1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

17.11.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Tuba Tuncak17 Kasım 2005
https://p.dw.com/p/AboT

Alman ve diğer Avrupa basınında bugün Irak, yeni Alman hükümetinin izleyeceği dış politika, Tunus’daki internet zirvesi ve Türkiye konulu yorum ve analizler ağırlıkta.

Lüksemburg’da yayımlanan “Luxemburger Wort” adlı gazetenin Irak’daki yeni işkence skandalına ilişkin yorumuna göz atıyoruz:

“Savaşın ilk kurbanı gerçek, ikinci kurbanı ise hukuk. Irak’ta hükümetin bilgisi dahilinde sistematik işkence uygulanan gizli hapishanelerin bulunduğu ve beyaz fosfor bombalarının, yasak olmasına karşın kullanıldığı artık sır değil. Tüm bunlar, bir iç savaşa dönüşmesi muhtemel Irak savaşının korkunç sonuçları. Irak’ta devletler hukuku ve hukuk devleti anlayışı ayaklar altına alınır ve sadece bir halk grubu diğerlerine üstünlük sağlarsa, ABD Başkanı George Bush’un savaşla ilgili son gerekçesi de ortadan kalkar. Bu evrensel değerler, Irak’ta geçerli kılınmazsa sadece ABD değil, tüm Batı ülkeleri güvenirliliğini kaybeder.”

“Süddeutsche Zeitung”da “Şiddet ve siyasi panik, Irak’ın istikrara kavuşacağı umudunu yok ediyor” denilen yorum ise özetle şöyle:

“Irak için demokrasi yolunda 15 Aralık tarihi hayati önem taşıyor. Bu tarihte ülkede ilk kez bağımsız parlamento seçimleri yapılacak… Ama seçime bir ay kala ülkedeki demokratikleşme süreci iki ayrı koldan darbe aldı. Bu darbelerin en ağırı, Şiiler’in denetimindeki güvenlik güçlerinin bilgisi dahilinde işkence uygulanması. Diğer yandan, ABD’de Demokratlar Kongre seçimleri öncesinde Irak’tan asker çekmek gibi popülist bir talepte bulundu. Kongre, sonuçta sadece Irak konusundaki denetimi arttırmaya karar verdi. Bu karar, Başkan Bush ve Irak’taki Amerikan birliklerinin otoritesini sarstı.”

ABD Başkanı Bush’un Asya gezisi kapsamında daha Çin’e ayak basmadan Pekin yönetimineinsan hakları ve demokrasi” dersi vermesi Alman basınında, “uzaktan atış ve vur-kaç” taktiği şeklinde değerlendiriliyor. “Süddeutsche Zeitung”, Bush’un, Çin’e vardıktan sonra açacağı asıl konunun ise “ekonomik ilişkiler” olduğunu vurguluyor. Aynı gazeteye Tunus’da yapılan BM İnternet Zirvesi de konu olmuş. “Dijital uçurum” başlıklı yorum şöyle:

“Yoksul ülkelerin neden daha çok internet bağlantısına ihtiyacı var? Çünkü bir ülkenin kalkınması ve halkına daha iyi yaşam koşulları sunması, vatandaşlarının enformasyona ulaşma olanağına da bağlı. Ama dünya genelindeki herkes, bu şansa sahip değil. Örneğin, Almanya’da nüfusun yarısından fazlası internete ulaşırken, Afrika’da bu oran sadece yüzde üç. İnternetin içinde barındırdığı dönüşüm potansiyelini ilk önce diktatörler fark etti. Bu nedenle Çin’den İran’a kadar otoriter rejimler internet kullanımını bloke ediyor ve internette kendilerine yönelik eleştiri yayınlayanlar hakkında soruşturma açıyor. Hatta zirvenin evsahibi Tunus’ta da benzer uygulamaların olduğuna dair suçlamalar var.”

Ekonomi gazetesi “Handelsblatt”ın ABD’nin internet üzerindeki denetim tekeline değinmediği yorumunda şu cümleler yer alıyor:

“Bir Amerikan atasözü ‘İyi işleyen şeylere dokunma!’ der. Tunus’ta buluşan 100’den fazla ülkeden temsilci de son anda bu bilge söze uydu ve internetin dokunulmazlığına dokunmadı. Çin ve İran gibi bazı ülkelerin, interneti BM’nin denetimine sokma girişimi başarılı olmadı. İyi de oldu. Çünkü internet teknik açıdan devlet kontrolüne uygun değil.“

“Frankfurter Allgemeine” gazetesinden seçtiğimiz yorum, yeni Alman hükümetinin dış politikası hakkında:

“Dış politikanın değişmeyeceği mesajı, her iktidar değişikliğinin klasik ritüelidir. Bu mesajla korkuları gidermek ve güvenirlilik yaratmak istenir. Müstakbel Dışişleri Bakanı’nın dış politikanın sürekliliği konusundaki açıklamasını da bu şekilde değerlendirmek gerekir. Bu, Almanya’nın Irak’a bundan sonra da asker göndermeyeceği anlamına gelse bile herşey aynı kalacak demek değil. ABD’ye yönelik ses tonu değişmelidir. Bunun yanı sıra AB’nin lokomotiflerinden sayılan Almanya’nın, yeniden yükümlülüklerini yerine getirmesi iyi olur. Eski Dışişleri Bakanı Joschka Fischer’in tüm çabasına rağmen, Başbakan Gerhard Schröder’in Fransa ile ilişkileri önplanda tutması, AB’nin küçük ülkelerinin güvenini sarstı ve birlik duygusunu zedeledi. Müstakbel Başbakan Angela Merkel, Schröder’in kurduğu Paris - Berlin-Moskova hattını güçlendirmeyecektir. Bunun yanında, Merkel’ın danışmanlarının da belirttiği gibi, Almanya’nın BM Güvenlik Konseyi üyeliği konusunda ısrar etmek de yersiz olur.”

AB’nin hava yolu şirketelrinin denetimi konusunda kara liste oluşturma kararı gazetelerde yorumlanan bir başka konu. “Dresdner Nachrichten “gazetesi şöyle diyor:

“AB kurumları, durumun vehametini anladı ve alışılmadık şekilde hızlı karar aldı. Bu karara göre gelecek yıldan itibaren güvenlik koşullarını yerine getirmeyen havayolları kara listeye alınacak ve bu liste kamuoyuna açıklanacak. Daha önemlisi, bu listeye alınan şirketlere Avrupa genelinde yasak getirilecek. Ciddiyetsiz havayolu şirketlerine yönelik bu ortak yaptırım, tüm yolcuların güvenliği için önemli bir sinyal.”

“Die Welt” gazetesinde yer alan “Ankara hükümeti, kendi danışmanı dava ediyor” başlıklı analiz haberde şu satırları okuyoruz:

Türkiye’de özgür düşüğnen yazar ve gazetecilere dava açılması alışageldik bir olay. Ama Ankara, bu sefer bir yeniliğe imza atıyor. Bu kez dava edilen kişiler, Başbakan’ın görevlendirmesi sonucu Türkiye’deki azınlıkların durumuna ilişkin rapor hazırlayarak reform önerileri getiren hükümetin iki eski danışmanı. Söz konusu reform önerilerinin amacı ise insan ve azınlık haklarının AB standartlarına uyumu…”

Bugünkü “Süddeutsche Zeitung”un ekonomi ekinde ise “Türk ekonomisinin Avrupa’ya yönelik atılımı konu ediliyor. Erdoğan hükümetinin reformlara devam etmesi gerektiği belirtilen analizde, vergi ve sosyal güvenlik reformunun önemi vurgulanıyor.