1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 1709 Presseschau 2

17 Eylül 2010

Avrupa basını Romanlar'ın sınırdışı edilmesi nedeniyle Fransa ile AB arasındaki gerginliğin damgasını vurduğu AB liderler zirvesi ve Papa 16. Benedikt'in İngiltere ziyaretiyle ilgili yorumlara ağırlık veriyor.

https://p.dw.com/p/PEXu

İspanya'nın sol liberal El Pais gazetesi konuyu şöyle yorumluyor:

"Romanlar'ın Fransa'dan sürgün edilmesi, AB'yi benzeri olmayan bir krize sürükledi. Sadece AB Komisyonu Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'e karşı geldi. Bazı AB hükümet başkanları ise buna karşılık üzücü bir tavır sergilediler. Fırsatçı davranarak, Sarkozy'nun tarafında yeraldılar. AB'nin Adalet ve Temel Haklardan Sorumlu üyesi Viviane Reding, Fransa'ya çıkışı konusunda söylediği sözlerden geri adım atarak, konunun özünden sapılması için onlara fırsat vermiş oldu. Bu konuda en üzücü manzarayı da İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez ile Almanya Başbakanı Angela Merkel sergiledi. Zirvede hiç kimse Sarkozy'i Romanlar konusunda raydan çıkan sözleri nedeniyle eleştirmeye cesaret edemedi."

İtalya'dan La Repubblica gazetesi ise aynı konuyla ilgili yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

"Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi'nin Romanlar'la ilgili sözleri, Libya lideri Muammer Kaddafi'nin kısa bir süre önce, Afrikalı göçmenlerin Avrupa'ya kaçmasını engellemek için yılda beş milyar euro istemesiyle şekil açısından aynı. Burada sanki insanlardan değil, çöpten bahsediliyormuş gibi konuşuyorlar. Kendi güçlerini kaybetme korkusu yüzünden bilinçli olarak Avrupa'nın yapısına zarar veriyorlar. İktidardakilerin, halkın hoşnutsuzluğunu belirli bir çerçevede tutabilmek için, kendilerinin körüklediği korkulara kapılıp, bunun kurbanı olduğu, karanlık zamanlardayız."

Avusturya'dan Die Presse'nin yorumunda şu satırlar göze çarpıyor:

"Hukuki düzenlemelerimizin temel ilkesi, hukuk karşısında zor bireyler de dahil, herkesin, eşit olduğunu vurguluyor. Bu kişiler Avrupa'nın hoşgörüsünü kullanıp, nerede izin veriliyorsa, orada kamplarını kurabilirler. Elbette geçimlerini haftada 40 saatlik bir işte çalışmak yerine farklı biçimde de sağlayabilirler. Suç işlemedikleri, kaldıkları ülkenin sosyal sistemini kötüye kullanmadıkları sürece, AB vatandaşı olarak nerede istiyorlarsa, orada yaşayabilirler. Bu, imzalananan ortak antlaşmalarda böyle belirlendi ve bu nedenle de Fransa tarafından dikkate alınması gerekir. 8 bin Roman'ın sınırdışı edilmesi yasadışıydı. Nicolas Sarkozy, arkadaşı Silvio Berlusconi ile birlikte AB zirvesinde bu konuda istediği gibi gürültü koparabilir. Romanlar'ın durumu tek tek incelenmeksizin, onlara böylesine kısıtlamalar getirilemez."

Konuyla ilgili aktaracağımız son yorum, Bulgaristan'ın Sega gazetesinden:

"Fransa'nın, Bulgar ve Rumen Romanlar için başlatılan Avrupa'daki söz düellosunda (iyi ki sadece söz düellosu) kaygılanmak için gerekçeleri var. Fransa ve İtalya, AB'nin kurucusu büyük ülkeler olmalarına rağmen, diğer ülkelere karşı kurdukları ortak cephe, kazanmaktan çok, kaybetmiş gibi görünüyor. Her geçen gün kendilerine karşı çıkanların sesi daha da yükseliyor."

Avrupa basını bugün Papa 16. Benedikt'in İngiltere ziyaretine de yer ayırıyor. Danimarka'nın sağ liberal Jyllands-Posten gazetesi, Papa'nın soğuk karşılandığını belirttiği yorumda şu değerlendirmeyi yapıyor:

"Papa 16. Benedikt İngiltere'de soğuk, itici, protesto gösterileriyle karşılandı. Özellikle çocukların rahipler tarafından cinsel tacize uğraması nedeniyle. Bu sorun, ülkeyi 1982 yılında ziyaret eden bir önceki Papa döneminde de vardı, ama o zaman kilise tarafından hasıraltı edilebildi. Papa 16. Benedikt, bu olayların açıklığa kavuşturulmasına ve suçluların cezalandırılmasına, gözle görülür biçimde ilgi göstermiyor. Bu konuda aktif biçimde mücadele edip, suçluluları yargı önüne çıkarıncaya kadar da, İngiltere'deki soğuk karşılamanın, 'yerinde ve hakedilmiş' şeklinde tanımlanması yanlış olmayacaktır."

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topçu

Editör: Murat Çelikkafa