1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 1803 Presseschau 2

18 Mart 2011

Bugünkü Avrupa basınının ağırlıklı konuları uluslararası toplumun Libya ile ilgili tavrı ile Japonya'da Fukuşima Nükleer Santrali'ndeki nükleer sızıntı.

https://p.dw.com/p/10c54

İsviçre gazetesi Neue Zürcher Zeitung bugünkü sayısında, Japonya'nın Fukuşima Dayiçi Nükleer Santrali'ndeki nükleer sızıntı ışığında, İsviçre'de yapılan enerji politikası tartışmalarını ele alıyor:

"Fukuşima'daki felaketin yolaçağı etkilerin boyutu gibi, bu durumun İsviçre'deki nükleer tesisler açısından şimdi ve ilerde yolaçacağı sonuçlar da belirsiz. Yeni sorular ortaya çıkıyor: Santrallerin sorumluluğunu kim üstlenecek? Masrafları kim karşılamalı? Politik ve ekonomik belirsizlikler nedeniyle sorunun merkezinde, nükleer santrallerin hesaplanamayan riskleri kısa bir süre değişebilir ve bu konu bambaşka değerlendirilebilir. Şimdi giderek sertleşen tartışma ve hükümetin 2012 yılında yapılacağını açıkladığı yeni hesaplar, nükleer enerjiden vazgeçilme opsiyonunu da netliğe kavuşturacak. Eğer enerji tartışmalarında nükleer santrallerden vazgeçmeye karar verilirse, çatışma potansiyeli artacaktır."

Fransız La Republique du Centre ise bugünkü sayısında, BM Güvenlik Konseyi'nin Libya'da Muammer Kaddafi'ye bağlı güçlerin, isyancılara operasyon düzenlemesini engellemek için aldığı uçuş yasağı kararını değerlendiriyor. Gazete yorumunda, kararın ülkeye askerî müdahalenin önünü açtığını belirterek, şu görüşlere yer veriyor:

"BM Güvenlik Konseyi, Libya vatandaşlarının askerî müdahale de dahil olmak üzere geniş bir yelpazeyi kapsayan önlemlerle korunmasını öngören kararı dün gece sancılı bir biçimde almış olmalı. Peki ama gerçekten geç kalınmamışsa, BM Güvenlik Konseyi bu kararı neden bu kadar bekletti? Çünkü Libya'ya müdahale yapılmaması için dile getirilen kötü gerekçeler, uzun süre boyunca askerî müdahaleyi haklı kılan iyi gerekçelerin üzerini örttü. İşin içine birbiriyle çelişen çıkarlar ve adeta utanmazca dile getirilen kaygılar girince, girişimin Konsey'in o büyük prensipleriyle uyumlu hale getirilmesi zorlaşıyor. Zihinlerde bu konudan çıkarılmış önemli bir ders kalacaktır: İlişkilerin sırf ticaretin sürdürülebilmesi için bile kollanabileceği bir despot olamaz."

İtalya'dan sol liberal La Repubblica gazetesi ise aynı konuyla ilgili yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

"BM üç haftalık bir gecikme ile Muammer Kaddafi'nin ülkeden uzaklaştırılması için gerekli her yöntemin kullanılabilmesine izin veren 'uçuş yasağı bölgesi' kararını nihayet aldı. Silah kullanımına izin verilmesi nazik ve klasik bir biçimde formül edilmiş olsa da, bu, hem geç alınmış, hem de yetersiz bir karar. Şimdi Kaddafi'nin karşısında doğrudan duran biziz. Özellikle özgürlükle ilgili sarfettiğimiz sözlere inanan ve üç hafta boyunca boşu boşuna onlara yardım etmemizi bekleyen genç Araplar'ın gözünde saygınlığımızı yitirme riskine giren de yine biziz."

Polonya'dan muhafazakar Rzeczpospolita gazetesi ise aynı konuyla ilgili yorumunda, gelişmeleri şöyle yorumluyor:

"Yarın ya da bir hafta içinde Bingazi'de kan akabilir. Batılılar şu soruyla karşı karşıya kalacak: Ruanda ya da Bosna'da yaşananların tekrarı neden engellenmedi? Ülkenin doğusu ile bazı kentlerini ele geçirerek özgürleştiren isyancılar, şimdi kaybediyorlar. Kaddafi birlikleri şimdi her an isyancıların başkenti kabul edilen Bingazi'nin kapısında belirebilir. Orada olup biteceklere göz yumamaz. Kaddafi, hiçbir muhalif parti ya da rakip kabul etmiyor. Hepsini öldürüyor. Dünya uzun süre Libya'ya uçuş yasağı ilan edilmesini tartıştı. Dün gece BM birdenbire bunu öngören bir karar aldı. Medyada yüzlerinin gördüğümüz insanları öldürmek için Kaddafi'ye tüfek yeter. Hatta urgan da."

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topçu

Editör: Ahmet Günaltay