de bir kez daha vurgulamıştır. Bir yanda Avrupa Anayasası’nın simgelediği birleşik Avrupa, diğer yanda ise Avrupa fikrinden yalnızca dev bir pazarı anlayanlar“ görüşünü dile getirdi.

Frankfurter Allgemeine Zeitung, zirvenin ele aldığı birlik krizine Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’in şimdiye kadar izlediği siyasetin de katkı yaptığına dikkat çekti. Almanya Başbakanı’nın, Irak savaşı dolayısıyla Avrupa Birliği üyesi ülkelerin iki kampa bölünmesi karşısında herhangi bir müdahale girişiminde bulunmadığına işaret eden gazete, Schröder’in Türkiye siyasetinin de tepkiye neden olduğunu yazdı:

„Avrupa vatandaşlarının çoğunluğu Türkiye’nin üyeliğine karşı duracaktır. Bu karşı çıkışta yabancı düşmanlığı değil, korku faktörü etkili olmaktadır. Avrupa vatandaşları, Asya’ya yönelecek bir genişlemenin, Avrupa’nın dayanışma ve kader birliğine darbe indireceğinden, Avrupa projesini sona erdireceğinden endişe duymaktadır. Schröder, programını belirlerken vatandaşın iradesini de dikkate almalıdır.“

Frankfurter Neue Presse gazetesi, Brüksel’in izlediği hantal siyaseti devam ettirmesi durumunda Türkiye’nin de 15 yıl sonra Avrupa Birliği’ne üye olmak istemeyeceğini yazıyor. Avrupa Birliği’nin yüz yüze olduğu bütçe ve anayasa krizini olağan bir durum olarak değerlendiren Stuttgarter Nachrichten gazetesi ise „Asıl endişe duyulması gereken kriz karşısında gösterilen tepki ve kriz yönetimidir“ görüşünü dile getirdi.

Alman Federal Parlamentosu’nda, Ermeni olaylarının anılmasını öngören önergenin oybirliğiyle kabul edilmesi, Ermeni meselesine dair haber ve yorumların Alman medyasına yansımasına neden oldu. Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi, Ermeni meselesinin gündeme getirilmesine Türkiye’nin her zaman sert tepki gösterdiğini, bunun hakaret olarak algılandığına işaret ederek şu görüşlere yer verdi:

„Dönemin Osmanlı devleti çoktan tarihe karışmış olmasına rağmen resmi çevreler hala muhtelif araç ve gerekçeler kullanarak, meseleyi inkar ve tahrif etmeyi tercih ediyorlar. Ancak artık refleks haline bu inkarcı yaklaşım, uluslararası toplum açısından son derece olumsuz bir tutum olarak algılanmaktadır. Çağdaş uluslar, sorumluluğu ne kadar ağır olursa olsun, geçmişiyle yüzleşmelidirler.“

Konuya sütunlarında yer veren gazetelerden Hamburger Abendblatt, sorumluluktan kaçmanın, yükü daha da artıracağına dikkat çektiği yazısında „Türkiye’de, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde olduğu gibi yine toprak kaybetme korkusu var. Ancak meselenin çevresinden sürekli dolaşıp tartışmayı engelleme dönemi bitmiştir. Alman Federal Meclisi’nin aldığı karar da Ankara’ya bu gerçeği bir kez daha hatırlatmaktadır“ diye yazdı.

Mannheimer Morgen gazetesi ise „Türkiye’nin geçmişiyle yarım yamalak hesaplaşarak Avrupa Birliği’ne tam üye olamayacağını“ savundu.

İran’da cumhurbaşkanlığı seçimi için bugün sandık başına gidiliyor. İki dönem görev yapan Muhammed Hatemi, koltuğunu devredecek. Seçimlerin favorisi ise 1989-1997 yılları arasında cumhurbaşkanlığı yapan Ali Ekber Haşimi Rafsancani. Süddeutsche Zeitung gazetesi, siyasi manzarayı aktarıyor:

„İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinde seçmeni yürekten inandıran, coşkuyla sandığa koşturan herhangi bir aday yok. İnsanlar siyasetten yılmış, reformcu ve ılımlı denmesine rağmen, görev başında kaldığı süre boyunca pek çok alanda başarısız kalan Muhammed Hatemi’den dolayı düş kırıklığına uğramış durumdalar. Yine de bu Cuma seçilecek yeni cumhurbaşkanı, İran’ın geleceğine yön veren siyasi odaklar arasında yer alacak. İki aday ön plana çıkıyor. Bunlardan en önemlisi, eski cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani. Diğeri, reformcuların adayı olarak anılan Mustafa Moin. Eğitim bakanlığı döneminde öğrencilere baskı uygulamaktan kaçındığı için koltuğunu terk etmek zorunda kalan Mustafa Moin, yolsuzluklara adı hiçbir şekilde karışmamış, temiz bir siyasetçi olarak isim yaptı. Ne var ki, renksiz siması, karizmanın kırıntısına dahi sahip olmaması, kötü bir konuşmacı olarak zihinlerde yer etmesi, başarı ihtimalini azaltıyor. Seçimlerin asıl favorisi Haşimi Rafsancani ise 1979 yılında yapılan İran İslam Devriminden bu yana iktidar yapısında edinmeye başladığı yeri her geçen yıl daha da artırıyor. Bağlantıları, üst düzey devlet kuruluşlarından silahlı kuvvetlere ve kamu iktisadi teşekküllerine kadar uzanıyor.“