1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 1709 Presseschau 1

17 Eylül 2010

Bugünkü Alman gazeteleri Avrupa Birliği ile Fransa arasında Romanların sınırdışı edilmesi nedeniyle yaşanan gerginlik ile Papa 16. Benedikt'in İngiltere ziyaretiyle ilgili yorumlara ağırlık veriyor.

https://p.dw.com/p/PEIS

Brüksel'de yapılan AB liderler zirvesine Romanlar krizi damgasını vurdu. Bugünkü gazeteler zirve vesilesiyle konuya geniş yer ayırıyor. Die Welt gazetesinin yorumunda şu satırları okuyoruz:

"Özellikle insan hakları ülkesi sayılan Fransa, insan haklarını hiçe sayarak Romanları sınırdışı ediyor. Cumhurbaşkanı Sarkozy, Romanya ile vakt-i zamanında imzalanan antlaşmalara dayanarak Romanları sınırdışı ediyor, ancak bunu yaparak, AB'nin hoşgörü ve kendi kaderini tayin hakkı gibi ahlaki temellerine de dokunmuş oluyor. Üstelik Sarkozy, bu 'gezgin halkı', bazı AB üyesi ülkelerin vatandaşı oldukları için istedikleri Birlik ülkesine gitme hakkına sahip olduklarını bilmesine rağmen sınırdışı ediyor."

Frankfurter Allgemeine Zeitung aynı konuyla ilgili yorumunda, Nicolas Sarkozy'nin iç politikadaki durumu gözönünde bulundurarak, Romanları sınırdışı işlemine giriştiğini ileri sürüyor:

"Kaçak Romanların sınırdışı edilmesi, Sarkozy'nin sistemin, düzenin koruyucusu olarak görülerek, Fransız toplumunun gözündeki rolünün iyileşmesine hizmet ediyor. Partisinin mart ayındaki bölgesel seçimlerde aldığı uyarıdan bu yana Sarkozy, çok güçlü biçimde aşırı sağcı seçmenlerin oyunu almaya çalışıyor. Bu potansiyelin oyunu almayı başarırsa, ikinci kez göreve seçilebilir. Romanlar krizi Sarkozy'nin yöntemlerinin zayıf yönlerini de sergiliyor: Çıldıran Cumhurbaşkanı, bir odaktan bir başkasına doğru koşuşturup, acele ediyor. Sarkzoy medyanın odağında olmayı, dikkatleri üzerine çekmeyi seven bir Cumhurbaşkanı. Ancak bu yöntem artık eskidi, aşındı."

Konuyla ilgili aktaracağımız son yorum, Frankfurter Rundschau gazetesinden:

"Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin Romanlara yönelik politikası sadece hatalı değil. Bundan daha çok Avrupa'nın karmaşık değerler sistemini sarsıyor. Etnik ve dinî farklılıklara karşı muamele, onlarla ilişki, Avrupa kıtasını uzun süredir bölen, temel bir sorun haline geldi. Bu, aynı zamanda çok uluslu Avrupa'nın geleceğini de belirleyecek bir sorun. İşte bu nedenle Paris'le Bükreş arasında yaşananlar, bundan 10 yıl önce AB içinde radikal sağcıların hükümete ortak olmasına izin vererek, Batı'daki AB üyesi ülkelerle arası bozulan Avusturya ile yaşananlardan daha fazla büyüme ve patlama potansiyeli taşıyan bir sorun."

Bugünkü Alman gazetelerinin geniş yer verdiği bir başka konu ise Papa 16. Benedikt'in 28 yıl aradan sonra İngiltere'ye yaptığı ziyaret. Bielefeld'den Neue Westfälische gazetesi konuyu şöyle değerlendiriyor:

"İngiltere krallığı, kökleri çok derin olan, homoseksüeller, kürtaj ve kök hücre araştırmaları gibi konularda sergilediği liberal tavırla, laik bir ülke. Papa 16. Benedikt bu konuların tamamında kendisini ağırlayan bu ülke ile tamamen zıt görüşlerde. Üstelik Papa uzlaşmacı bir kişi değil. Bunu, Kraliçe tarafından karşılandığı törende yaptığı konuşmada da vurguladı."

Rhein-Zeitung'un konuyla ilgili yorumunda benzer görüşler dikkat çekiyor:

"Papa, Ada halkının kalbini kazanamayacak. Papa 16. Benedikt'in tarihi ziyareti, bundan 28 yıl önce Papa 2. Jean Paul'ün İngiltere ziyaretinde sergilenen coşkuyla karşılaştırılamaz. Vatikan, ziyaretin sonunda Papa'ya yönelik geniş çapta protesto eylemleri düzenlenmezse, sevinmeli."

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topçu

Editör: Murat Çelikkafa