1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Presse 1

18 Mayıs 2010

Basında İran’ın uranyumunun yurtdışında zenginleştirilmesini öngören takas antlaşmasını imzalaması, Alman İslam Konferansı ve Alman Milli Takımı'nın kaptanı Michael Ballack’ın sakatlanmasıyla ilgili yorumlar ön planda.

https://p.dw.com/p/NQaN
Fotoğraf: AP

Nükleer faaliyetleri yüzünden eleştiri oklarına hedef olan İran, Türkiye ve Brezilya’nın çabaları ile uranyum zenginleştirmeyi yurtdışında yapmayı kabul etti. Alman gazeteleri, İran’ın imzaladığı antlaşmanın ‘göz boyama’ olduğu yorumunu yapıyor. Süddeutsche Zeitung’un yorumunda şu satırları okuyoruz:

“İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Muttaki son haftalarda çok seyahat etti. Gittiği yerleri ya ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’la aynı zamanda ya da ondan kısa bir süre önce ziyaret ettiği görülüyor. Bu gezilerde yaptığı reklamın dikkate alındığı, dinlendiği görülüyor. Ahmedinejad şimdi bu seyahatlerin ürününü topladı. Bu kez kameraların karşısına bir provakatör olarak değil, yapıcı olduğu kanıtlanan bir çözümün taraflarından biri olarak çıktı. Türkiye Başbakanı Erdoğan anlaşmanın imzalanmasından sonra, ‘İran’a yaptırım uygulanmasının artık hiçbir gerekçesi kalmadı’ dedi. Ancak İran’ın gerçekten uranyum zenginleştirme programını, BM Güvenlik Konseyi’nin üç ayrı kararda talep ettiği gibi sonlandırıp sonlandırmayacağı şüpheli. Bunu yaparsa, sorunun çözümlenmesinden çok tırmanmasını isteyenlerin dışındaki herkesi memnun etmiş olur.”

Aynı konuyla ilgili olarak Neue Osnabrücker Zeitung’un yorumu ise şöyle:

“Diplomasinin bir başarısı mı, yoksa molla rejiminin yeni bir yanıltma manevrası mı? Brezilya, Türkiye ve İran arasında uranyumun yurtdışında zenginleştirilmesini öngören anlaşmanın imzalanması, İran'ın yıllardan bu yana süren nükleer faaliyetleriyle ilgili sorunun çözümlenmesi anlamına gelmiyor. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad bu kez istisna yapıp verdiği sözü tutsa bile, BM’in şimdiye dek dile getirdiği temel talep yerine getirilmiş olmayacak. BM İran’dan nükleer programını tamamen açıklamasını ve uranyum zenginleştirmekten de vazgeçmesini talep ediyor. İran yönetimi önceden olduğu gibi şimdi de bunu yapmaya hazır değil. İşte bu nedenle AB ülkeleri ile ABD’nin bu anlaşmaya şüpheci tepkiler vermesi anlaşılır.”

Bugünkü gazetelerin yer verdiği bir başka konu ise Almanya'daki Müslümanlar’la diyaloğun iyileştirilmesi amacıyla hayata geçirilen İslam Konferansı. Gazeteler eski hükümet zamanında başlatılan konferansın yeni evsahibi, İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere'nin başkanlığında dün yapılan toplantısına geniş yer ayırıyor. Stuttgarter Nachrichten'in yorumu:

“İslam Almanya’da yaşamalı, buraya ithal edilmemeli. Yani hoşgörülü, dünyaya açık olmalı, anayasaya aykırı olmamalı. İşte bu nedenle İslam Konferansı’na katılım, aynı zamanda Almanya’ya uyum sağlama arzusunun da bir işaretidir. Buna karşı çıkanlar, toplumu birbirinden ayıran, duvar ören önyargıların altını çiziyor demektir. Diyalog kurulması, uyum anlamına geliyor. Bunu herkesin hala kavramamış olması, çok yazık.”

Alman Milli Takımı’nın kaptanı Michael Ballack’ın sakatlığı yüzünden, Güney Afrika’da yapılacak Dünya Futbol Şampiyonası’na katılamayacak olması, Almanya’da büyük üzüntü yarattı. Düsseldorf’da yayımlanan Westdeutsche Zeitung, Ballack’ın sakatlanmasını şöyle değerlendiriyor:

“Ballack’ın katılamaması, Alman Milli Takımı için acı bir kayıp. Kaptan Ballack sadece harika bir futbolcu değil, aynı zamanda Teknik Direktörü Joachim Löw'ün takımının tartışmasız lideri de. Ancak bu, Milli Takım'ın Güney Afrika'daki şansının otomatik olarak sıfıra ineceği anlamına alınmamalı. Her kriz aynı zamanda bir şansı de beraberinde getirir. Teknik Direktör Löw, Ballack sorununu, yerine başkasını koyup çözebilecek durumda değilse, o zaman bu onun aday kadroya doğru isimleri seçmediği anlamına gelir. Löw'ün Güney Afrika'daki görevi zorlaştı. Ancak bu başarılamayacak, imkansız bir görev de değil.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topcu

Editör: Ahmet Günaltay